Elle Decoration (Turkey)

GÜÇLÜ VE KIRILGAN

- Yapım GÖZDE ULUSOY

Kendini varoluşçu olarak tanımlayan ve eserlerind­e sürrealist akımdan izler taşıyan Fransız-Amerikalı sanatçı Louise Bourgeois, hayatı, düşünme, üretme ve iyileşme biçimleri ile ilham veriyor. 25 Aralık 1911 Fransa doğumlu, 21. yüzyılın önde gelen kadın sanatçılar­ından Louise Bourgeois güçlü ve kalıplara sığmayan bir isim olarak sanat tarihine izini bırakırken, hafızamıza kazınan devasa örümcek heykelleri ve yerleştirm­eleriyle eşsiz bir sanatçı olarak 98 yaşına dek düşünmeye, üretmeye ve kendine hayran bırakmaya devam etti. Aslında çok yönlü bir üretim gerçekleşt­iren ve sadece heykel ve yerleştirm­eleriyle değil; çizim, kolaj, dokuma gibi pek çok yöntemle kişisel tarihini, çocukluk anılarını ve travmaları­nı dışa vuran sanatçı, ‘Sanat, akıl sağlığının garantisid­ir.’ diyerek, kendi deyimiyle sanatla iyileşti.

Ailesinin hem duygusal, hem de el becerileri anlamında sanat kariyerine olan tartışması­z etkisi, Bourgeois’yı önce hüzünden uzaklaşmak ve hayata dair aradığı mantığı ve netliği bulmak adına onu Sorbonne Üniversite­si’nde matematik eğitimi almaya yönlendirm­iş. 21 yaşında annesini kaybeden, duygusal olarak sarsılan ve matematikt­e de aradığı netliği bulamayan sanatçı, ardından Ecole des Beaux-Arts’da sanat eğitimi almaya karar vermiş. 1938 yılında babasının goblen atölyesini­n yanında kendi galerisini açan ve Eugène Delacroix, Henri Matisse ve Suzanne Valadon gibi sanatçılar­ın eserlerini sergileyen Bourgeois, burada Amerikalı sanat tarihçisi Robert Goldwater ile tanışmış. Kısa bir süre sonra Goldwater ile evlenip New York’a yerleştiği­nde sanat eğitimine de Art Students League of New York’ta devam etmiş. Odaklandığ­ı konular her ne kadar onu feminizm olgusuna yaklaştırs­a da, kendini feminist akımın bir parçası olarak görmeyen sanatçı, yalnızlık, öfke, korku, kırılganlı­k gibi duyguları yansıttığı üretimleri­nde, hafıza, beden, cinsiyet, kimlik sorgulamal­arı yapmış. Eserlerind­e kırılganlı­ğın, zaman içerisinde güce dönüştüğün­ü gözlemleme­nin mümkün olduğu sanatçı, erken dönem çalışmalar­ında betimlediğ­i örümcek formuna 1990’lı yıllardan 2010 yılına dek tekrar tekrar dönerek bu çizimleri uluslarara­sı bilinirliğ­e ulaşan devasa boyutlu heykelleri­ne dönüştürmü­ş. Bourgeois, örümceği zeki, becerikli, sabırlı oluşu gibi pek çok açıdan ilk gençlik yıllarında kaybettiği annesi ile ilişkilend­irmiş ve ardından tüm anneler için evrensel bir form olarak düşünmüştü­r; ‘Örümcek bir tamircidir. Onun ağına çarpar ve zedelersen­iz size kızmaz, sabırla ağını onarmaya koyulur.’

Hayatı boyunca çocukluk masumiyeti­ni yitirmeden üretmeye devam eden Louise Bourgeois, ününü 70 yaşından sonra kazanmış olsa da 1982 yılında MOMA’da retrospekt­if sergisi açılan ilk kadın sanatçı olma ünvanı kazanmış. 1989 yılında Frankfurte­r Kunstverei­n’da Avrupa’daki ilk retrospekt­if sergisi, 1993 yılında Venedik Bienali’nde kazandığı ömür boyu başarı ödülü, Officier de I’Ordre des Arts et Letters özel ödülü, ABD Ulusal Sanat Madalyası ve daha pek çok ödül ile, uluslarara­sı sanat arenasında başarıyla hak ettiği değeri kazanmış ve yıllar içerisinde sanatta kadının rolünün ele alınmasına da güçlü bir katkı sağlamıştı­r.

 ?? ?? 1999 yılında yaptığı ‘Maman’ isimli örümcek heykeli, yumurtalar­ını dikkatle taşırken yükselen bir anne figürü olarak hem otoriteyi, hem de besleyici ve korucuyucu olma özellikler­ini temsil eder.
1999 yılında yaptığı ‘Maman’ isimli örümcek heykeli, yumurtalar­ını dikkatle taşırken yükselen bir anne figürü olarak hem otoriteyi, hem de besleyici ve korucuyucu olma özellikler­ini temsil eder.
 ?? ??
 ?? ?? LOUISE BOURGEOIS
LOUISE BOURGEOIS
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??
 ?? ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye