KONFOR VE SAĞLIĞIN BULUŞTUĞU KLİNİK
OPS Concept tarafından tasarlanan klinikte, Art Nouveau detaylar doğaya atıfta bulunan formlarla tamamlanırken danışanların mekan deneyiminde, kendilerini güvende hissedecekleri mimari öğelere yer verilmiş. Projenin hikayesini OPS Concept kurucusu Gizem Akkaya Ünal’dan dinliyoruz.
OPS Concept’ten bahsedebilir misiniz? Bugüne kadar ne tür
projelere imza attınız? 2006 yılında Bilkent Üniversitesi İç Mimarlık ve Çevre Tasarımı bölümünden mezun olduktan sonra dört sene Milano’da yaşadım. Çeşitli mimarlık ve tasarım bürolarında yardımcı tasarımcı olarak görev alırken, İtalya kırsallarında büyük restorasyon projelerinde bizzat sahada çalışarak, tasarım eğitiminin devamı niteliğinde tecrübeler edindim. 2010 yılında bir proje görüşmesi için İstanbul’a döndükten sonra ilk şirketimi kurdum. 2013’e kadar gerçekleştirdiğim bireysel çalışmalarımın ardından ortaklı bir yapı olarak Tamirhane tasarım ofisini o dönem birlikte proje yaptığım ekip arkadaşlarımla kurduk. Ortaklarımla çeşitli projeleri birlikte yürüttükten sonra 2017 yılında yoluma OPS Concept adı altında, bireysel olarak devam etmeye karar verdim. Klinik projesini tasarlarken nelere dikkat ettiniz? Op. Dr. Çetin Duygu ile ilk toplantılarımızda öncelikli olarak mekanın dönüşüm süreci planlandı. Proje sürecinin başında alt ve üst katlar halinde iki daire, bazı temel hacimlerle bize teslim edildi. Bina ana sirkülasyonları hastalar tarafından kullanılamayacağı için iki kat arasında yeni
bir merdiven aksı ile başlayarak tüm mimari modülasyon yeniden şekillendi. Ana muayene odasının, uygulama alanlarının, karşılama ve bekleme salonlarının, görüşme ve toplantı odalarının, mutfak ve tuvalet çözümlerinin hem hastalar hem de sağlık ekipleri için yeniden tasarlanması gerekiyordu. Tüm bu alanların klinik şartname ve yönetmeliklere uygun halde belirlenmesi projenin en önemli teknik altyapı ihtiyacı olarak, öncelikli şekilde ele alındı.
Tasarımları gerçekleştirirken neler ön planda oldu? Estetik cerrahi ve kozmetik uygulamalar için danışanların konforunu en üst seviyede sağlamayı amaçlarken diğer bir yandan klinik uygulamalar için gerekli temel ihtiyaçları bir araya getirdik. Tasarımda klinik teması yerine danışanların mekan deneyiminde stresini ve kaygısını azaltacak, rahatlayacakları ve kendilerini güvende hissedecekleri bir ortam hissi oluşturmayı tasarım sürecinin merkez unsuru olarak kurguladık. Estetik beklentileri konusunda en iyi hizmeti alacaklarını, onlar için en iyisinin düşünüleceğini mekana giriş yaptıkları andan itibaren hissetmelerini sağlamayı amaçladık. Bu amaca uygun pratiklerde, doğru materyal, form, ışık ve güncel estetik algısı bir ara
ya getirildi. Gün ışığı iç mekana taşınırken, dikey çizgisel elementler ve çerçevelerle duyular yumuşatıldı ve alanlar arası akışkan bağlantılar sağlandı. Farklı çağ ve coğrafyalara referans veren güzellik ve sanat elemanları repertuvara eklendi. Antik Yunan mermer dokular, bakır ve ahşap zarafeti, Art Nouveau stilinde çerçeveler, doğaya atıfta bulunan formlar, yansıma ve aydınlatmaların gücüyle birleşince mekanın katmanları ve boyutsal derinliği belirginleşti.
Bu projede sizi neler zorladı? Ekiplerin, uygulama süreçlerinin ve hastaların ihtiyaçlarını bir araya getirirken teknik şartnamelere uygun ve izinleri alınacak koşulların sağlanması başlı başına bir konu iken, asıl yıpratıcı süreci uygulama sırasındaki engellerde yaşadık. Nişantaşı’nın merkezinde konumlanan kliniğe malzeme indirme ve yükleme aşamasında caddeyi işgal etmeme gerekliliği fakat diğer bir taraftan da bina asansörlerinin uygun olmayışı sebebiyle cepheden
vinç ile erişim sağlamaya mecbur kalmamız, aynı zamanda da bina önündeki en ufak bir zarardan sakınmamız gereken tarihi ağaç bizi zorlayan faktörlerdendi. Diğer taraftan, farklı ekiplerin programlarını ve işleyişini ortak bir takvimde birleştirmek, çalışmaların uyumlu şekilde ve aksamadan ilerlemesi açısından projenin hassasiyet göstermemiz gereken noktası oldu diyebiliriz. Hijyenin önemli olduğu bu alanda ne tür malzemeler kullans dınız? Özel tercihleriniz oldu mu? Ortak temas ve kullanım alanlarında sterilizasyona uygun zemin, tezgah ve kumaş seçimleri projenin temel unsurlarıydı. Bunların yanı sıra, tasarım detaylarında hijyenin sağlanmasını kolaylaştırmak amacıyla daha akışkan birleşimlere yöneldik. Kartelamızı mermer, seramik, antibakteriyel laminant ve kumaşlar gibi teknik yetenekleri ile öne çıkan, inovatif materyallerden oluşturduk. Ne tür detaylar öne çıktı? Nasıl ki her geçen gün ofis, ev ve otel alanları arasındaki sınır çizgileri ortadan kalkıyor, hibrit bir dil ortaya çıkıyor, sağlık sektöründe de ayrıcalıklı deneyim sunarken boğucu bir medikal mekan hissiyatından uzaklaşan, butik ve özel alanların tariflendiği, melez bir dil hakimiyet kuruyor. Op. Dr. Çetin Duygu Kliniği projemizde de yöneldiğimiz bu melez alanlar yaratıcılık ve yenilik anlamında biz iç mimarlara deneysel ve sıra dışı bir zemin oluşturuyor. OPS Concept olarak yeni projelerinizden bahsedebilir misis
niz? Sektörel talepler doğrultusunda şu anda ofisimizin ilgilendiği konseptler kendi içerisinde dört ana kolda ilerliyor. İç mimari tasarım hizmeti vermekte olduğumuz bu dört ana kol; restoran, otel; ofis, merkez ofis, hibrit ve kolektif ofisler; klinik, laboratuvar ve muayenehaneler; rezidans ve bireysel konut projeleri olarak ayrılıyor. Şu anda üç büyük klinik, otel ve restoran projemiz aktif şekilde devam ediyor. Bu projelerimizde de yeni deneyim ve keşif alanlarımız mevcut. Global dünyanın getirdiği birlikteliklerden yepyeni perspektifler edinmekteyiz. Tacikistan’da, Fransa’da ve Türkiye’de aynı anda, birbirinden farklı projeler üretiyoruz ve tam da bu noktada yeni denklemler ve keşifler için fırsat alanları üzerinden tasarım gücümüzü ortaya koymaktayız. opsconcept.com