STUDIO YELLOWDOT ILE RENKLI DIYARLARA YOLCULUK
Hong Kong ve İstanbul arasında mekik dokuyan iki genç tasarımcı; Dilara Kan Hon ve Bodin Hon, kültürler üstü ürünler hayal edip bunlarla küresel tasarım sahnesinde kendilerine yer bulmaya başlarken biz de dünya haritasının her geçen gün başka bir yerinde parlayan sarı noktanın yolculuğunu heyecanla takipteyiz. Kendinizle ilgili neler söylemek istersiniz? Hikayeniz nasıl başladı?
Biz Bodin ve Dilara, Studio Yellowdot'un kurucularıyız. Yellowdot, aydınlatma, mobilya ve iç mekan üzerine çalışan bir tasarım stüdyosu ve yaratıcı danışmanlık firması. İşlerimizi Hong Kong ve İstanbul arasında yürütüyoruz. Bodin, Texas'taki Rice Üniversitesi'nde biyomühendislik okuduktan sonra NASA'da mühendis olarak çalıştı. Dilara, önce lisede plastik sanatlar okudu, sonra Marmara Üniversitesi'nde iç mimarlık eğitimi aldı. Milano'daki Istituto Europeo di Design'da ürün tasarımı üzerine yüksek lisans yaparken tanıştık. Dilara tasarımın kavramsal yönüne eğilirken Bodin teknik altyapısını yaratıcı problemlere uygulamaya yönlendi.
Evli bir çift olarak çalışmanın avantajları ve dezavantajları neler?
Birbirimizi güzel tamamlayan farklı meraklarımız var. Kültürel farklılıkların yanı sıra ürün tasarımı yapmaya başlamadan önce eğitim altyapımız da farklıydı.
Projelerin gelişim aşamasında sahip olduğumuz bu farklı vizyonlar son derece yararlı oluyor. Dezavantajı ise, sürekli 'Bu fikir kimindi?' sorusuyla karşılaşmamız. Her gün birbirimizden ilham aldığımız için, bizde 'kimin fikri' diye bir şey yok. Bir diğer dezavantaj, ilham geldiğinde
buna engel olamıyor olmamız. Bu sebeple işler bir türlü bitmek bilmiyor. Bunu engellemek için kendimize bazı sınırlar koyduk.
Tasarım estetiğinizi nasıl tanımlarsınız?
İnsanlarla etkileşime geçebilen tasarım anlayışını seviyoruz. Bu sebeple tasarımlarımızı çok farklı şekil, form, malzeme veya teknikler kullanarak sürprizli ve eğlenceli hale getirmeye çalışıyoruz. İnsanların gözlerindeki sevinci ve heyecanı görmek, en büyük yaratım motivasyonumuz.
Renk, tasarımlarınızın önemli bir yönü. Buna dair ne söylemek istersiniz?
Her projemizin kendine özgü renkleri var, onları projenin ilham kaynağı ve hikayesiyle ilişkilendirerek tasarımımızı canlandırmak için kullanıyoruz. Renkler son derece kişisel olduğu, öznel duyulara hitap ettiği için seçim yapmak bazen en zor kısım oluyor.
Endüstriyel/el yapımı, sert/yumuşak gibi zıt fikirleri bir araya getiriyorsunuz. Farklı kültürlerden gelen bir çift olarak, çelişki fikri size tanıdık gelmeli. Bu konuda sizi üzen ya da mutlu eden şeyler var mı?
Mevcut sistemde pek çok şeyin hala monoton ve yeni fikirlere kapalı olması, insanların alışkanlıklarına bağlı kalma eğiliminde olmaları bizi üzen tarafı. Yeni fikirler, zıtlıklar ve farklılıkların bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Bizi mutlu eden şey ise, birer tasarımcı olarak dünyadaki değişime katkıda bulunmak ve bizimle aynı amaca inanan açık fikirli insanlarla çalışabilmek.
Favori malzemeniz hangisi?
Yumurta kabuğu. 'Hatch' koleksiyonumuz için bir yıl boyunca her gün kabuk topladık, stüdyomuzda temizledik ve farklı boyutlarda bölüp bunlardan aydınlatma ve mobilya tasarımları yaptık. Kabuk, çok narin ve aynı zamanda çok güçlü bir malzeme. Dünyanın her yerinde atık olarak bilinen bir malzemeyi lüks bir tasarım objesinde değerli
bir unsur olarak kullanmak bizim için özellikle anlamlıydı. Profesyonel ilişkinizi en iyi hangi kokteyl tanımlar?
Picante. Hem tatlı hem baharatlı, aynı anda ateşli ve ferahlatıcı.
Nelerden ilham alırsınız? Doğa, zanaat, yeni teknoloji ve kültürlerimiz bize heyecan veriyor. Seyahat etmek ise, günlük yaşantımıza yeni bir perspektif kazandırmak adına değerli.
Kendinizi uzak tutamadığınız belirli bir tarz, ürün veya mobilya var mı?
İtalyan ustalar, tasarımın temellerini öğrendiğimiz dönemde bizi çok etkiledi. Elbette, Sottsass ve Castiglioni tasarımı bir şeyler gördüğümüzde kendimizi uzak tutamıyoruz. Leonardo Da Vinci bizi derinlemesine etkileyen isimlerden biri. Tabii ki renkler konusunda Josef Albers da önemli bir isim.
Şimdiye kadar size en fazla gurur veren ürünleriniz hangileri?
Gorbon markası ile ürettiğimiz 'The Patisserie Collection’, seramiğin sınırları konusunda oldukça geleneksel ve ciddi olabilen genel bakış açısını değiştirdi. Koleksiyon, birkaç ay önce Paris'te sergilendi ve uluslararası tasarım çevreleri tarafından çok iyi karşılandı. Masa üstü objelerden, mobilyalara, fayanslara ve stant kurulumuna kadar bütünüyle bir evren yaratmayı başardık. Konsept, ziyaretçileri çok eğlendirdi. Bu ayrıca Türkiye’de yaratıcı iş birlikleriyle neler başarabileceğimizi gösterdiği için bizi gururlandırdı.
Eklemek istedikleriniz? Özellikle stüdyomuzu ilk kurduğumuz dönemde, yaratıcı insanların doğrusal olmayan kariyer yolunu takip etmek, toplum yapılarımız ve ailelerimizin daha geleneksel kariyerlerden gelmesi nedeniyle oldukça zor oldu. Ancak her zaman bizi tutkumuza ve potansiyelimize yönlendirdiler, bu nedenle bu yolculukta bize destek olan ailemize ve arkadaşlarımıza teşekkür ederiz.
'İNSANLARLA ETKİLEŞİME GEÇEBİLEN TASARIM ANLAYIŞINI SEVİYORUZ. BU SEBEPLE TASARIMLARIMIZI ÇOK FARKLI ŞEKİL, FORM, MALZEME VEYA TEKNİKLER KULLANARAK SÜRPRİZLİ VE EĞLENCELİ HALE GETİRMEYE ÇALIŞIYORUZ.'