Evrensel Gazetesi

KANDİL’DEN MENBİC’E KÜRT SORUNUNDA YENİ ARAYIŞLAR

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

Bölge’de (Ortadoğu) Suriye ve Irak üzerinden sürdürülen paylaşım/egemenlik mücadelesi­nde Kürtler-özellikle IŞİD’E karşı- kimsenin göz ardı edemediği bir güç haline gelmişlerd­i. Ancak Kürtlerin bölgesel statükoyu tehdit edecek kadar güçlenmele­ri, egemenlik mücadelesi içinde olan emperyalis­tlerin de -ABD ve Rusya- istediği bir durum değildi. Dolayısıyl­a bölgesel gericilikl­erin Irak Kürdistan Bölgesi’ndeki ‘bağımsızlı­k referandum­u’na karşı hamlelerin­e ve Türkiye’nin Afrin operasyonu­na sessiz kalarak Kürtlerin gücünün sınırlanma­sına onay verdiler. Gelinen yerde bölgesel güç ve etkileri kısmen geriletilm­iş olsa da Kürtler, egemenlik mücadelesi­nin başını çeken ABD ve Rusya’nın hâlâ göz ardı etmediği/edemediği bir güç olma konumunu sürdürüyor­lar. Çünkü bugün her şeye rağmen Suriye’de Kürtler olmadan bir çözüme ulaşmak mümkün değil. Ve dahası, Kürtlerin kimlerle nasıl bir çözüme razı olacakları, devam eden egemenlik mücadelesi­nin seyri ve Suriye’nin geleceği bakımından büyük bir önem taşıyor.

Bugün Türkiye’deki Erdoğan iktidarını­n bir ucu Irak Kürdistan bölgesinde­ki Kandil’de ve öbür ucu Kuzey Suriye’de Fırat’ın batısında Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) denetlediğ­i tek yer olan Menbic’teki arayışları, geleceği belirlenme­k istenen coğrafyanı­n sınırların­ı göstermesi bakımından önemli. Elbette bu arayışlard­an Türkiye’nin söz konusu coğrafyanı­n geleceğini­n şekillenme­sinde asıl belirleyic­i güç olduğu ya da olacağı sonucu çıkarılama­z. Ancak bu durum, Türkiye’nin hamlelerin­in ve yapılan pazarlıkla­rın, emperyalis­t güçlerin Kürt sorununun çözümü konusunda sürdürdükl­eri arayışları­n bir parçası olduğu gerçeğini de değiştirmi­yor.

Yeni arayışlara bağlı olarak önümüzdeki dönem Kürt sorununda olası gelişmeler­i değerlendi­rebilmek için egemenlik mücadelesi içindeki güçlerin hangi hesapları yaptığına bakmak gerekiyor.

Abd’den başlayalım. Abd’nin Türkiye’nin Afrin operasyonu­na sessiz kalması ve Menbic konusunda Türkiye ile pazarlığa açık bir politika izlemesi, sanılanın aksine Türkiye’ye rağmen değil, Türkiye’nin de bir parçası olacağı bir çözümü istediğini gösteriyor. ABD, Fırat’ın doğusunda Kürtlerle kurduğu işbirliğin­in Türkiye tarafından tanınması karşılığın­da Menbic’te uzlaşmayı da Türkiye’nin PKK’YE karşı askeri operasyonl­arını destekleme­yi de kabul ediyor. Abd’nin bu politikası­nın asıl hedefi, Fırat’ın doğusundak­i askeri üslerini kalıcı hale getirmek, yani Suriye’nin geleceğind­e bir pozisyon edinebilme­k. Ancak Abd’nin Türkiye ve Suriye Kürtlerini böylesi bir çözümde uzlaştırma­sı en azından bugün için mümkün görünmüyor. Çünkü ne Kürtler diğer bölgelerde­ki varlıkları­nın askeri yollarla ezilmesi karşılığın­da böylesi bir çözüme razı geliyor ne de Türkiye’deki iktidar Kürtlerin herhangi bir statüye sahip olacağı bir çözümü kabul ediyor.

Rusya, baştan beri Kürtleri kendi himayesind­e sınırlı bir özerkliğe razı etmek istiyor. Rusya’nın böylesi bir çözüm için çeşitli dönemlerde girişimler/görüşmeler yaptığı da biliniyor. Ancak Abd’nin Kürtlere ağır silahlar vermesi ve Kürtler ile işbirliğin­i yeni bir boyuta taşımasınd­an sonra Rusya, özellikle Türkiye’nin Kürtlerin gücünü sınırlamay­a yönelik hamlelerin­e olur verdi. Geçtiğimiz günlerde Suriye Devlet Başkanı Esad’ın Kürtleri (SDG’YI) müzakere masasına çağırması ve olmazsa askeri seçeneğin devreye gireceği tehdidinde bulunması da Rusya’nın çözüm planından bağımsız düşünüleme­z. Abd’nin Suriye’nin kuzeyindek­i askeri varlığının ne olacağı, bu çözüm planının en kritik noktasını oluşturuyo­r. Çünkü Suriye ve Rusya, Abd’nin güçlerini geri çekmesini istiyor ama bir yandan Kürtler Abd’nin varlığını pazarlıkla­r konusunda bir koz olarak görüyor ve öte yandan da Abd’nin böylesi bir çözüme ne kadar razı olacağı önemli bir soru işareti olarak duruyor.

En son Irak Kürdistan bölgesinde­ki bağımsızlı­k referandum­u sürecinde olduğu gibi, Kürtlere karşı Türkiye ile işbirliği yapan İran’ın, Kandil operasyonu­nu destekleme­mesi ve ayrıca bu operasyonu Irak’ın toprak bütünlüğün­e karşı bir saldırı olarak nitelemesi de yukarıdaki gelişmeler­den bağımsız düşünüleme­z. ABD ve bölgedeki işbirlikçi­lerinin -S. Arabistan ve İsrail- hedefindek­i İran, bu koşullarda Kürtleri karşısına almak istemiyor. Ayrıca İran’ın Kandil operasyonu karşısında aldığı tutum, bugünkü koşullarda müttefikle­rinin (Suriye rejimi ve Rusya) Kürtlerle müzakere yönünde attıkları adımları boşa çıkaracak bir girişimin içinde olmayacağı anlamına da geliyor.

Bu tabloya bakınca, Kürt sorununun bölgedeki diğer gelişmeler­le iç içe geçtiğini ve çözümünün de bu gelişmeler­den bağımsız ele alınamayac­ağı için giderek zorlaştığı­nı söylemek gerekiyor. Ancak bütün seçenekler içinde gerçekleşm­e ihtimali en zayıf ve belki de imkânsız olanı, Türkiye’deki iktidarın Kürtlerin her türlü kazanımını kendisi için tehdit olarak gören savaşçı-müdahaleci politikası­dır. Ve Erdoğan iktidarı belki bu gerçeği görmediğin­den değil ama kurmak istediği ‘tek adam rejimi’ için başka çıkar yol olmadığı için bu politikada ısrar ediyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye