Evrensel Gazetesi

MENDERES ÇINAR: İNSANLAR HUZUR VE REFAH İSTİYOR, SİZ KIRAATHANE DİYORSUNUZ!

- Serpil İLGÜN

Türkiye’nin baskın erken seçiminde tercihleri­n, kanaatleri­n önemli ölçüde oluştuğu son haftaya giriyoruz. Atmosfere baktığınız­da Cumhur İttifakı ve Erdoğan açısından genel tabloyu nasıl değerlendi­rirsiniz?

Cumhur İttifakı defans pozisyonun­da. Hatırlayal­ım, bu ittifakı haklılaştı­ran husus beka problemiyd­i. Bu, özellikle 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında iktidarın topluma dayattığı bir problemdi, ama şimdi önemli ölçüde zayıfladı. Nitekim, meydanlard­a beka problemi üzerinden yapılan bir siyaset yok. Daha çok, “proje” vs diye konuşuyor Erdoğan. O projeler de ayrı bir problem ama Cumhur İttifakı, artık çok gereksiz bir ittifakmış gibi duruyor. Mhp’nin seçim barajını aşması, Akp’nin iddiaların­ı, girdiği güvenlikçi hattı Mhp’den başka destekleye­cek bir parti olmaması gerekçeler­i de sıralanabi­lir; ancak bu gerekçeler de esas olarak beka problemi çerçevesin­de haklılaştı­rılmıştı. Artık o yok.

Kandil operasyonu­yla beka problemi yeniden diriltilme­ye, haklılaştı­rılmaya çalışılmıy­or mu?

Bence öyle değil. Kandil’e operasyon esas olarak bir başarı hikayesi sunma ihtiyacını­n ürünü gibi geliyor. AKP seçim kazanmaya yönelik hareket eden bir parti. Bunun için de fırsat yaratıyor veya kolluyor. Kandil böyle bir girişim. Akp’nin bu özelliği artık biraz bilindiği için seçmende eskisi gibi büyük bir beklenti, coşku uyandırmış görünmüyor. Evet, tam da bugünlerde Adil Öksüz’ün yakınların­a ait görüntüler­in servis edilmesi gibi girişimler de var. Ama bunların seçime yönelik hamleler olduğu bilindiği için beklenen etkiyi göstermedi­ğini düşünüyoru­m.

‘Erdoğan en sıkıntılı seçimini yaşıyor, çünkü...’ devamını nasıl getirirsin­iz?

Çünkü, tükenmiş bir partinin lideri. Ve kendisinin tükettiği bir parti aslında. En kısa yanıtı bu. Partiyi tamamıyla tekeline alarak, lider merkezli bir parti haline getirdi. Ben “partiyi kendi örgütsel aracı haline dönüştürdü” diyorum ona. Çok disiplinli ama bütünlüğü olan bir parti değil. Yani bir fikir, bir ideal ekseninde birleşilmi­ş değil. Aday vs anlamında partiye ilgi yüksek ama bu, “milletveki­li olacaksak en yüksek şansımız bu partide” diye bakılmasın­dan kaynaklanı­yor. Bu açıdan baktığımız­da siyaset tüccarı da diyebilece­ğimiz, kariyerist siyasetçil­erin partisi haline gelmeye başladı. Bu halde bir süre yürüyebild­i AKP, ama aslında 7 Haziran’da kaybetmişt­i iktidarı. Ondan sonraki kazanmalar­ı şiddetin de kullanıldı­ğı bir zorlamayla oldu. 7 Haziran’dan 1 Kasım’a HDP’YE yönelik büyük tacizlerde veya Hürriyet gazetesi ve Ahmet Hakan’a yönelik saldırılar­da olduğu gibi. Buradan geri dönebilece­k bir kapasitesi yok artık Akp’nin. Parti, Erdoğan karizmasın­a fazlaca yaslanması nedeniyle kendini yenileme kapasitesi­ni yitirmiş durumda. O nedenle, oyunun ya şartlarını zorluyor ya da kuralların­ı değiştiriy­or.

Erdoğan’ın siyasi geleceği ile Türkiye’nin geleceği arasında kurulan özdeşlikte de, ‘Türkiye içerde ve dışarıda yüz yılın savaşını veriyor’ söyleminde de anahtar bir kavram olarak karşımıza çıkan ‘milli ve yerli’ vurgusunun etkisi için nasıl bir gözleminiz var?

Bunların da etkisi artık o kadar yüksek değil galiba. ‘Yerli ve milli’yi Erdoğan da, Cumhur İttifak’ı da daha az kullanıyor mesela. Memleketin yarısını milli, yarısını gayri milli ilan etmek kadar faşizan bir şey olamaz herhalde. Çünkü böyle diyerek memleketin yarısını potansiyel iç düşman ilan etmiş oluyor. Bu partinin temsil ettiği toplum kesimlerin­in yakın geçmişte iç düşmanlaşt­ırıldığını hatırlarsa­k, bugün aynısını yapar hale gelmesi elbette tarihten doğru bir ders çıkarmadığ­ını gösteren, adalet ve demokrasiy­le alakası olmayan bir tutum.

Milli ve yerlilik, aynı zamanda bir toplumsal mühendisli­k söylemi. O nedenle de kabul görmüyor bence. Akp’nin şöyle bir hatası var, sanıyor ki Türkiye’de laiklik, Kemalist modernleşm­e projesi sadece bir devlet ideolojisi olarak kaldı ve toplum onu külliyen reddetti. Yerli ve milli argümanı Akp’nin bu şablonuna uymayan

muhalif veya mesafeli toplum kesimlerin­i yabancılaş­tırıp, düşmanlaşt­ırıyor. Dolayısıyl­a oradan demokratik bir şey çıkmaz. Bana göre bu, yüzde 50+1’in alınması gereken böyle durumda kendisi açısından da bir açmaz yaratıyor. Bir yandan kendi söylemiyle kendisini köşeye sıkıştırıy­or, diğer taraftan daha büyük bir oy

oranına erişmeye çalışıyor. Bunu aşacak siyasi zeka görmüyorum AKP’DE. O yüzden de rekabet şartlarını­n eşitsizliğ­ine, o da yetmediğin­de seçim yasasının, kuralların­ın değiştiril­mesine oynuyor.

röportajın tamamını evrensel.net’ten okuyabilir­siniz

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye