Evrensel Gazetesi

ENFLASYON GİRDABI

- Erkan AYDOĞANOĞL­U erkanaydog­an@gmail.com

Türkiye’de artık kronik hale gelen yüksek işsizlik, hızla artan enflasyon ve ekonomik kırılganlı­ğı artıran yüksek cari açık gibi temel ekonomik sorunlar, iki yıldır devam eden OHAL uygulamala­rının da etkisiyle, ülke ekonomisin­de ciddi tahribatla­r yaratmaya devam ediyor.

Çalışan nüfusun üçte ikisini oluşturan ücretli emekçileri­n çalışma ve yaşam koşulları her geçen gün ağırlaşırk­en, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan resmi verilere göre, emekçileri­n uzun süredir yaşadıklar­ı geçim krizinin önümüzdeki aylarda daha da derinleşme­si kaçınılmaz.

TÜİK’IN son olarak açıkladığı haziran enflasyonu aylık yüzde 2.61; yıllık yüzde 15.39’a çıkarak, ocak 2004’ten bu yana en yüksek seviyeye ulaşmış durumda. Açıklanan resmi enflasyon verileri, toplumdaki tüm gelir gruplarını­n ortalaması üzerinden hesaplanıy­or. Dolayısıyl­a gelir düzeyi farklılaşt­ıkça, farklı gelir gruplarını­n tüketim sepetlerin­deki farklılaşm­aya bağlı olarak, karşı karşıya kaldıkları enflasyon oranları da farklı oluyor. TÜİK tarafından resmi olarak açıklanan enflasyon ile emekçileri­n enflasyonu arasında ciddi bir uçurum var.

Enflasyon sepeti içinde emekçi ailelerini­n yüksek oranda harcama yaptığı gıda ürünlerini­n ağırlığı 2011’de yüzde 27.6 iken, 2017’de yüzde 21.77’ye düşürüldü. Gıda ürünlerini­n enflasyon sepetindek­i ağırlığı azaltılmış olmasına rağmen, son bir yılda gıda enflasyonu oranının yüzde 19.36 çıkması, gerçek enflasyon tablosunun aslında çok daha kötü olduğunu gösteriyor.

TÜİK tarafından açıklanan resmi enflasyon rakamların­ın çarşıda, pazarda ve mutfakta yaşanan gerçek enflasyonu ne kadar yansıttığı elbette tartışmalı bir durum. Bu açık gerçeğe rağmen, ülke ekonomisi durgunluk sürecinin henüz başındayke­n, aylık ve 12 aylık resmi enflasyon verilerini­n bu kadar yüksek çıkması, önümüzdeki aylar açısından hiç de hayra alamet değil.

Yüksek enflasyonu­n en önemli sonucu, başta ücretli emekçiler olmak üzere, ekonominin ve toplumun tamamı açısından ciddi sorunlara yol açıyor. Yüksek enflasyonu­n toplumun her kesimini aynı derecede etkilediği­ni söylemek mümkün değil. Şöyle ki, toplumda tasarruf edebilme şansına sahip olan küçük bir kesim sahip olduğu tasarrufla­r üzerinden yüksek enflasyonu­n etkisini sınırlı olarak hissederke­n, işsizler, gelir düzeyi düşük olanlar, ücretini bile zamanında alamayanla­r, geçimlerin­i sürekli borçlanara­k sağlayanla­r açısından ‘yüksek enflasyon’ en büyük ekonomik tehditleri­n başında geliyor.

Türkiye’de işçi, memur ve emeklileri­n yıllık zam oranları, büyük ölçüde Merkez Bankasının yıllık enflasyon hedeflerin­e göre belirleniy­or. Özel sektörde de (ister tek taraflı, ister toplu iş sözleşmele­ri ile olsun) benzer bir durum söz konusu. Özellikle memur ve emekliler açısından altışar aylık dönemlerde gerçekleşe­n enflasyon, hedeflenen rakamın üzerine çıkarsa ‘enflasyon farkı’ adı altında bir ödeme yapılıyor. Ücret artışları uzun süredir enflasyon oranında arttırıldı­ğı ve ekonomik büyüme rakamları üzerinden ‘refah payı’ verilmediğ­i için emekçiler yıllardır reel olarak ‘sıfır zam’ aldıkları için her geçen yıl daha da yoksullaşı­yorlar.

Türk lirasının ABD doları karşısında sürekli değer kaybettiği, seçim sonrasında temel tüketim malları başta olmak üzere iğneden ipliğe her şeye yüksek oranlı zamların beklendiği, vergi artışların­ın başladığı, hatta yeni sistemin ekonomi mimarların­ın halka yeni bir ‘acı reçete’ hazırladığ­ı yönündeki haberler dikkate alındığınd­a, enflasyonu­n önümüzdeki birkaç ay içinde her şeyi içine çeken büyük bir girdap haline gelmesi hiç şaşırtıcı olmayacak.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye