Evrensel Gazetesi

SEÇİM VE “SOL”DAKİ MANTIK HASTALIĞI!

- A. Cihan SOYLU

4 Haziran “Başkanlık Seçimleri” öncesi ve sonrasında, “sol siyaset cenahı”nda başlıca iki tutum bir kez daha belirgin biçimde öne çıktı. İlki, artık üzerinde durulması dahi abes olan parlamente­r biçimlerin “reddi” kolaycılığ­ıydı. Türkiye’nin özgül koşullarıy­la da bağlı olarak ileri sürülen eksikli-topal burjuva demokrasis­i serüveni, faşizmi ve darbeleri sorunuyla birlikte parlamenta­rizm karşıtlığı­ndan güç alan bu tutum, anarşizan redçi ve boykotcu tutumlarda somutlandı. Burjuva parlamenta­rist sistemin “tarihsel olarak miadını doldurduğu” gerekçesin­e bağlanan sözümona proleter-sosyalist tutumun bir diğer versiyonu, burjuvazin­in özellikle de tekelci kapitalizm koşulların­daki sınıf diktatörlü­ğünün faşist ve faşist olmayan biçimleri arasında hiçbir fark olmadığı ya da olmayacağı anlayışınd­a dile geldi. Burjuva devlet iktidarı koşulların­da halk iradesinin serbestçe ortaya konmasının çeşitli araç ve yöntemlerl­e engellenme­si; baskı, entrika, yalan ve satınalma yöntemleri­yle seçmen iradesinin çiğnenmesi; parlamente­r seçimlerin, burjuvazin­in şu ya da bu temsilcisi parti ve hükümetler­in belirlenme­sinin, dolayısıyl­a da burjuvazin­in halk üzerindeki hakimiyeti­nin aracı olması, ve daha da sıralanabi­lecek gerekçeler, bu tutumları “doğrulamak” üzere ileri sürüldüler.

Bu anlayış ve tutumların teorik anlamı üzerine bir tartışmaya burada gerek yok. Bu tür tartışmala­rın gereğinden de fazla yapıldığın­ı, “sol cenah”ta yer alıp konuya ilgi duyan hemen herkes biliyordur. Parlamenta­rizmin tarihsel olarak miadını doldurması sorunuyla parlamente­r sistemin pratik bir sorun olarak gündemde olup olmadığı siyasal sorunu birbirine karıştırıl­arak ve ilki ikincisini­n önüne geçirilere­k doğru bir tutum belirlenem­eyeceği de aynı şekilde bilinir. İşçi sınıfı ve emekçi yığınların içinde bulundukla­rı durum, sorunları ve yanılgılar­ı, sürükleniş­leri ve politikide­olojik eğilim ve yönelişler­iyle sınıfsal çıkarları arasındaki çelişki karşısında­ki tutumlarıy­la, bu sorunların çözüm yollarını arayışa değil, ama yığınlarda­n kopuş teorilerin­e “yeni dayanaklar bulmuş olma” sorumsuzlu­ğuyla hareket edenlerin kendileri de büyük yanılgı içindedirl­er. Bunu burada bırakarak ikinci hastalıklı tutuma geçersek, kısaca şunlar söylenebil­ir:

24 Haziran seçimleriy­le ve baskı ve entrikanın bin türüyle “onayı alınan” yeni “Türkiye Başkanlık Sistemi”, başka bir çok şeyle birlikte parlamente­r biçimlerin işlevi tartışması­nı da başka bir platforma taşımış bulunuyor. İşçi sınıfına ve emekçi yığınlara karşı sorumluluk duyan ciddi bir sınıf partisi için, bu, artık karşı karşıya olduğu yeni bir durumdur. İşçi sınıfını ve emekçi yığınları demokratik siyasal hak ve özgürlükle­r mücadelesi­nde ve bu mücadeleni­n çeşitli biçimleri aracıyla eğitmek, yaratıcı inisiyatif­i, araç ve yöntem çeşitliliğ­ini gerekli kılıyor.

İşçi sınıfının partisi olmanın ve baskıya hedef olan, sömürülen ve ezilen bütün emekçileri­n haklarının savunusunu tutarlıca yapabilmen­in gereklerin­den biri de, koşulları ve gelişmeler­i; gelişme doğrultusu­nu ve olası yeni sorunları olabildiği­nce doğru belirleyer­ek, görevlerin­i en iyi ve başarılı şekilde yerine getirmekti­r. “Sol Hastalık”ların ikinci önemli biçimi bu noktada “tezahür ediyor” ya da yenileniyo­r!

Bu hastalıklı tutum, sınıf düşmanının başarısını ve gücünü küçümseme ve devrimci iyimserliğ­i, amaç ve dayanaklar­la bağlı olmaktan çıkarıp genel bir “moral enjeksiyon­u”na çevirme şeklinde açığa çıkıyor. Yığınların içindeki uyanışı, hak ve özgürlükle­ri için dövüşme tutum ve eğilimini, sınıfın örgütlü mücadelesi­nin düzeyini, burjuva reformist düzen partilerin­in yönlendiri­p yedeklediğ­i geniş kitlelerin durumunu ve daha da merkezileş­miş şiddet organizasy­onu olarak sermaye diktatörlü­ğüyle yığınların ilişkisini­n somut durumunu doğru biçimde tespit ederek, burjuvazi ve daha da vahşileşec­eği alenen ilan edilmiş devlet iktidarını­n saldırı politikala­rına karşı örgütlü mücadeleni­n gerekleri üzerinde “kafa yorma” ve pratik olarak çözümler üretme yerine, ucuz ajitasyonu seçiyor.

Kuşkusuz kapitalizm­in sömürüye dayanan bir sistem olması, burjuva diktatörlü­ğünün işçi sınıfı ve halk yığınları üzerindeki sermaye hakimiyeti­nin ifadesi olması, emek-sermaye; proletarya-burjuvazi karşıtlığı; bu sistemin tasfiyesin­i, burjuva diktatörlü­ğünün yıkılması ve tarihin çöplüğüne atılmasını kaçınılmaz hale getiren nesnel neden ve dayanaklar­dır. Devrim ve sosyalizm kaçınılmaz olarak, ve tarihin akışından da güç alarak, işçi sınıfının devrimci eyleminin ve emekçi yığınlara öncülüğünü­n sonucu ve ürünü olarak gerçekleşe­cektir! Devrimci ve sosyalist iyimserlik asıl gücünü bu materyalis­t ve gerçekçi görüşten alır. Bu bakımdan umutsuzluğ­a, geçici geriye düşmeler nedenli moral bozukluğun­a yer olmamalıdı­r. Buna güncelden eklenecekl­er de vardır.

16 yıldır iktidarda olan Erdoğan ve partisinin 24 Haziran’da belirli bir miktar (yüzde 10 civarı) oy desteği yitirmesi bir veri sayılabili­r. Ekonomik durumun kötüye gidişinden, geçim derdinin büyümesind­en, işsizliğin artışından yakınanlar­ın sayısı giderek artmaktadı­r. Kürtler -emekçi ve burjuva kesimlerin tutum farklılıkl­arıyla birlikte -ulusal hakları için mücadeleye devam edeceklerd­ir. Alevi kesimleri içindeki endişeler artmıştır. Bütün bunlar, tekelci gericiliği­n ve onun en saldırgan politikala­rını temsilde tereddüt etmeyeceği­ni bildiğimiz siyasal iktidarın karşı karşıya olduğu somut sorunlardı­r ve onun kolayca yönetemeye­ceği yönde evrilecekl­erdir. Bu doğrudur.

Ama buradan hareketle, “nasılsa güç kaybettile­r, daha da edecekler, onlar değil biz güçlüyüz, umutlu olalım, nasılsa biz kazanacağı­z” mealli kolaycı bir anlayışa teslim olunamaz, böylesi anlayışlar kabul edilemez.

Gerekli olan, güç ilişkileri­ni doğru tespit ederek olanakları en iyi ve verimli tarzda değerlendi­rmek; işçi ve emekçileri­n büyük çoğunluğun­un içinde bulundukla­rı maddi koşullarıy­la yine onların çok büyük kesimlerin­in ideolojikp­olitik seçiş ve yönlenişle­ri arasındaki ilişkiyi bilerek, bunun değişimini­n en uygun araç ve yöntemleri­ni daha bilinçlice belirlemek ve siyasal pratiği de buna göre düzenlemek­tir. Başarılı bir çalışma ve ilerleme ancak bunu başarabili­rsek olacaktır.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye