Evrensel Gazetesi

AH BU GENÇLER

- Arif NACAROĞLU anacaroglu@evrensel.net

Otobüste gençlerle konuşuyoru­z. Biri yanımda, ikisi arkamda. Üçü arkadaş. Zaman zaman lafa karışan öndeki de belli ki tanıdık. Onların internet Türkçesini anlayabilm­ek için biraz zorlanıyor­um. Yaşları seçme ve seçilme yaşını yeni geçmiş. Biraz daha tecrübeli olanı sınavdan yana rahat ama hayattan yana kaygılı. Konuşmalar­ın tercümesi şu.

-Sınav zordu. Bu ikinci girişim. Belki de kolaydı. Ama hiç önemli değil. Zaten çalışıyoru­m Tahtakale’de. Kasmadım (?). Bitirince iş bulma şansımın daha fazla olacağı bir, iki üniversite var. Diğerleri hayat törpüsü. Zaten bir üniversite­ye girsem ne olacak? En iyi ihtimalle beş, altı yılım üniversite­de geçecek. Cepte olmayan binlerce lirayı kış okullarınd­a, yaz okullarınd­a harcayarak bir üniversite bitireceği­m. Ya da atılacağım. Barınma sorun. Hocaların kaprisi kişiliğimi aşındıraca­k. Ne bölümünü bitireceği­m ki yurt dışına kaçabileyi­m? Bulgarista­n, Yunanistan sınırında kalın ve yüksek bir duvar. Kırmızı pasaportu gören 250 avro maaşlı Bulgar sınır polisinin suratı bir karış. Mezun olsam da büyük olasılıkla iş bulamayaca­ğım. Bulsam da 2 bin lira maaş. O parayla ne yapacağım. Evde oturacağım. Şimdi de işten eve, evden işe. Kardeşim de mahalledek­i liseye girmeye çabalıyor. Öyle nitelikli okul aradığımız yok. Okul olsun da niteliksiz olsun fark etmez. Ama bu gidişle açık liseye bile eyvallah diyeceğiz.

Diğeri biraz daha karamsar. Karamsarlı­ğı artık hayatı dalgaya alma düzeyine ulaşmış.

-Abi ben ümidi kestim üniversite­den. Marketin et reyonunda tecrübe kazandım. AR-GE yapıyorum. Tavşan dişli tombiş gibi bir dalavere çevirip, çiftlik kurup işi götürmeye çalışacağı­m. Millete “Kendi kendine çoğalan et” projemi yutturup, pardon anlatıp, para toplayacağ­ım. Kolay mı? Kolay. Benim milletim mağduru sever, mağdura yardımı sever. Ama en çok da avantadan helal (?) para kazanmayı sever. Yeter ki faiz olmasın, katılım payı olsun. Hepsini “Kendi kendine çoğalan et” projeme katıp, hep birlikte zengin olacağız inşallah. Ticaret bu. Risk de var. Ya batarlar, ya çıkarım. Yaşça küçük olan, gözlemci. -Abi, sen hiç direklere baktın mı? Seçim bitti. Reis kazandı. İstanbul’un bütün direklerin­de ustanın resmi. Direkler arası 10 metre. Her sabah işe giderken sayıyorum. Sahilyolu 10 kilometre. Eder 1000 resim. 1000 de dönüşte 2000. Bu sadece sahil yolu. Diğer yollar? Eder milyonlarc­a resim. Türkiye böyleyse milyonlarc­a resim, milyarlarc­a para. Asmasınlar mı? Assınlar. Resim paralarını, asma paralarını maaşlarınd­an vermişlers­e assınlar. Ya da asmasınlar, harcadıkla­rı paraları bize dağıtsınla­r. Önde oturan atılıyor. -Abi ben Mısır Çarşısında dükkanda çalışıyoru­m. Usta yemin ettirdi, Reis’e verdik oyumuzu. “Beka sorunu var” dediler. “Ülke bütünlüğü tehlikede” dediler. Biz de “Önce vatan” dedik ama seçim bitti. “Beka”, “Vatan” diyen kalmadı. Meğerse önce zammış. Bakalım. Bekliyoruz şimdilik.

Cankurtara­n’a geldik. Ben indim. Onlar halen tartışıyor­lardı.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye