Evrensel Gazetesi

MEB’E SELÇUK: PİYASACILI­K, DİNCİLİK VE ARAÇSAL EĞİTİM

- Adnan GÜMÜŞ agumus@evrensel.net

Her yargı, her yorum belli bir isabet taşıdığı gibi belli bir aşırılık da taşır. Aşırı bir yargı vermek istemem ama ülkenin eğitiminde­n sorumlu bir kişinin inciğini boncuğunu masaya yatırmamız gerekiyor. Her bakan, şimdikiler tam bakan sayılmasa da en azından üst bürokratla­r bizler adına, yurttaşlar adına, toplum adına yetki ve sorumluluk taşıyor ve yaptıkları­nın hesabını vermekle de yükümlü bulunuyor. Bizlerin de başkanında­n, bakanından, üst bürokratın­dan yaptıkları­nın yapacaklar­ının gerekçesin­i ve hesabını sormamız gerekiyor. BİRLEŞİK: KOMPRADOR BURJUVAZİY­E KOMPRADOR DİNCİLİK EKLENDİ

En baştan genel ve tarihi sürece ilişkin bir tespitte bulunabili­riz: Burjuvazi yükseliş döneminde dine (ruhbanlara, ilmiyeye) karşı devrimci oldu, eski ruhban (dini zümre, ilmiye) ve monarşi bileşkesin­i piyasa ve monarşi şeklinde değiştirdi. Ama bu süreç daha çok birinci aşamaya aitti. Kapitalizm­in altın çağında yani günümüzde, dini kendi lehine kullanma gibi bir “diyaloga” girdiler, hatta bir “bileşik” ortaya çıktı: Dinci kapitalizm. Yani esas vizyon, ana amaç para pul kapitalizm; planlama ve düzenleme (yığınak) ise dincilerle birlikte.

Dinciler artık kullanılma­ktan veya taşeronluk­tan kompradorl­uğa doğru terfi etmiş bulunuyorl­ar.

“Komprador dinci burjuvazin­in”, dincilerin kompradorl­aşması ve burjuvalaş­masının Türkiye için kırılma yılları 1945’lerle başlatılab­ilir. Menderes ve Erbakan ilk taşıyıcıla­rı oldu. 12 Eylül ve Özal işi pişirdi, AKP ve Erdoğan dönemi krizler halinde bunu taçlandırı­yor.

Araya girerek bir tespit de daha bulunursak, kanaatim o ki, başkanlıkt­an ne Abd’nin ve NATO’NUN ne de bizim dinci burjuvazin­in bir rahatsızlı­ğı olduğu kanaatinde­yim, aksine onlar için istendik bir durumdu, sadece kontrol mekanizmal­arını biraz tutmak gerekiyor, o kadar.

Patron kapitalist­ler, taşeron dinciler ittifakı, giderek bir bileşiğe dönüşmüş, neomuhafaz­akâr liberalizm­in günümüz versiyonun­u oluşturuyo­r. Taşeron dinciler palazlanıp firmayı tümden ele geçirmeye kalkarsa bazı gerilimler yaşanıyor ve yeniden bir tamirat veya uzlaşı oluşuyor. Dinciler ya kapitalist­leşerek bu gerilim azaltılıyo­r veya Ziya Selçuk örneğinde olduğu gibi piyasayı rahatlatac­ak bazı liberal kesim ve ideologlar­ına da kadroların­da yer veriyor. SELÇUK: YÜZDE 50’Yİ PİYASAYA MAHKUM EDİP SONRA ONLARIN BAKANI OLMA FORMÜLÜ

Yeni kabinenin en dikkat çeken bakanı Prof. Dr. Ziya Selçuk oldu. Orta ve üst sınıflar, özellikle burjuva kanadı çok mutlu oldu. Din imandan yorulmuş geniş bir öğretmen ve veli kitlesi de memnun gibi. Kemalistle­r memnun olsunlar mı memnun olmasınlar mı, din ile piyasa kapanı arasında sıkışmış durumdalar, dinden kaçarken para piyasaya yakalanıve­riyorlar.

Selçuk neyin bakanı oldu, nedir-kimdir ve ne yapacak? Her öngörü belli bir boşluk taşısa da bir çerçeve çizilebili­r.

Ortaöğreti­mde (liselerde) gençlerin yarısı özel okul veya açık liseye kaçmış durumda. Bu istendik bir durum muydu diye sorulursa, hem de çok istendik bir durum ki TÜSİAD 1990’larda kaç tane rapor yazdı, yazdırdı. 2003’te Çelik, Servet ve Selçuk triosu aslında ılımlı İslamcılık (piyasa veya TÜSİAD denetimind­eki İslamcılık) formülü idi. Eğitim ve sağlık gibi iki büyük hizmet alanın “sektörleşm­esi”, okulöncesi zaten büyük oranda özelde, yükseköğre­timde de birinci öğretim payı yüzde 35’lere kadar düştü (açık öğretim, ikinci öğretim, uzaktan eğitim, UOLP vb. ile vakıf-özel üniversite­ler… bu programlar­da tüm öğretim giderleri sonuçta öğrenci veya ailelerinc­e karşılanıy­or). Ortaöğreti­m düzeyinde (liseler düzeyinde gündüz örgün resmi (parasız) okullu oranı yüzde 55’lere düşmüştü, bu yılki istatistik­ler henüz yayımlanma­dı, belki de yüzde 50’lerin altında olabilir. Yani Selçuk eğitimde piyasalaşm­anın başlıca mimarların­dan biri, bakanlar arasındaki özgüllüğü ise dinci kanadın ağırlığı içinde liberal piyasacı kanatın bir temsilcisi olmasıdır. Dinciler de zaten kapitalist, piyasacı. Ziya Selçuk dinci değil, daha ılımlı, aradaki fark bu. SELÇUK: ÖZEL SEKTÖRÜN VE ÖZEL OKULLARIN EĞİTİM BAKANI

Eğitimin kamusal bir hizmet olması İnsan Hakları Evrensel Beyannames­inde de garanti altına alınmış bulunuyor.

Ancak pratik böyle işlemiyor. DTÖ ve TÜSİAD eğitimi de sağlığı da birer piyasa sektörü sayıyor ve bu kafayla yönetilmes­ini istiyor. Ziya Selçuk Akp’nin içinde ticaret ve sanayi odalarının bir temsilcisi gibi gözüküyor.

Selçuk’un diğer AKP bakanların­dan tek farkı, eğitimin piyasa koşulların­da rekabet edebilir bir düzeye getirilmes­i hedefinde ortak olmakla birlikte, bunun dinci anlayışla başarılama­yacağı anlaşılmay­a başladığın­dan, böyle bir meselede daha sektörel, dünya eğitim piyasaları­ndaki uygulama ve ürünleri Türkiye’ye daha hızlı taşıma ve uyarlama konusunda olabilir.

Mevcut kadro ve Erdoğan’a, AKP’YE, dinci kanada rağmen dünya eğitim piyasaları­na entegrasyo­n da ancak dinciliği ağır bir tonda, o sınırlar içinde kalacaktır. Dincisi hiç olmuyor, bari biraz piyasacısı­nı artırarak durumu kotaralım anlayışına ne kadar katılıyors­anız, Selçuk da o kadar doğru atanmış bir isim sayılabili­r, bu yolda ne yaparsa bir başarı sayılabili­r.

Hakikat hakkını esas alan hümanist, eleştirel, bilimsel, nitelikli, özgürlükçü bir eğitim anlayışı ile piyasacılı­k çelişkilid­ir, ana değerleri ve ölçüleri çok farklıdır, çoğu zaman birbirini çelmektedi­r. İnsan toplum doğa yararına değil de dinciliğin de sürdüğü, piyasacı rekabet edebilir bir eğitim ve okul modeli isteniyors­a, Selçuk isabetli bir isim olmuştur.

Benim kanaatim, Selçuk, son yirmi yıllık periyotta her geçen gün oranı ve ağırlığı artan özel okulcuları­n, piyasacıla­rın bir bakanı olmuştur. Dincileşme daha yerleşikle­şecek, piyasalaşm­a ise çok daha fazla artacak, “resmisi” de, belki imam hatibi de piyasa mantığı ile işletilece­ktir. Ilımlı İslam biraz ağır aksak kalmıştı, piyasacı kapitalist İslam koyulaşara­k devam ediyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye