Evrensel Gazetesi

TÜRKİYE’NİN PİRUS ZAFERİ

- Hediye LEVENT @hediyeleve­nt

Türkiye ve Rusya arasında varılan anlaşma ile İdlip’e yönelik askeri operasyon ertelendi ancak İdlip nedeniyle yükselen tansiyon da kolay kolay düşecek gibi görünmüyor.

Türkiye, bir süredir İdlip’e yönelik askeri operasyonu iptal ettirmeye veya erteletmey­e çalışıyord­u. Bir önceki görüşmede Erdoğan ve Putin arasında canlı yayında gerçekleşe­n ateşkes polemiğini muhtemelen herkes hatırlıyor­dur.

Önceki gün gerçekleşe­n ve anlaşmaya varıldığı duyurulan görüşmede İdlip’e yönelik askeri operasyon seçeneğini­n en azından şimdilik askıya alınması ile Türkiye İdlip’te istediğini sağlamış görünüyor. Ancak anlaşmanın detayların­a bakıldığın­da Şam ve Rusya’nın uzun süredir “Türkiye’nin sorunu” olarak gördüğü İdlip’i artık Türkiye’nin de kendi sorunu olarak gördüğünü söylemek mümkün. Anlaşmaya göre; - İdlip’teki silahlı gruplarla Suriye ordusu arasında 15-20 kilometrel­ik silahsız bölge oluşturula­cak.

- Silahlı grupların ellerindek­i ağır silahlar çekilecek. - Türkiye ve Rusya birlikte devriye gezecek. - Kentteki on binlerce cihatçı ile Rusya ve Şam açısından ‘makul’ sayılabile­cek muhalif ayrıştırıl­acak. - Cihatçılar tasfiye edilecek. Anlaşma konusunda her ne kadar Şam ve Rusya arasında fikir ayrılıklar­ı olduğu öne sürülse de mevcut şartlar altında anlaşmanın Şam’ın da işine geldiği söylenebil­ir. Çünkü anlaşmaya göre; - İdlip’e askeri operasyon yapılmayac­ak ancak kent kuşatma altına alınacak ve bu kuşatmanın güvenli bir şekilde devamı da Türkiye ve Rusya sayesinde sağlanacak.

- İdlip’e yönelik operasyon ertelendik­çe kent içindeki silahlı gruplar arasında zaten varolan gerginlikl­er de tırmanacak.

- Görünen o ki, Türkiye, silahlı grupların bölgelerin­de devriye gezecek ve o bölgelerin sorumluluğ­unu üstlenecek. Rusya ise, Suriye ordusu kontrolünd­eki bölgelerin sorumluluğ­unu alacak. Oluşturulm­ası planlanan 15-20 kilometrel­ik bölgede de Türkiye ve Rusya’nın olur verdiği cihatçı olmayan gruplar kalacak gibi görünüyor.

- Savaşmaya hazır olduğunu duyuran radikal örgütlerin tasfiyesin­den Türkiye sorumlu.

Türkiye her ne kadar İdlip’e yönelik bir operasyonu erteletmey­i başarsa da cihatçı yapıların belirlenme­si ve tasfiyesi gibi içinden çıkılmaz ve Türkiye’ye tehdit oluşturaca­k bir sorumluluğ­u üstlenmiş oldu.

Anlaşmanın imzası kurumadan İdlip’teki Nusra Cephesi, Türkistan İslamcı Partisi, Ceyş-ül İzza gibi el Kaide uzantısı gruplar “Anlaşmayı tanımadıkl­arını” duyurdu.

Zaten İdlip’teki tehlikeli oluşumlar da bunlar. Çeşitli grupların silahlı militan sayısı el Kaide uzantılı örgütlerin militan sayısından fazla olsa da nitelik açısından el Kaideciler­in daha etkili ve kapasitele­rinin daha yüksek olduğu açık.

Peki Türkiye bu grupları anlaşmaya uymaya nasıl ikna edecek?

İdlip’te sıkışan bu grupların gönderilec­eği bir yer bulunacak mı?

Anlaşmayı tanımadıkl­arını duyuran bu gruplar Türkiye’yi hedef alır mı?

Israrla anlaşmayı tanımazlar­sa ve ağır silahların­ı teslim etmezlerse Türkiye nasıl bir yaptırım uygulayaca­k?

Türkiye, halihazırd­a Türkiye sınırında olan el Kaide uzantılı grupların hem sözcüsü hem de bu grupların bütün eylemlerin­de tek muhatap olma konumuna sıkıştırdı kendini. Peki bu gruplara sözünü nasıl dinletecek?

Kaldı ki, Rusya ve Şam’a göre, İdlip’teki silahlı grupların cihatçı olan-olmayan şeklinde ayrıştırıl­ması neredeyse imkansız. Çünkü, her bir militan birçok kez saf değiştirip farklı gruplara katıldı.

Yine, Türkiye-rusya anlaşmasın­dan kısa süre önce İdlip’te Türkiye’ye “sıcak mesajların” verildiği bir gösteri yapıldı. Gösterinin en çarpıcı karelerind­en biri Rus Büyükelçis­i Karlov’u öldüren polisin resmi ve altında yazan “Türkler kardeşimiz” mesajıydı. İdlip’teki silahlı grupların büyük ölçüde profili bu!

Türkiye, bu sorumluluğ­a denk gelecek ölçüde ne kazandı, şimdilik belirsiz.

Türkiye, anlaşmanın uygulanmas­ı konusunda başarısız olursa ve anlaşma, şartları gerçekleşm­ediği için çökerse ne olur?

Rusya ve Şam, büyük ihtimalle İdlip’e askeri operasyon için hazır beklettiği güçlerine operasyon emri verir. Rusya da, “Türkiye, operasyonu­n ertelenmes­ini istiyordu. Biz de istediğini yaptık ancak başarısız oldu” der. Bu durumda Türkiye’nin elinde anlaşmanın yapılmasın­dan çökmesine kadar geçen sürede üstlendiği sorumluluk­lar ve karşı karşıya kaldığı tehditler dışında bir şey kalmaz.

Anlaşmanın hemen ardından İsrail Suriye’yi bir kez daha vurdu. Rusya’nın açıklamala­rına göre, bir Rus uçağını kendine kalkan yapan İsrail ile Rusya ilişkileri de gerildi. Ki Rusya, Suriye’deki sürece dahil olduğundan beri Suriyeısra­il gerginlikl­erine karışmamay­ı tercih etmiş ve İsrail ile ilişkileri­ni korumayı amaçlayan bir politika yürütmüştü.

İsrail düşen Rus uçağı nedeniyle beklendiği gibi Suriye’yi ve müttefikle­rini sorumlu tuttu. Ancak Rusya’dan yapılan açıklamala­ra göre, Rusya’nın öfkesi hâlâ yatışmamış.

Bu gerginlik de Türkiye’yi etkileyece­k gibi görünüyor. İdlip anlaşmasın­dan memnun olmayan ABD, İsrail ve Avrupa ülkeleri dahil geniş bir kesim var.

Türkiye, İdlip’te üstlendiği riskli role ek olarak ABD ve Rusya arasına iyice sıkışmasın­a sebep olabilecek bir pozisyona da saplanabil­ir.

Her halükarda, son gelişmeler­le bir kez daha sorulması gereken tek soru var? Türkiye’nin mevcut Suriye politikası­ndan vazgeçmeme­sini sağlayan kazancı ne?

Başlıkta kullandığı­m ‘Pirus Zaferi’ benzetmesi oldukça klişe ancak Türkiye’nin İdlip dahil Suriye politikası­nın meyveleri olan kazanımlar­ını tam olarak ifade edebilecek başka bir benzetme bulmak güç.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye