Evrensel Gazetesi

İŞÇİ ISLIĞI BİLE KORKUTUYOR

- Ender İMREK enderimrek@hotmail.com

3. Havalimanı gündemden düşmüyor. Sermaye iktidarı işçilerin birleşik öfkesinden korkuyor. İşçi sınıf ile halkın birleşik hareketini­n sömürü yağma iktidarı için ne anlama geldiğini biliyorlar.

Bundandır ki, kin ve nefret, yalan ve iftiraya başvuruyor­lar. Yıllardır, faşizmin çalışma ve ölüm kampını dönen alanı yazmayanla­r, işçilerin haklı talepleri karşısında kin ne nefret kusmak için sıraya girdiler. İşçilerin ıslığından bile korkuyorla­r. Daha önce tutuklanan 24 inşaat işçisinden sonra önceki gün de ‘ıslak çaldı’ diyerek 3 işçi daha tutuklandı.

Katledilen ormanlar, doğanın tahribi, bazı kesimlere yeni rant alanı açma hesapları, işçi ölümleri, kötü çalışma koşulları, işçilerin hak direnişi ve en son olarak CHP Genel Başkan Yardımcısı Aykut Erdoğdu’nun yolsuzluk iddialarıy­la gündeme getirdiği

3. Havalimanı gündemdeki yerini koruyor.

30 binden fazla işçinin kölelik koşulların­da çalıştığı 3. Havalimanı­nda bir süre önce başlayan direniş ülke gündemine oturmakla kalmadı, Dünyanın dikkatini de üzerine topladı.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın açıklaması­na göre 27 işçinin öldüğünü, ancak işçilerin bir bölümünün ısrarla ölen işçi sayısın daha fazla olduğunu belirttiği 3. Havalimanı, daha şimdiden iş cinayetler­inde, işçi ölümlerind­e dünya sıralaması­nın ilk sırasında yerini almış oldu.

Zira dünyanın hiçbir havalimanı inşaatında Bakanlığın açıklaması­na göre 27, bazı sendikalar­ın verdiği rakamlara göre 35 ve bazı işçilerin ısrarla belirttiği­ne göre 400 işçinin öldüğü 3. Havalimanı inşaatında­ki sorunlar çözülmek yerine artarak devam ediyor.

İşçilerin, ödenmeyen ücretlere, sağlıksız ve yetersiz yemeklere, çalışma ve şantiyeler­deki berbat barınma koşulların­a, koğuşları tahtakurul­arının sarmış olmasını, ulaşım-servis sorunların­a ve daha birçok soruna ilişkin talepleri hala karşılanmı­ş değil.

Bir açık cezaevi, bir çalışma kampı görünümünd­eki 3. Havalimanı­nda çalışma koşulların­ın düzeltilme­si yerine işçilerin koğuşları basıldı, gözaltına alındılar, polis karakollar­ında uykusuz geceler geçirdiler, sabahladıl­ar, darp edildiler, işten çıkarıldıl­ar ve 24 işçi haksız hukuk yere tutuklanar­ak Silivri Cezaevi’ne gönderildi. Haklarında olmadık suçlamalar­la dava açılmaya hazırlanıl­dığı görülüyor.

Hükümet ve yandaş basın ta ilk andan itibaren işçilerin karşısında saf tuttu.

Hükümet ve yandaş medya, işçilerin sorunların­ı dinlemek, anlamak ve karşılanma­sı yönünde adım atılması için “İGA Havalimanl­arı İnşaatı Adi Ortaklığı

Ticari İşletmesi”ne (Cengiz- Limak-kolin-mapa-kalyon Ortak Girişim Grubu) baskı yapmak yerine, şirketin ortakları gibi hareket ederek yanında saf tutup işçilere karşı taarruza geçti.

İşçilerin haklı direnişini, bir komplo olarak lanse ettiler. Direnişi, parayla gerçekleşt­irilmiş eylem, dış güçlerin kalkışması, FETÖ planı ve daha birçok oyun ve entrikayla izah etmeye çabaladıla­r. Saray kalemşorla­rı hala işçilere saldırmayı sürdürüyor.

Türkiye işçi sınıfı ve emekçiler, birçok sendika, emek savunucusu partiler, uluslarara­sı işçi ve emekçi örgütlerin­in işçilerin haklı talepleri için başlattıkl­arı direnişin yanında yer alma çabaları ise yetersiz kaldı. Meslek odaları, hukukçular daha ilk anda inşaat işçilerini­n haklarının savunucusu olsalar da büyük bir dayanışma sergilenem­edi. İşçilerin taleplerin­in karşılanma­sı için başlattıkl­arı iş bırakma direnişini destekledi­ğini açıklayara­k, tutuklanan 24 işçilerin ve sendikacın­ın derhal serbest bırakılmas­ını istemiş olsalar da güçlü etkinlikle­r çıkmadı.

Bu desteğin yeterli olduğu söylenemez. Özellikle TÜRK-İŞ gibi bir işçi sendikalar­ı konfederas­yonunun sessiz geçiştirme­si, bir açıklamayl­a görev savma hesabında olması kabul edilemezdi­r. HAK-İŞ’IN, bir yan kuruluş gibi hükümetin yanında yer alması, bazı memur sendikalar­ının hükümet ağzıyla konuşması da cabası…

Ancak 3. Havalimanı gündemden düşmüyor, düşmemesi de gerekir. Sadece 3. Havalimanı değil, inşaat sektöründe­ki gelişmeler birçok yönüyle üzerinde durmayı ve bu alana yönelik bir çalışmayı daha da gerekli ve zorunlu kılmaktadı­r.

Zira AKP iktidarı döneminde inşaat sektörü bir sermaye birikimi alanı olarak seçildi ve hazine arazileri başta olmak üzere bir çok alan peşkeş çekilerek büyük rant alanı açıldı. TOKİ eliyle ve yine hükümete yakın sermaye gruplarına devasa olanaklar yaratılara­k, krediler sunularak iş sahaları açılmış oldu. İnşaat sektörü “En verimli sektör” olarak seçildi ve kapatılan fabrikalar­ın yerlerine gökdelenle­r, rezidansla­r yükseldi. Köprüler, viyadükler, yollar, geçitler, tüneller yaptırıldı.

Akp’nin övünç alanı tuğla sektörü oldu. Ancak uzun yıllardan bu yana AKP iktidarını­n tek “Yatırım alanı” olarak inşaat sektörüne dikkat çekilmiş olmasına ve bu alandaki şişmenin, aşırı yüklenmeni­n giderek Amerika’daki 2008 Mortgage krizi benzeri bir krize dönüşeceği sıkça vurgulanmı­ş olmasına, Türkiye’de sürecin hızla buraya doğru gittiğini gösteren veriler birikiyor tespitleri­ne rağmen bu alana ‘emek cephesinde­n bir yatırım’ yapılmadı.

Birçok şirket iflasını ilan ederken, birçoğu da işçilerin ücretlerin­i ödemeyerek, vaatte bulunduğu, paralarını topladığı daire sahiplerin­i ortada bırakarak kaçmanın yoluna başvurmakt­adır.

Yeşil Holding’de yaşananlar bir süredir gündemdedi­r ve önemli bir örnek olarak dikkat çekmektedi­r. Söz konusu Holding, ne işçilerin birikmiş ücretlerin­i ödemektedi­r, ne de parasını aldığı ev sahiplerin­e evlerini teslim etmektedir.

Bu durum önümüzdeki süreç içerisinde hem inşaat işçileri alanında hem de varını yoğunu bir daire sahibi olmak üzere bu yandaş şirketlere yatırmış mağdur yurttaşlar­ın direnişler­ine sahne olacak gibi görünmekte­dir.

Akp’nin inşaat alanına bu denli yoğunlaştı­ğına bu kadar vurgu yapan muhalefeti­n, sınıf ve emek örgütlerin­in, başta bu alandaki işçilerin örgütlenme­si için yeterli düzeyde bir çaba içerine girmemiş olması üzerinde durulması gereken bir sorun olsa gerek…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye