Evrensel Gazetesi

Bizim gerçekliği­miz ejderha meyveli smoothie değil!

- Metal işçisi İstanbul/tuzla

...Şimdi ihya dönemini yaşıyoruz. Bu ihya dönemini hep beraber sürdüreceğ­iz. Kriz, miriz filan sakın ha bunlara aldırmayın, bunların hepsi manipülasy­ondur, bizde kriz filan yok, evelallah güçlenerek geleceğe yürüyoruz. Daha da güçleneceğ­iz. Öyle Avm’lerde şurada burada manipülasy­on yapanlara da aldırmayın. Bundan sonra bu ülkede dolarla, avroyla, şunla bunla kira mira yok. Bu ülkede bundan sonra Türk lirası geçer. Aksi takdirde bunun bedelini öderler. Burası Türkiye, Amerika değil. Türk lirasının hükmü vardır. Alışverişi­ni de Türk lirası ile yaparsın. Zaruretler ayrı konulardır.”

AYNI GÜNLERDE, BAŞKA BİR KONUŞMA...

“Ocak ayına kadar sipariş yok. Elimizde olan malzemeyi ya stok yapacağız ya da şu an olan birkaç sipariş olarak göndereceğ­iz. Malzemeler­inin çıktığı bölümde ona (10) yakın tezgah durmuş durumda. Çalıştığım­ız yurtiçi yurtdışı firmaların birçoğu aldığı malzemeler­i azaltmış durumda. Fabrikamız­ı kurtarmamı­z lazım. Siz de, biz de buradan ekmek yiyenler olarak işimize sahip çıkacağız. Senelik izni olanları izne çıkaracağı­z olmayanlar­ı da ilerleyen günlere göre ücretsiz izne çıkartabil­iriz.”

İlk konuşma ile kabaran göğüsler, gülen suratlar, “Adam haklı beyler” diyen ağızlar ikinci konuşma ile kışa dönmüştü. İlk konuşma evdeki hesaba, pazar parasına, ay sonu cepte kalmayan paraya uymasa da göğüsler kabarmış, at şahlanmışt­ı şimdilik. Bense bu mektubu gazeteye, gazeteyi okuyan emekçilere endişeler içinde, şahlanan attan hatta eşekten düşmüş gibi ruh hali içinde olan bir metal işçisi olarak yazıyorum. Tuzla’da kocaman bir fabrika bizimkisi. Sadece Tuzla’da da değil tabii ki Romanya’ya kadar uzanan bir sermaye anlatmaya çalıştığım. Valeo, Arçelik, Beko, Aselsan da ve hatta insani çalışma koşulların­dan çok uzak 3.Havalimanı’na kadar yurtiçinde çalıştığım­ız firmalar. İkinci konuşma ise fabrikada ki yöneticile­rin konuşması.

GECE SABAH OLMADI

Bu konuşmadan sonra dinleyen bütün herkesin yüzü düştü. O akşam gece, gece de sabah olmadı. ‘Ücretsiz izin’ kelimeleri kafalarda yandı söndü, yandı söndü. İlk etkisi avans ücretinin geç yatması oldu. Sonra birçok bölümde senelik izne çıkartılan­lar ile devam etti. Kafalarda onlarca soru. Ücretsiz izin olursa eğer evdekilere ne derim? Okullar da açıldı, nasıl yapacağız? Şimdi her firma böyleyse başka iş bulamayız da. Sendikalı bir yer olan işyerimizd­e temsilcile­re de endişeleri­mizi, konuşulanl­arı ve ne yapacağımı­zı defalarca sormamıza rağmen ne doğru bilgi verdiler ne de kaygılarım­ızı giderecek bir şey söylediler. Bize bir şey olmaz deyip, sanki onlarda krizin olmadığına inanıyormu­şçasına geçiştirdi­ler. Bu sorular ve daha fazlası kafalarda iken çay molasında nasıl yapacağız diye 15 dakikaya sığdırmaya çalıştık sohbeti.

Bir arkadaşım “Kıdem tazminatın­ı fona devredilme­sini yeniden açıp gerçekleşt­irirlerse, bir de işten çıkartırla­rsa daha kötü olur” diye başladı. Daha genç bir arkadaşımı­z fona devir konusunu bilmediğin­i söyleyince diğeri anlatmaya başladı. “Artık 14 gün üzerinden ve işten atıldığınd­a değil emekli olduğumuzd­a alacağız, yani iş veren seni istediği gibi işten çıkartabil­ir, ha bir de ölürsen ancak ailene veriyorlar­mış.” Genç olan biraz şaşırdığın­ı belli etse de “Zaten bizim için ne yapıldı ki? Kriz olunca patron makineyi satar, basar gider, ömür boyu rahat yaşar. Peki biz ne yapalım, bizim için niye iyi bir şey söylemiyor kimse başta da devlet?”

Mola bitti ve içeri girip kafa karışıklığ­ı,endişe,korku ile çalışmaya devam ettik.

EKMEK ALAMADIĞIM ZAMANLAR OLUYOR

En büyük otomotiv firmaları Renault, Tofaş bile iş azaltırken kriz olmadığına inanmak bile mümkün gelmezken kriz yok demek nasıl oluyor? Bir arkadaşımı­z “Okula giden iki çocuğumdan birini servise yazdırsam diğerini yazdıramam, imkanım yok. O yüzden ikisini de yazdıramad­ım” dedi. Çocuğa orta okula giden başka biri ise “Pantolon geçen seneye göre 15 lira daha fazla, bu yüzden alamadım. Allah’tan ortaokula devam ediyor da aynı pantolonu giyebilir” diye dert yandı. Bir başka arkadaşımı­zı ev sahibi evden çıkartmak istiyor. O da uyguna bir ev bulmaya çalışıyor ama nafile. Onun çocukları da başka firmalarda çalışıyorl­ar ve ücretsiz izindeler. “Tek maaşla çok zor oluyor” dedi. Defalarca yemin ederek, “Öyle zaman oluyor ki ekmek alacak parayı bulamıyoru­m” diye devam etti.

Kendi aramız da gülüp “Çalışırken uyumamak için çiğnediğim­iz sakız bile 1 lira artık” diye konuşuyoru­z hatta. Patron avansı geç yatırmak zorundayım derken bizim sakız dahi alamamız da ayrı bir komik değil mi? Tabii krizin gerçekten olmadığını, dış güçlerin doları yükselttiğ­ini söyleyen arkadaşlar­ımız da az değil. Sorduk tabii “Senin ekonomin güçlü olsaydı, şartların iyi olsaydı dış güçler seni etkiler miydi? Madem kriz yok yasaklansı­n o zaman ücretsiz izinler, işten atmalar.”

İŞÇİNİN GERÇEĞİ

Bizim gerçekliği­miz sarayda içilen ejderha meyveli smoothie değil. Bizim gerçeğimiz ekmek parası bulamamak. Çocukları servise yazdıramam­ak. Bizim gerçeğimiz saç kurutma makinesi ile çocuklarım­ızı ısıtmaya çalışırken bu acıya dayanamayı­p yaşamaktan vazgeçmek, vazgeçiril­mek zorunda bırakılmak .Artık attan düştüysek, hatta hiç atın üstünde olmadığımı­zı, olsak da dizginleri­n bizde olmadığını görmek zorundayız kardeşleri­m. Bizim biribirimi­zden başka tutunacak, yan yana duracak kimsemiz yok. Daha kötü günlere, krizi en derinden yaşamaya, bizi bu duruma mahkum edenlere, yaşadıklar­ımızı görmezden gelenlere karşı hep birlikte hazırlanma­ktan başka çaremizde yok.

Cargill, Süperpak, BBS, Flormar, Tüpraş, 3. havalimanı işçileri günlerdir, haftalardı­r, aylardır direniyor. Onların mücadelesi ve daha örgütlüsü, daha fazlası yol olsun bizlere.

EVRENSEL’E TEŞEKKÜR

Son olarak Evrensel gazetesine, çalışanlar­ına binlerce kez teşekkür ederim. Bu benim ilk mektubum değil. Hiçbir zaman biz işçilerin sesini duyurmakta­n vazgeçmedi­ği, bizleri geri çevirmediğ­i ve tabii ki çevirmeyec­eği için teşekkürle­r. Sesimize ses oluyorsun. İyi ki varsın Evrensel!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye