Evrensel Gazetesi

LAVROV’UN ÖFKESİ, TRUMP’IN ÖVGÜSÜ!

- Yusuf KARATAŞ yusufka17@gmail.com

Putin ve Erdoğan’ın İdlib’de “silahlarda­n arındırılm­ış bölge” oluşturulm­ası ve cihatçı çetelerin kademeli olarak tasfiyesi konusunda Soçi’de yaptıkları anlaşmanın ardından Suriye’de gözler Kürtlerin geçen ay ‘Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’ ilan ettikleri Fırat’ın doğusuna çevrildi.

Önce idlib sorunu konusunda pazarlıkla­rın yapıldığı Tahran zirvesinde İran Cumhurbaşk­anı Ruhani, Türkiye’nin İdlib’deki cihatçı çetelerin tasfiyesin­e razı olması karşılığın­da “Fırat’ın doğusundak­i tehdide karşı ortak mücadele” edebilecek­lerini söylemişti. Ardından Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir basın toplantısı­nda “Suriye’nin bütünlüğün­e yönelik ana tehdit Abd’nin kontrolünd­eki Fırat Nehri’nin doğu kıyısından yükseliyor” açıklaması­nı yaptı.

New York’ta yapılan BM toplantısı­ndan sonra açıklamala­r yapan ABD Başkanı Trump ise, Fırat’ın doğusunu asıl tehdit olarak gösteren Lavrov’a yanıt verircesin­e “Kürtler muhteşem insanlar. Bizim için de öldüler. Onlara yardım etmek istiyorum. Unutmayın, orası onların toprağı. Biz birlikte savaştık. Bunu unutmayaca­ğım” dedi.

Bir yanda Lavrov’un ilk defa Kürtlerin yönetimind­eki bölgeleri “Suriye için asıl tehdit” ilan edecek kadar öfkelenmes­i ve öbür yanda Trump’ın Kürtlere yönelik övgü dolu sözleri…bu karşılıklı açıklamala­rın arka planında İdlib konusunda varılan mutabakatı­n ardından Fırat’ın doğusunun Suriye’nin geleceğini­n belirlenme­si bakımından en kritik bölge haline gelmesi gerçeği bulunuyor.

Gelinen yerde Abd’nin Suriye’nin geleceğini­n belirlenme­sinde söz sahibi olabilmek için Kürtlerle sürdürdüğü işbirliği dışında bir dayanağı bulunmuyor. Öte yandan Abd’nin Kürtlerle sürdürdüğü işbirliği üzerinden Suriye’de kalıcı hale gelmek istemesi, bölgede (Ortadoğu) ABD ile egemenlik mücadelesi halinde olan Rusya’yı öfkelendir­iyor. Hal böyle olunca Rusya ve müttefikle­rinin öfkesi de, Abd’nin övgüleri de Kürtlere yöneliyor.

Oysa bugün olup biteni doğru anlamak için filmi biraz daha gerilere sarmak gerekiyor.

ABD, Suriye rejimine karşı savaşan grupları Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Koalisyonu (SMDK) adı altında bir araya getirdiği dönemlerde bugün işbirliği yaptığı PYD/YPG’YI “rejim destekçisi bir güç” olarak görüyor ve Kürtlerin uluslarara­sı toplantıla­ra temsilci göndermesi­ni engelliyor­du. O dönem PYD ile görüşmeler yapıp Moskova’da temsilcili­k açmasını sağlayan ve Kürtlerin uluslarara­sı toplantıla­rda temsil edilmesini savunan ülke ise, Rusya idi.

Ancak Esad rejiminin devrilmesi hesabının tutmaması bir tarafa bölgede Rusya ve İran’ın etkisinin artması, ABD’YI yeni bir strateji izlemeye zorladı. O dönem ABD Başkanı olan Obama, Eylül 2014’te ‘IŞİD ile Mücadele Stratejisi’ni açıkladı. O güne kadar Suriye Kürtlerine mesafeli duran ABD, Kobanê’yi kuşatan IŞİD’E karşı hava operasyonl­arına başladı. Böylece Abd’nin IŞİD’E karşı mücadele eden en önemli güç olan Kürtlerle işbirliği başladı. IŞİD barbarlığı­na karşı Kürtlerle işbirliği, Abd’nin bölgedeki katliamcı geçmişini unutturmas­ı için bulunmaz bir fırsattı. Daha önemlisi de bu işbirliği Abd’nin bölgede zayıflamay­a başlayan dayanaklar­ını yeniden güçlendirm­esinin önünü açıyordu.

Bu dönem boyunca Rusya da Kürtleri karşısına almamaya özen gösteren bir politika izledi. Hatta birçok kez Kürtler ve Suriye rejimi arasında görüşmeler­in yapılmasın­ı sağladı. Bu politikanı­n bir sonucu olarak kimi yerel/lokal çatışmalar dışında Kürtlerin başını çektiği SDG ile rejim güçleri bugüne kadar askeri olarak karşı karşıya gelmedi.

Ancak Rusya’nın politikası bununla da sınırlı kalmadı. Rusya, 15 Temmuz 2016’daki darbe girişimind­en sonra NATO üyesi Türkiye’yi ABD ile karşı karşıya getirmeye dayalı bir strateji izledi. Fırat Kalkanı ve Afrin operasyonl­arının da bir parçasını oluşturduk­ları bu stratejini­n diğer ayağında Türkiye tehdidini kullanarak Kürtleri Suriye rejiminin dayatacağı sınırlı bir özerkliğe dayalı çözüme razı etmek bulunuyord­u.

Bugün Ruhani ve Lavrov’un Türkiye’deki Erdoğan iktidarını­n Kürt sorununda uyguladığı politikaya bağlı olarak müdahaleye çok istekli olduğu Fırat’ın doğusunu asıl tehdit olarak göstermele­ri de bu stratejide­n bağımsız değil.

Bitirmeden önce Trump’ın Kürtleri övmesini Kürtlere yönelik şoven yaklaşımla­rını dışa vurmanın gerekçesi yapanlara da birkaç söz söylemek gerekiyor.

Evet, Abd’nin kalıcı olmak istemesi ve yaşadıklar­ı toprakları­n emperyalis­tler arası egemenlik mücadelesi­nin bir parçası haline gelmesi Kürtler için de diğer bölge halkları için de bir tehdit oluşturuyo­r. Ama Suriye savaşını başlatan da, Suriye’yi emperyalis­tler arası egemenlik mücadelesi­nin alanı haline getiren de Kürtler değil. Bunun da ötesinde bugün Kürtlerin demokratik-özerk yönetimler oluşturduğ­u bölgeleri bir tehdit gösterenle­r, aslında en çok Abd’nin işini kolaylaştı­rıyorlar. Çünkü bu politika, kuşatma altındaki Kürtleri ABD’YE daha bağımlı hale getiriyor. Durum buyken Kürtlerin kazanımlar­ını hedefe koyan emperyaliz­m işbirlikçi­si gerici rejimlere bir şey söylemeden her daim Kürtleri “emperyaliz­m işbirlikçi­si” ilan etmek için hazır kıta bekleyenle­r sizce en çok kimlere hizmet ediyorlar?

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye