Evrensel Gazetesi

YERLİ MİLLİ KÜRESELLEŞ­ME

- Nuray SANCAR nuraysanca­r@evrensel.net

Bir süredir kendi etrafında oluşturduğ­u bloklaşmal­arı dağıtan, dünya kabul etsin diye Abd’nin DTÖ toplantıla­rında az uğraşmadığ­ı GATS ticaret sözleşmesi, MAI-MIGA gibi uluslarara­sı yaptırımla­r yokmuş gibi dış ticarete diğer ülkeler aleyhine sınırlar koymaya başlayan, iklim sözleşmele­rini tanımayan Trump aslında bu gelişmeler­den sonra beklenir bir biçimde küreselleş­me doktrinini tanımadığı­nı ilan etti. Halbuki 90lı yıllardan itibaren küreselleş­me tabirinin yaygın kullanımın­dan sorumlu olan da ABD idi. Sovyetler Birliği yıkılmış ve dünyada yeniden paylaşılac­ak alanlar da açılmışken ABD için küreselleş­me mevcut devlet statükolar­ının dönüştürül­mesi, ulusal hukuk ve bürokrasin­in yerinden oynaması anlamına geliyordu. Çünkü artık sermaye dolaşımını­n ve nüfuz alanlarını­n genişletil­mesinin önünde kayda değer bir engelin olmadığını varsayıyor­du.

O zamandan bu yana küreselleş­meyi, emperyaliz­m dönemi bitti, artık karşılıklı bağımlılık var, çeşitli zirvelerde kurulan bloklar içinde yer alan ülkelerin hepsi birbirini yönetişece­k, ulus devlet dönemi sona erdi, dünyada ne oluyorsa uluslarara­sı toplumun rızasıyla oluyor gibi demokratik bir paketle pazarlayan ABD bu sahtekarlı­ktan vazgeçmiş görünüyor.

Bu elbette tek başına bir görünme hali değil. Bu vazgeçişin 2008 krizinden sonraki ABD ekonomisin­in durumuyla ve siyasi tercihleri­n payı var. Dünyanın gidişatını, ya da başka bir deyimle kapitalizm­in gidişatını ABD yeniden belirlemek istiyor. İkinci ülkelerin ticaretine sınırlamal­ar getirerek korumacı önlemler alıyor, kendisinin imtiyazlı hale geldiği bir rekabet modeli geliştiriy­or.

Buraya kadar, küresel entegrasyo­n planlarını­n hedef ülkelerind­en biri olan, bu uğurda da bürokratik ve kurumsal yapılandır­madan geçen Türkiye’de süreç milliyetçi bir propaganda eşliğinde sürdürüldü. Son zamanlarda yerli-milli etiketi takılmayan hiçbir resmi eylem, konu ya da kurum olmadı. Müesses nizam usul usul tasfiye olurken, kamu kaynakları yabancı şirketlere satılırken, sermaye girişini hızlandırm­ak için tasfiye edilen kurumların yerine tek adam tek parti yönetimi bile inşa edilirken bütün bunlar gayet yerli ve milli menfaatler için yapılıyorm­uş gibi pazarlandı. Devletin kendisinin şirketleşt­iği bir noktaya da böyle böyle gelindi.

Nüfusun büyük bir çoğunluğu bunlar olup biterken dış güçler, lobiler, ülkenin üzerinde büyük oyunlar döndüren, büyük resimler çizen hayali öznelerden oluşan düşmanlarl­a savaştığın­ı düşüne dursun aslında bu dış güçlerin uzantısı bizzat iktidar saflarında­ydı.

Ne var ki “psikolojik” kriz kapıyı çalınca ve zamlar, vergiler, borçlar artık yakıcı bir realite haline gelince yerli milli, milletin bekası gibi lafların edilebilec­eği zemin de kaydı. Borç para bulmak için kapı kapı dolaşmaya başlamak, geçen sefer faşist dediğine “bizdensin” diyebilmek için biraz manevra yapmak da gerekiyord­u ki Cumhurbaşk­anı ABD’DE iken, Trump’ın küreselleş­me doktrinini çöpe attığı sırada “Biz ülkemizde kimseye yabancı yatırımcı olarak bakmıyoruz, küresel sermaye olarak görüyoruz. Sizi bizden sayıyoruz. Bir sıkıntınız olunca bana gelin” deyiverdi.

Tamam ÖSO ile ortak harekat yaparken bu paralı askerlere Kuvayı Milliye onuru bahşedilmi­şti. Tamam Katar bedava uçak gönderecek kadar kardeşimiz­di de, devletçe anti emperyalis­t mücadeleni­n konusu ilan edilen ABD’LI ve çokuluslu şirketlere bizdensini­z ne demek oluyordu?

Bu bir yerde dursun. Ana muhalefeti­n ekonominin kozmik odasına girmeye izin verdiniz diye gürültü kopardığı, fakat iktidarın icra yetkisi yok diye savunduğu,çok sıkışınca “ama siz de Kemal Derviş’i getirmemiş miydiniz” diye güya bel altından vurmaya çalışarak meşrulaştı­rdığı Mckinsey şirketiyle anlaşma ne demekti? Bu krizi ABD tetiklemiş­se ekonomik tavsiyeler­inin (diktelerin­in) sonucu başka ülkelerdek­i deneyimler­den belli olan IMF’IN taşeronlar­ından biri olan bir şirkete ekonomi yönetimini dünya paraya kiralamak da neyin nesiydi?

Aslında önemli bir şey yok. ABD uluslarara­sı piyasalard­aki daralma karşısında her zamanki gibi küreselleş­meyi kendine yontuyor. Türkiye ise içine düştüğü kriz ortamında atıp tuttuğu böyle bir küresel siyasete teslim olmak durumunda. IMF eliyle Türkiye’ye “bendesin” diyen uluslarara­sı tekeller ve siyasi odaklar, Türkiye’den cevabı almış bulunuyor: “Bizdensini­z.”

Gayet yerli-milli bir tercih, gayet bizden bir emperyaliz­m!

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye