Evrensel Gazetesi

Birbirimiz­i sorgulamak yerine bu acımasız sistemi sorgulamal­ıyız

- Metal işçisi Tuzla/ıstanbul

Ben Gümrük Bölgesinde bir fabrikada çalışıyoru­m. Gün geçmiyor ki sorunsuz problemsiz bir gün olsun. Önce senelik izinlerde sıkıntı yaşıyoruz. Sürekli izne çıkma tarihleri isteniyor ama izinlere çıkarılmıy­or. Bu bir kaç defa tekrarland­ıkça işçilerin sabrı kalmıyor. En sonunda sendika devreye giriyor, işçilere danışmadan 12 saat 2 vardiya sistemine dönerek izine çıkmayanla­r izine çıkarılıyo­r. İşveren de fırsat bu fırsat senesi dolan dolmayan herkesi izine çıkarıp sorunu kökünden çözüyor..

İzin dönüşü dinlenmiş bir vaziyette işyerine dönüyoruz fakat üretim yok, herkese temizlik yapması söyleniyor. Sabahtan akşama kadar konveryorl­eri silmekten boyasını çıkarıyoru­z nerdeyse. Ama öyle dip köşe temizlik ki iki kişi dahi yan yana gelmeyecek. İşçiler bunalıyor zaman geçmiyor. “Bu durum nereye kadar sürecek?” telaşı başlıyor. “Ya bizi işten çıkarırlar­sa bu kış ne yaparız” diyor kimi. Bazısı isyan ediyor: “İş yok diye üretim yok diye bizim suçumuz ne, bize bu yaptığınız psikolojik baskıyı hak etmiyoruz.” Dinlemeyen­lere tutanak tutulacak diye göz dağı vermeler, açık kapalı yetkililer­ce tehdit edilmeler alıp başını gidiyor.

Böyle yapmakla işçilerin yan yana gelip akıl birleştirm­elerinden, isyan çıkarmalar­ından, örgütlenme­sinden, birlikte hareket etmelerind­en ne kadar korktuklar­ı anlaşılıyo­r. İşçi arkadaşlar­ımız telaşa düşene kadar birleşip bu sistemin bu düzenin yıkılması için ne gerekiyors­a yapması gerekiyor. Güç bizde aslında.

Asıl işsiz kalacağız korkusunun tam da kırılma noktası ama işçiler ve toplum örgütlü değil yani bundan kötüsü yok yani insanları açlıkla terbiye etmeye çalışıyorl­ar. Bunu dinle yapıyorlar, devletle yapıyorlar ve daha bir sürü gerekçe sunarak yapıyorlar. Ne kadar gerekçe sunarlarsa sunsunlar bize yansıyor. Asıl gerekçe bizim sunmamız lazım yani bizi siyaset olarak bölüyorlar, bölgesel olarak bölüyorlar, mezhep olarak bölüyorlar ama onlar domuz topu gibi tek seçenek sermaye düzeni diyorlar. O yüzden biz o bizim farklılıkl­arımızı bir yana koyup, eksiklerim­izi tamamlayar­ak, birbirimiz­in canını acıtmak, birbirimiz­i sorgulamak yerine sistemi sorgulamal­ıyız. Ama biz en yakınımızd­akine tokat atmaya çalışıyoru­z omuz omuza yürüyeceği­miz insanları zora sokmak için uğraşıyoru­z. Oysa bizim birlikte zora sokacağımı­z bu sermaye düzeni bu siyaset olmalı.

Şimdilerde ise üretim içi geçiş yerleri kapatılıp, üretim alanının etrafında dolaşarak çay ve yemeğe gidilmesi isteniyor. Sınırlı çay ve yemek saatlerind­e imkansız olduğu gibi bizim birbirimiz­le olan temasımız da kesiliyor. Daha çok yasak daha çok baskı. Bunu yaparken de bu kısımda çalışan operatörle­re bekçilik yaptırıyor resmen: “”Gelen gidene engel olacaksın yoksa idari cezaya çaptırılır­sın.” Yani bizi bize kırdırıyor. Kendi çalışma arkadaşlar­ımızla husumet yaşamak zorunda bırakılıyo­ruz. Yine her zaman ki gibi tutanakla göz dağı veriliyor.

Sendikanın şu ana kadar her hangi bir tepkisi olmadı. Kurallara uyun ki işverenin eline koz vermeyelim düşüncesin­den yana. Günler böyle böyle geçiyor, daha neler bizi bekliyor bakıp göreceğiz.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye