ÇOK SEVERDİM ULVİ CEMAL ERKİN’İ
Onunla çalışmaya başladığımda 10 yaşımdaydım. O kadar dolu bir insandı ki ilk başta biraz çekindim ondan. Ancak o, daha ilk dersimizde rahatlattı beni. Öğrettiği her şey benim için hediyeydi. Heyecanlı bir film bekler gibi sonraki dersi beklerdim. Çok büyük bir şanstı onun öğrencisi olmak. Son anlarına kadar çalıştı. Hastalandığını öğrendiğimde Almanya’daydım. Notalarının Hamburg’daki bir yayınevinde basılmasına ön ayak olmuştum. Onu aradığımda hastaneydi, ama hiçbir sorun yokmuş gibi konserlerimin nasıl geçtiğini sordu. “Ben pek iyi değilim, seni görsem iyi olur” deyince ilk uçağa atlayıp İstanbul’a, hastaneye geldim. Bu arada komaya girmek üzere olduğundan bahsediyordu doktorlar. Basılmış notalarla birlikte odasına girdim. Sesimi duyunca gözünü açıp notaları inceledi ve bir yanlış buldu. “Bu fa diyez değil, sol diyez olacak” dedi. Hatayı işaretledim. O haldeyken benimle konuşması, notaları incelemesi mucize gibiydi. Doktorlar da böyle
Ailenizde müzik geleneği sürüyor. Oğlunuz Erkin Onay keman sanatçısı.
Erkin de babamla başladı keman çalmaya. Sonra konservatuarda çok iyi hocalarla çalıştı. Başarılı bir kemancı oldu. Onunla birlikte çalmak sadece oğlum olduğu için değil, iyi bir müzisyen olduğu için de çok keyif veriyor bana. Müzisyen olarak yaklaşımlarımız benziyor. Birlikte pek çok konser verdik. Bu sene Ankara Müzik Festivali’nin açılışında anne-oğul Mendelssohn’un “Keman ve Piyano Konçertosu”nu çalacağız. Bu arada oğlumun adı Ulvi Cemal Erkin’den dolayı Erkin. Babası, ilk eşim Ersin Onay da piyanist ve Ulvi Cemal Erkin’in öğrencisi. Ben dedemden dolayı Kerim ya da Erim koymak istiyordum adını. Ersin, “Erkin olsun” deyince bana da uygun geldi. Hocam olmamıştı, ama hayatımda çok önemli bir yeri vardı ve çok severdim Ulvi Cemal Erkin’i.
dediler. Bu, Ahmet Adnan Saygun’u son görüşümdü. Onu kaybettikten sonra çok zor kendime geldim.
Saygun, “2. Piyano Konçertosu”nu size ithaf etmişti.
Evet. “2. Piyano Konçertosu”nu bana ithaf etmesi hayatımdaki en büyük onur. Onu da seslendiriyorum, ama “1. Piyano Konçertosu” kadar sık değil. Çünkü “2. Piyano Konçertosu”nun orkestrasyonu biraz ağır. Gürer Aykal orkestrasyonu üzerinde çalışıp biraz hafifletecek. Saygun’un “1. Piyano Konçertosu”nu yüzlerce kez çaldım. Her seferinde farklı bir yönünü keşfediyorum. Yurtdışında 19 farklı orkestrayla çaldım bu eseri.
Ulvi Cemal Erkin’in de hayatınızda önemli bir yeri var, değil mi?
Çok büyük rolü var hayatımda. Harika Çocuk yasası kapsamına alınmam için o ön ayak oldu. Hüseyin Sermet ile birlikte girdik Harika Çocuk sınavına ve ikimiz de kazandık. O, Ulvi Cemal Erkin’in öğrencisi oldu, ben de Mithat Fenmen’in. Mithat Fenmen de mükemmel bir hocaydı. Unutamayacağım dersler yaptık birlikte. Bütün büyük piyanistlerimiz onun öğrencisi. Kendisi de çok iyi bir piyanistti. Çaldığı eserin ruhunu yansıtırdı.
Anneniz Gülen Erim de Cemal Reşit Rey’in öğrencisiymiş.
Evet, doğru. Tüm Türk Beşleri’yle akraba gibi olmuşuz. Necil Kazım Akses de çok severdi beni. Uzun uzun konuşurduk. Onlarla her görüşme hayat dersiydi.
Annem çok iyi bir piyanistti. Çaykovski’nin “1. Piyano Konçertosu”nu Kerim Erim’in kızı olarak İstanbul Teknik Üniversitesi’nde çalmış. Dedem Kerim Erim, Einstein ile de tanışmış önemli bir matematik profesörüydü. Müziğe de çok meraklıydı. Annesi ile kız kardeşi de keman ve piyano çalarlarmış o dönemde. Annem müzik eğitimi için Stuttgart’a gitmiş ve orada babamla tanışmış. Çok küçük yaşta başladım piyanoya. Çünkü hem annem hem de babam çalıyor. Ben de meraklıymışım. Babam da kemancı aynı zamanda.