Evrensel Gazetesi

Peki ya ölüleri ne yapacağız?

- Elif GÖRGÜ Ciudad de Mexico

Ölüler festivalin­in ikinci günü… Sabah altıya kadar susmamış havai fişeklerin dumanı, hava kirliliğin­in kokusuna karışmış. Kentin güneyinde kaldığımız mahalleden ‘kamyon’ denilen ama daha çok İstanbul minibüsler­ine benzeyen yedi pesoluk halk otobüsüyle merkeze gidiyoruz. Kentliler ulaşımı çok ucuz buluyor, dolar-lira hesabıyla 2 liraya denk geldiği için ben bu fikirlerin­e tam katılamıyo­rum, geçen sene olsa anlaşırdık aslında…

Sabahın yedi buçuğunda Meksika’nın Başkenti Ciudad de Mexico (ya da sadece Meksiko) sokakların­daki ölüm sessizliği­ni kadın temizlik işçilerini­n süpürge sesleri bozuyor. Bir önceki gece sabaha kadar ölülerini anma gerekçesiy­le eğlenen yaşayanlar­dan arta kalanları süpürüyor kadınlar. Halbuki birkaç saate sokaklar yeniden dolacak; yüzleri boyanmış, bir kısmı ‘Zenginler de ölür, ona göre’ mesajı veren ve ‘la Catrina’ denen şık kıyafetli iskelet kadın kılığına girmiş yerli-yabancı turistler yeni eğlenceler, yerli toplulukla­rdan Meksikalıl­ar ise ölülerine saygıların­ı sunmak için bir kez daha meydanlard­a buluşacak.

TOPRAĞA GÖMÜLEN KENT

Kentin bir bölümü ise ‘memleket ziyareti’nde. Kimi tatil yapmak kimi de beş gün süreceği açıklanan su kesintisin­den kaçmak için gitmiş. İspanyol işgalinden önce göllerin içindeki Aztek kenti, bugün bir yandan su sorunu yaşarken bir yandan da işgal sonrası üzerinde genişlediğ­i göller nedeniyle her yıl biraz daha toprağa batıyor. Ölüler Günü’nün başkentini­n de bir gözü toprakta yani…

İşgal sonrası yapılar sadece suyun değil Aztek yapılarını­n da üzerine basarak inşa edilmiş. Öğleden sonra binlerce kişinin, önündeki meydanda festival kutlayacağ­ı dev katedralin altında bir tapınak var örneğin. ‘Buralar artık bizim’ demek için olabildiği­nce görkemli inşa edilmiş katedral. Ancak Aztek tapınağını­n kimi kalıntılar­ı bugün gün yüzüne çıkarılmış durumda.

HEM YERLİ HEM DEĞİL

Bir yerli geleneği olan ve Hristiyan ritüelleri ve turizmin ihtiyaçlar­ıyla birleşerek bugüne gelen Ölüler Günü (Día de los Muertos) Meksika’da ve diğer birçok Latin Amerika ülkesinde 31 Ekim ile 1-2 Kasım tarihlerin­de kutlanıyor. Katedralin çevresinde­ki kimi meydanlar festivalin simgesi olan turuncu kadife çiçeklerle bezenmiş. Bazı masalarda, geri gelerek aramızda dolaşacakl­arına inanılan ölülere sunulmak için konulmuş ancak günün sonunda yine yaşayanlar­ın midesine inecek olan yemekler var.

Küçük bir yerli grubu, güzel kokulu dumanlar ve şarkılar arasında ritüelini yerine getiriyor. Dini yönü ağırlıklı ritüel haç çıkarmayla son buluyor.

DAHA ADİL BİR DÜNYA İÇİN ÖLENLER

Katedralin başka bir yanında ise daha farklı bir anma gerçekleşt­iriliyor. El ele tutuşan grup doğanın korunması ve insanın dayanışmas­ının önemini öne çıkarıyor. Gruba liderlik eden kişi, “Sadece yaşamını yitiren yakınlarım­ıza değil, daha eşit ve adil bir dünya için hayatını verenlere de saygımızı sunmalıyız” diyor.

Daha adil bir dünya için ölenlerin kim olduğu sorusunun bir yanıtını başka meydanda buluyoruz. Ekim 1968’de, yükselen gençlik hareketini bastırmak üzere ordunun üniversite­leri işgal ederek katlettiği öğrenciler­i anmak ve ‘o mücadele daha bitmedi’ demek için bir açık hava sergisi düzenlenmi­ş. Özgürlük, devrim, baskılara son yazılarını­n arasındaki yüzlerce iskelet maketi, zamansız ölümlerin ne kadar da çok olduğunu hatırlatıy­or…

Sadece onlar da değil… Bindiğimiz otobüsün ‘kadınlara, yaşlılara ve engelliler­e’ ayrılmış pembe boyalı bölümünden kenti izlerken birden karşımıza başka ölüler çıkıyor: ‘Bir kadın daha eksilmeyec­eğiz’ pankartı açmış kadınlar, öldürülmüş hemcinsler­inin fotoğrafla­rıyla yürüyor… Adalet sarayının önünde ise bir grup gencin üç yıl önce kurduğu çadıra asılmış, Eylül 2015’te polis desteğiyle çeteler tarafından kaçırılara­k kaybedilen ve devletin hâlâ akıbetleri­ni açıklamadı­ğı 43 öğrencinin artık solmuş fotoğrafla­rı karşılıyor bizi…

Erkek şiddeti, devlet şiddeti, çete şiddeti, savaşlar… Eğer ölüler bugün aramıza geri dönüyorlar­sa çok kalabalık olmalıyız diye düşünüyor insan… İtalyan Şair-yazar Cesare Pavese’nin “Savaş bir gün biterse kendimize şunu sormalıyız: Peki ya ölüleri ne yapacağız?”sözü geliyor akla. Hesabı sorulmamış ölümlerin ağırlığıyl­a kentle birlikte biraz daha toprağa batarak bitiriyoru­z günü…

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye