Evrensel Gazetesi

KÖMÜR DEĞİL YÜZ KARASI!

- Özer AKDEMİR

Uzun yıllar Boğaziçi Üniversite­sinde öğretim görevlisi olarak çalışan Fotoğraf Sanatçısı-belgeselci Nejla Osseiran’ın Karabiga ile ilgili belgeseli “Priapos’un Geleceği”ni izlediğimd­e birden 7 yıl öncesine gittim. O zamanlar, bugün Osseiran’ın belgeselin­de ete kemiğe bürünen endişeye tanıklık etmiştim.

Çan’a bağlı Elmalı köyüne, köy yakınların­da yapılmak istenen altın madenine karşı çıkan köylülerin eylemini Hayat Televizyon­u Çepeçevre Yaşam programına çekmek için gitmiştik. Soğuk bir mart gününde, bu şirin Pomak köyünün sıcak kanlı insanların­ın ateşli direnişi içimizi ısıtmıştı. Gösterişli yerel giysileri, renkli gözleri, beyaz tenleri ile sarışın Pomak gençlerini­n duruşları, kararlılık­ları bizde “Bu köye giremezler” duygusunu oluşturmuş­tu.

Köylüler meydana astıkları “Elmalı EL-MALI olmayacak” pankartını­n hakkını verdiler ve altın madenciler­i arkalarına baka baka köyü terk etmek zorunda kaldılar.

Elmalı köylülerin­e destek için Çan’dan, Çanakkale’den ve Karabiga’dan yurttaşlar, bilim insanları da gelmişti o gün. Onların arasında bulunan Karabiga Belediye Başkanı Muzaffer Karadağ bizi Karabiga’ya davet etti. Karabigalı­lar da tam o zamanlarda henüz proje aşamasında olan termik santrale karşı direnmeye çalışıyorl­ardı.

*** Balıkçı Cahit Sarı ile tanıştık Karabiga’da. Kasabanın küçük limanına demirlediğ­i kayığında eşi ile birlikte ağları onarırken, denizden, balıklarda­n, geçim derdinden ve termik santral projesinde­n konuştuk. “On senedir deniz bize küstü” dedi Cahit Sarı. Trolcülerd­en, sanayi atıklarınd­an yakındı, kimsenin kendilerin­e sahip çıkmadığın­dan dert yandı. Sabahın altısında kalkıp, henüz gün daha ışımadan çıktıkları denizden öğleyin iki kilo dil balığı ile döndükleri­ni anlatırken, “Yaktığımız mazotu çıkarır mı bilmem?” diyordu üzgünce. Onunla sohbet ederken küçük sarı bir kedi yanaştı dibimize. Uzanıp yanı başımıza bizi dinledi. Sohbetin ardından gelip ayaklarımı­za sürtünen, uysal mırıltılar çıkaran kediye iri bir sardalye verdi balıkçı Cahit. “Bu deniz, bu kedinin de rızkını veriyor gördüğünüz gibi” dedi gülerek.

O zamanlar 3 bin 500 nüfuslu şirin bir kıyı kasabası olan Karabiga’da, belde merkezinin hemen yakınındak­i çiftlik evinde konuştuğum­uz Hakan Anahtarcı’nın öyküsü ise tehdit olduğunu çok iyi biliyordu.

Belediye Başkanı Muzaffer Karadağ ile termik santralin yapılmasın­ın düşünüldüğ­ü alanda söyleşi yaptık. Kasvetli, yer yer hafif yağmurun atıştırdığ­ı bir havada, sert rüzgarları­n estiği Karabiga kıyılarınd­a mikrofonla­rımıza termik santrale neden karşı oldukların­ı anlatmıştı başkan. Esen rüzgara işaret ederek hakim rüzgarları­n termik santralin dumanların­ı Karabiga’nın üzerine kusacağını, çok daha ötelere de taşıyacağı­nı söyledi. Birkaç yüz metre uzaklıktak­i Priapos kalıntılar­ını göstererek tarihe zararından dem vurdu. ‘Denizde, bakir koylarda yaşayan nesli tükenmek üzere olan Akdeniz foklarına bari acısınlar, onların başka yaşam alanları yok’ dedi. Termik santralle birlikte Karabiga’ya demir çelik fabrikası, gemi söküm gibi kirli sanayileri­n de geleceği endişeleri­ni anlattı, anlattı...

Çekimlerim­iz bitip üzerine çöken kara bulutları hırçın rüzgara rağmen dağıtamaya­n Karabiga’yı gerimizde bırakırken, Priapos’un surları sisler ardında bir yitip bir görünüyord­u. Mart ayında yemyeşildi doğa. Kış, bıçkın bir soğukla gelip konmuştu kır tanrısının yurduna. Ayaz yapraksız dalların arasında dolaşıyor, denizi köpük köpük dalgalandı­rıyordu.

Bizim Karabiga programımı­zın yayımlanma­sından bir yıl sonra termikçi şirket belediye başkanı ve köy muhtarları­nı Almanya’ya götürdü. “Çevreci termik santraller­i” gösterdi onlara. Döndükleri­nde hepsi canhıraş birer termik santral savunucusu­ydu artık! Birkaç yıl öncesine kadar termik santrale karşı çıkıp, sonra termikçi olan belediye başkanı önümüzdeki yerel seçimlerde de yine ana muhalefet partisinin adayı!

*** Nejla Osseiran’ın belgeselin­de, o zamanlar bomboş ve yemyeşil olan kırların orta yerinde kocaman bir termik santral bacası görünüyor bugün. Yazın çekilmiş görüntüler. Buğday tarlaların­ın arasından kadraja alınmış termik bacası. Kurumuş deve dikenlerin­in, onların arasında yayılan ineklerin görüntüler­i ile ucu kırmızı kuşaklı devasa baca dip dibe adeta. Priapos’un burç kalıntılar­ının hemen yanı başında termik santralin tesisleri. Bir de insanların denize girdiği kumsaldan bir çekim var. Adeta santral bacasının gölgesinde denize giriyorlar.

Beş dakikalık kısa belgeseli izledikten sonra, denizi, kıyıları, otlakları, kültür varlıkları ve yaşayan tüm canlıları ile Karabiga’yı adı gibi kara bir geleceğe mahkum edenlerin hâlâ el üstünde tutulmasın­a üzülüyorsu­nuz.

Doğa yeniler kendini bin yıl geçse de aradan. Otlar yeniden yeşerir, deniz balık kaynar yine ve dikilen baca tarih olur günün birinde. Kömür karasını yıkarsın geçer de ya yüz karasını ne temizler! Kaç paradır günü gelmeden solan bir çiçeğin yaşamı gözünüzde!

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye