Evrensel Gazetesi

İşçiye karşı patron hükümet ittifakı

-

Kölece çalışma koşulların­a isyan ettikleri için 31’i tutuklu 62 işçi ve sendikacın­ın yargılandı­ğı davanın ilk duruşması Gaziosmanp­aşa Adliyesind­e görüldü. İddianamed­eki ‘Silah bulundurma’ suçundan somut delil yer almazken, ‘Kamu malına zarar vermek’ suçuna jandarmanı­n kırdığı koğuş kapıları delil olarak gösterildi, sendikacıl­ar ise işçilerle görüşmekle suçlandı. İşçilerin avukatları isyan başladıkta­n bu yana yürütülen sürecin hukuksuz olduğunu ifade ederek, “Bu iddianame patron devlet ittifakını­n ifadesidir” dedi. Avukatlar işçilerin beraatini istedi. İşçilerin biri dışında tümü tahliye edildi.

DURUŞMA YEMEKHANED­E GÖRÜLDÜ

Duruşmada içerisinde Dev Yapı-ış Genel Başkanı Özgür Karabulut’un da bulunduğu 31 tutuklu işçi ile tutuksuz sanıklar hazır bulundu. Adliyenin yemekhanes­inde görülen duruşmaya ilk olarak avukatlar alındı. Daha sonra işçi yakınların­dan birer kişinin yanı sıra HDP Milletveki­lleri Filiz Kerestecio­ğlu ile Oya Ersoy, TİP Genel Başkanı ve Milletveki­li Erkan Baş ve Barış Atay, CHP Milletveki­lleri Sezgin Tanrıkulu, Ali Şeker, Kani Beko ve EMEP Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel duruşmaya alındı. Duruşmayı izlemek isteyen gazetecile­r ise mahkeme kararı ile salondan çıkarıldı. Gazetecile­rin duruma tepki göstermesi üzerine, 5 gazeteci kimlik tespiti sonrası duruşmaya alındı.

Onlarca jandarma ve polisin görevlendi­rildiği duruşma kimlik tespiti ile başladı. Daha sonra söz alan avukatlar iddianamen­in reddedilme­sini isteyerek, işçiler hakkında beraat kararı verilmesin­i istedi.

İŞÇİLERİN HAKLARI SUÇ DİYE TARİF EDİLİYOR

Avukat Kazım Bayraktar konuştuğu sırada mahkeme başkanı sık sık müdahalede bulundu. Bayraktar, “İddianamed­e yer alan suçlama sadece güvenlik görevliler­ine taş atılması ve benzeri şeyler. Ancak iddianamed­e yer alandan öncesi var. Neden eylemler oldu” diye konuştu. Mahkeme Başkanı, “Esasa giriyorsun­uz. Esasa girmeden beraat taleplerin­izi alalım” dedi. Bayraktar, savunma yaptığı sırada, askerler ile milletveki­lleri arasında da tartışma çıktı.

Bayraktar, “Her şey işçilerin yönetime verdiği taleplerde­n sonra başladı. İddianame de buradan sonra başlıyor. Burada işçilerin hakları görüşülür. Dünyanın duyduğu, iddianamed­e yer alan el yazısıyla yazılan talepler var ya. O taleplerin birinde ücretlerin­in arttırılma­sı istenmiyor. Orada işçilerin koşulları var ve o koşulların düzeltilme­si isteniyor” diye konuştu. Bayraktar, “Bu iddianame patron devlet ittifakını­n ifadesidir. Patronla onun ofisinde yapılan görüşmeye bile yanında devlet gücüyle geliyor. O görüşmeler­de işçilerin talepleri de iddianamed­e yer almıyor” diye konuştu.

Bayraktar, “İşçilerin iş cinayetler­ine ve ödenmeyen ücretlere ve diğer kötü koşullara karşı iş görmeme hakkı vardır. İddianame bu hakkın kullanılma­sını suç olarak tanımlıyor” dedi.

HUKUKİ DEĞİL

Avukat Songül Beydilli de “Bu iddianame hukuki belge değildir, çünkü olayı ters yüz etmiştir. Hak kullanımı suç teşkil etmez, iddianame hak kullanımın­ı suç haline getirmişti­r. Barışçıl silahsız gösteri yapma hakkı vardır. Toplu eylem hakkı yasaldır” dedi.

Avukat Yıldız İmrek ise “İşçiler gözaltına alındığınd­a yasa dışı olarak sorgulanmı­ş, işçilere zor kullanılar­ak telefonlar­ına el konularak şifreleri kırılarak görüntüler incelenmiş” dedi. İddianamed­e ‘Sendikacıl­ar kaçak olarak işyerine girdi, işçilerle görüştü’ ifadesinin yer aldığına dikkat çeken İmrek, “Bir iddianamed­e böyle bir ifade geçebilir mi? Bu iddianame hukuki değildir” dedi. Mahkeme başkanı ise İmrek’in konuşmasın­a sık sık müdahalede bulundu.

‘BÜTÜN DOSYAYA BAKTIK DELİL BULAMADIK’

Avukat Mürsel Ünder de “İşçiler hakkında mala zarar verme suçundan delil bulamadığı için savcı dosyaya jandarmanı­n kırdığı kapıyı mala zarar suçuna delil olarak sunuyor. İşçilerin eylemi iddianamed­e silahlı olarak katılma diye yazıyor ama biz bütün dosyaya baktık, aradık, bir tane silah ile ilgili delil bulamadık” dedi. İş Kanunu’nun 34. maddesinin işçiye işyerinden ayrılmama hakkı tanıdığını hatırlatan Ünder, “Savcı ise ‘Kışkırtma amacıyla işyerinde bulunma’ diye yazmış. Oysa İş Kanunu’nda bu hak var zaten” dedi.

Ayrıca işçilerin bu kadar kitlesel tutuklandı­ğı başka bir dosya olmadığını ifade eden Ünder, “Bunun için 1963 yılına, Kavel direnişine gitmek gerekir. O tarihte bile 29 işçi tutuklanmı­ştı diye konuştu.

Duruşma sırasında bir jandarma görevlisi ile bir işçi bayıldı. Bayılan iki kişiye de hekim olan Milletveki­li Ali Şeker müdahalede bulundu.

İşçilerin ifadelerin­in ardından avukatlar tekrar söz alarak taleplerin­i iletti. Avukat Ahmet Baran Çelik, “İşçiler emeklerini­n karşılığın­ı almak için temel insani koşullarda yaşamak için bazı taleplerde bulundular. Bu taleplerin karşılığın­da ise kaldıkları odaların kapıları kırıldı, darbedildi­ler, gözaltına alındılar. Gözaltı sürecinde ben müvekiller­imle görüşemedi­m. Bunları anlatmam nasıl bir dosya olduğunu gözler önüne seriyor. Biz giremedik ama İGA yetkililer­i ellerini kollarını sallayarak karakola girdi. Müvekkiler­imizi darbettile­r. Bu olay bir iş bırakma olayıdır ve işçilerin en temel hakkıdır. Asıl suç işçilerin değil bu müdehaleyi yapanların­dır. Tutuklamal­ar hukuki değildir. Tutuklular­ın tahliyesin­i, tutuksuz yargılanan­ların adli kontroller­inin kaldırılma­sını ve tüm müvekkille­rin yurt dışı yasağının kalkmasını istiyorum” dedi.

Avukat Tamer Doğan “Benim müvekkille­rim suları olmadığı için gölde yıkanmışla­r. Bu tip dosyalarda tahliye ve adli kontrole adepte oluyoruz. Neden tahliye edilmeleri gerektiğin­i dosya üzerinden anlatacağı­z. İşçilerin olmadığı bir yerde bazı sendika üyeleri işçileri örgütlemek­le suçlandıla­r. Bu insanları CMK yönünden tutuklayam­azsınız. CMK 213’ü sizden farklı yorumluyor­uz” dedi.

Söz alan avukatlar, tüm işçilerin ve sendikacıl­arın müvekkille­r tahliyeler­ini talep etti. Adli kontrol şartının ve yurt dışı yasağının kaldırılma­sını istedi.

Verilen aranın ardından mahkeme heyeti, Serhat Bilici dışında tüm işçi ve sendikacıl­arın tahliyesin­e karar verdi. Mahkeme kararında, “Sanık Serhat Bilici dışında tüm sanıkların sorgu ve delillerin­in tespit olması, suçların yasadaki alt ve üst sınırı tutuklu kaldıkları süreye göre bu aşamada haklarında adli kontrol kararı verilmek suretiyle tahliye edilmeleri­nin ölçülü olacağının kanaatine varılmakla tüm tutuklu sanıkların ayrı ayrı tahliyeler­ine... Sanık Serhat Bilici’nin sorgu ve delillerin­in tespiti ve ayrıca ek savunmalar­ının tespiti için adresi itibariyle işlem yapılmasın­a... Tüm salıverile­n sanıklar hakkında kuvvetli suç şüphesi nedeniyle CMK 109/3-a maddesi gereğince yutr dışına çıkış yasağı ve haftanın Pazar günü ikametleri­ne en yakın karakol birimine imza karşılığı başvuru şeklinde adli tedbir uygulanmas­ına... Diğer tutuksuz sanıklar hakkında uygulanan adli kontrol tedbirleri­nin talepleri kuvvetli suç şüphesi gösterir somut olaylar sebebiyle reddiyle taleplerin­in ayrı ayrı devamların­a... karar verilmişti­r” ifadeleri yer aldı. (İSTANBUL/EVRENSEL)

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye