Güçlü deliller görmezden gelindi
LİCE DAVASI’NIN AVUKATI AYDIN:
LİCE’DE 1993 yılında 16 sivilin öldürüldüğü, 36 kişinin de yaralandığı olaya ilişkin 25 yıl sonra gerçekleşen karar duruşmasında davanın tek sanığı dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı olan Emekli Albay Eşref Hatipoğlu’nun beraatine karar verilmesine
Dava avukatlarından Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın tepki gösterdi. Aydın, güçlü delillere rağmen verilen kararın herkes için hayal kırıklığı olduğunu belirterek, adalet mücadelesini sürdüreceklerini söyledi.
Diyarbakır’ın Lice ilçesinde, 22 Ekim 1993 yılında Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın şüpheli bir şekilde öldürülmesinin ardından yakılan ilçe merkezinde 16 sivilin yaşamını yitirdiği, 36 kişinin ise yaralandığı olaya ilişkin açılan davanın 14’üncü duruşması İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesinde görüldü.
Lice davasında mahkemenin beraat kararını gazetemize değerlendiren davanın avukatlarından aynı zamanda Diyarbakır Baro Başkanı Cihan Aydın, kararın büyük bir hayal kırıklığı olduğunu söyledi. 25 yıllık bir hak ve hukuk mücadelesi yürütüldüğünü ve bunca çabaya rağmen ancak davanın 2013 yılında açılabildiğini belirten Aydın, bu süreçte yaşanan güçlüklere dikkat çekti. Aydın, “20 yıl sonra büyük güçlüklerle dava açılıyor. Büyük güçlükler yaşandı bu süreçte. Aileler yıllardır Diyarbakır’dan geliyorlar davayı takip edebilmek için. Çoğunun davaya gelebilecek maddi durumu bile yok ama büyük bir özveri ve umutla gelip gittiler. Onların aileleri, yakınlarının faillerinin cezalandırılması isteği vardı. Onlar için çok daha büyük bir hayal kırıklığı oldu” dedi. Aydın, davanın burada bitmeyeceğini, hukuk mücadelesine devam edeceklerini ve uluslararası hukuk yollarına da götüreceklerini söyledi.
İNSANLIĞA KARŞI İŞLENMİŞ SUÇ İŞLENDİ
Dava sürecini de değerlendiren Aydın, daha önce davanın avukatlığını 2015 yılında katledilen Tahir Elçi’nin yürüttüğünü, onun öldürülmesi sonrası davayı kendilerinin aldığını belirtti. Dava dosyasında çok güçlü deliller olmasına rağmen mahkemenin ‘Beraat’ kararı verdiğini belirten Aydın, “Mahkeme önceki duruşmalarda da bu delilleri dikkate almadı, delil toplama talebimizi de görmedi ve reddine karar verdi. Delillere ulaşmak 25 yıl sonra oldukça güç. Ancak o dönem devlet bürokrasisi de büyük yanlışlar yapmış, açıklar vermiş, bu kendilerine çok büyük öz güven duydukları için de olabilir. Ancak bu delillere rağmen iyi yürümedi dava” dedi.
AĞIR CEZA MAHKEMELERİ YETERLİ DEĞİL
Mahkemenin tutumunu eleştiren Aydın, bu tür insanlığa karşı işlenmiş suçların özel olarak görevlendirilen mahkemeler tarafından yürütülmesi gerektiğini, sıradan ağır ceza mahkemelerinin bu tür davaları soruşturmakta yeterli olmadığını belirtti. Aydın, “Bu yargılamalar hukuksal olarak güvenceye kavuşturulmuş hakimler tarafından yapılmalı. Hakim bir karar verdiğinde başına bir şey gelmeyeceğini bilmeli. Türkiye’nin yargısı özellikle son dönemde bu açıdan zaten sorunlu. Mahkemeler hükümeti rahatsız eden kararlar vermeye çekiniyor, çünkü bu tür kararlar verdiğinde görev yerleri değiştiriliyor ya da tenzili rütbeye uğruyor” dedi.
‘DEVLET İRADESİ YOKSA BAŞARI ŞANSINIZ ÇOK AZ’
Bu tür davalarda bir başka önemli noktanın devlet iradesi olduğunu vurgulayan Aydın, “Yargısız infaz, köy yakma, faili meçhul gibi insanlığa karşı işlenmiş suçların soruşturulması ve kovuşturulması için devlet iradesi olmalı. Devlet bunu kamuoyuyla da paylaşmalı. Gerekli ne tür mekanizmalar varsa onlara ‘Yardımcı olmaya hazırız’ demesi lazım. Savcıların soruşturmaya ilişkin talepleri karşılanmalı. Bu irade olmadığında başarıya ulaşma şansınız çok az. Güvence veren uygulamalarla bu pratiği uygulamaya koyarsa adalet yolu açılabilir ancak Türkiye yargısı için bunların hiçbirisi geçerli değil. Bizim başımıza geldiği gibi sonuçsuz davalarla uğraşıyoruz” şeklinde konuştu. (ANKARA/EVRENSEL)