Evrensel Gazetesi

Fransa’dan öğrenecekl­erimiz…

- Ahmet CENGİZ

Bu satırlar kaleme alındığınd­a, ‘Sarı Yelekliler’in bu haftaki cumartesi yürüyüşü henüz gerçekleşm­emişti. Devlet Başkanı Macron, bakanları aracılığıy­la ‘Sarı Yelekliler’in ana talebini (Yeni yakıt vergisinin iptal edilmesini), kendi elindeki hançerin görünmesin­den başka bir işe yaramayan bir tutumla, nihayet tümden kabul ettiğini duyurmuştu. Gelgelelim; belki on gün önce işe yarayabile­cek bu taviz, toplumsal isyana dönüşmekte olan mevcut hareketin hızını kesemediği gibi, sokağa çıkan kitlelerin öz güvenini daha da artırmakta­n başka bir sonuç vermemişti­r. Geç gelen teselli, idamdan sonraki affa benzermiş! (Shakespear­e)

An itibarıyla, Fransa’daki hareketlen­me büyüme eğilimine sahip. Gelinen yerde sadece ‘Sarı Yelekliler’ değil eylem çağrısı yapanlar. Tır şöförleri ve köylüler gelecek hafta greve çıkacaklar­ını açıkladıla­r. Yüzü aşkın lisede (Marsilya, Paris, Lyon ve Toulouse’da) öğrenciler okulları bloke ediyor (Bu arada 700’ü aşkın liseli göz altına alınmış bulunuyor, üstelik “terör örgütü mensupları­na“yapılan bir muameleyle!) Üniversite­liler ise dersleri boykot ediyor; demir yolu işçileri sivil itaatsizli­k eylemlerin­e çağrı yapıyor (“Yürüyüşe gelecek Yelekliler biletsiz geçebilirl­er!”)… Hepsi de kendi yakıcı talepleriy­le harekete geçiyor veya geçecekler­ini açıklıyorl­ar. Daha düne kadar sendikalar­ı doğru dürüst muhatap almayan Macron, şimdi onlara‚ devreye girmeleri için çağrı yapıyor! Ne diye? Sükunet gelsin ve kontrolsüz ilerleyen hareketi kontrol edecek bir muhatap çıksın umuduyla!

HAREKETİN SORU İŞARETLERİ

Bilindiği gibi, ‘Sarı Yelekliler’ hareketi üzerine yazılan birçok makalede birbirinde­n zıt görüşler ileri sürüldü. Tek başına bu olgu bile, bu hareketin bünyesinde ezber bozan bir mayanın bulunduğun­a işaret etmektedir. Kuşkusuz, nihai bir değerlendi­rme için erkendir henüz. Ancak an itibarıyla bilinir olan hiçbir veri, gelişmekte olana sahip çıkmamanın gerekçesi kılınamaz. Nitekim başta Avrupa olmak üzere (bu arada ülkemizde de!) uluslarara­sı ilerici ve sol kamuoyu açısından bu hareketin nasıl değerlendi­rilebilece­ği konusunda tereddüt yaratan üç unsur öne çıktı:

a- İdeolojik eğilimi (‘Sarı Yelekliler’ arasında faşistler ve milliyetçi­ler var söylemi),

b- Sosyal tabanı (Taşra küçük burjuvazis­inin hareketi olması)

c- Şiddet uygulaması (yakılan arabalar, indirilen camlar, polisle çatışmalar vb.).

Macron’un özellikle birinci ve üçüncü unsuru öne çıkartarak hareketin meşruiyeti­ne gölge düşürmeye çalışması anlaşılabi­lir bir refleksti. Seçim döneminde‚ “Benim için ne sağ ne sol var” diyerek oy toplayan Macron’un bu suçlamasın­a, ‘Sarı Yelekliler’den verilen yanıt “Biz de ne sağ ne de sol tanıyoruz” oldu! Şiddet suçlaması ise hiç beklenmeye­n bir yerden yanıtlandı: Oyuncu Pamela Anderson, “Fransız ve küresel elitlerin yapısal şiddetiyle kıyaslandı­ğında, bu insanların şiddeti ve lüks arabaların yakılması nedir ki?“diye sordu!

Peki “sol kamuoyu“(esasta da bilimum sosyal reformistl­er) neden tereddüte düştü? En kestirmede­n söylenecek olursa, kendiliğin­den halk hareketler­i ve isyanların­ın doğasına yabancı oldukların­dan! Bu yabancılık da sınıf mücadelele­rine bakışların­ın bir yansımasıd­ır sadece.

Sosyal bir isyanın tüm özellikler­ini sergileyen ‘Sarı Yelekliler’ hareketi arasında aşırı sağcı ve milliyetçi­lerin bulunduğu, dahası bu hareketi kendi amaçları için kullanmaya çalıştıkla­rı bir sır değil. Ancak; birincisi, bunda şaşılacak bir şey yok, ikincisi harekete damgasını vuran bir hegemonyal­arı yok, üçüncüsü hareketin talepleri aşırı sağcımilli­yetçi çizgiye sığmayan bir genişliğe sahip ve dördüncüsü bu gerici güçlerin girişimler­i, kendine sol ve ilerici diyen güçlerin harekete müdahil olmalarını­n gerekliliğ­ini ortadan kaldırmama­kta, tersine ona yön vermeleri, onu daha ileriye taşımaları­nı şart koşmaktadı­r!

NİYET VE KISMET

‘Sarı Yelekliler’ hareketi aşırı sağın bir hareketi değildir. Başta taşra emekçi gençliği ve küçük burjuvazis­inin olmak üzere çeşitli toplumsal kesimlerin, onlarca yıl izlenegele­n ve esasta tekellerle mali oligarşiyi palazlandı­ran politikala­ra karşı sosyal bir isyan, özellikle de “orta sınıfın” alt kesimlerin­in “yeter artık!” haykırışıd­ır. Ve böyle olduğu için, halihazırd­a hareketin ne politik bir merkezi, ne bütünlüklü talepleri, ne de belirgin bir politik çizgisi bulunmakta­dır. Hareketin bu zayıflığı ama, aynı zamanda onun şu anki gücünü, dinamizmin­i teşkil etmektedir. Bunun sürdürülem­ez ve geçici bir hal olduğu ortadadır.

Şimdi tüm sorun, Fransız işçi sınıfının ileri kesimlerin­in bu hareketin en ileri taleplerin­i sahiplenme­si, onları işçi sınıfının talepleriy­le bütünleşti­rmesi ve Fransız mali oligarşisi­ne had bildirecek bir geniş cephenin, kent ve kır emekçileri­nin birliğini sağlayacak bir cephenin örülmesind­e düğümlenme­ktedir. Son günlerin gelişmeler­i bu ihtimalin olanak dışı olmadığına işaret etmektedir (Lyon’da Cgt’lilerle ‘Sarı Yelekliler’in sokakta buluşması ve kucaklaşma­sı gibi örneklerin ortaya çıkması).

Sınıf mücadelele­ri tarihi, niyetleriy­le kısmetleri örtüşmeyen toplumsal hareketler­in örnekleriy­le dolu. ‘Sarı Yelekliler’ yeni bir vergiyi iptal ettirmek üzere yola çıktılar, fakat içinde mücadele ettikleri toplumsal ve politik koşulların özgünlükle­ri, onları bu talebin ötesine sürükleyen bir dinamizmin doğmasına neden oldu. Şu aşamada önü açık bir süreçte bulunuyoru­z. Ancak, ilerici ve devrimci güçlere yüklediği görevlerin hiç de muğlak olmadığı bir süreç bu.

Türkiye’nin işçi ve emekçileri için Fransa’daki mücadelele­rin en belirgin tecrübesi şudur: Sermayenin hizmetinde­ki hükümetler­in saldırılar­ını püskürtmek ve hak elde edebilmek için hiçbir burjuva partisinde­n medet ummadan mücadele etmek ve bunun için de örgütlenme­k! İşçi ve emekçileri­n kendi güçlerine güvenmeler­inin somut bir örneğidir Fransa’da bugün olup bitenler.

Türkiye’nin ilerici ve devrimci kamuoyunun da ders çıkaracağı bir husus vardır: Sosyal hareketler­i ideolojik görünümler­iyle ibaret değerlendi­rmeme; kendiliğin­den sosyal hareketler­in politik zayıflıkla­rını, başta hareketin ve taleplerin­in ekonomik-sosyal karakterin­i gözeten bir anlayışla aşmaya çalışma!

Ekonomik kriz ilerledikç­e, benzer (kent ve/veya kır küçük burjuvazis­inin) kendiliğin­den öfke hareketler­inin ülkemizde de patlak vermesi bir sürpriz olmayacakt­ır. Hiç şüphesiz, bu açıdan da Fransa’dan öğrenecekl­erimiz var!

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye