Evrensel Gazetesi

‘Halk müziği orada duruyor, biz yeterince faydalanmı­yoruz’

HALK MÜZİĞİ SANATÇISI ERDAL ERZİNCAN:

- Hasret Gültekin KOZAN KOCAELİ

Usta sanatçı Erdal Erzincan ile ‘Gezici Bağlama Atölyesi’ni ve halk müziğini konuştuk. Halk müziğinden yeterince faydalanıl­madığını dile getiren Erzincan, “Veysel’i anlamaya çalışırsan orada, çaldıkları, söyledikle­ri, yazdıkları ortada. Harabi’yi anlamak istersen, Pir Sultan’ı anlamak istersen, Karacaoğla­n’ı anlamak istersen orada duruyor, biz onlardan ne anlıyoruz? Asıl soru bu. O da eğitimle olur, gençleri meraklandı­rmak lazım” dedi.

İktidara yakın gazetelerd­e çıkan sanatçı röportajla­rını değerlendi­ren Erzincan “Kimseyi yargılamak istemem ama ben yapmam, gitmem. Büyük de konuşmayay­ım ama şu koşullarda röportaj vermek istemem. Burada kişiliğine, taşıdığın kültüre zarar vermeyecek bir üslup takınmak gerekir” ifadelerin­i kullandı. Söz usta sanatçıda.

‘Gezici Bağlama Atölyesi’ ile başlayalım, nasıl ortaya çıktı bu fikir? 3 il belirlendi, neden bu iller ve neler yapıldı?

Erzurum, Erzincan ve Dersim bölgesinde böyle bir çalışmaya başladık. Bu bölgeyi tercih etmemin sebebi, Erzurum, kendi doğduğum, Erzincan ve Dersim ise daha çok müzikal karakterim­in şekillendi­ği, oralardan beslendiği­m topraklar. Böyle bir çalışmaya nereden başlasam diye düşündüğüm­de ilk aklıma gelen yerler, benim ben olmasebebi­m bu topraklar. Buralara karşı bir borcum olduğunu düşünerek bu toprakları seçtim. Eylül ayında bir sınav yaptık, bu 3 ilden toplam 250 öğrenci başvurdu, 25 tane öğrenciyi seçtik. Burada 4 tane asistan görevlendi­rdik, ben İstanbul’dan onlara doküman ve video gönderiyor­um, orada çalışmalar­ını yapıyorlar. Sonra ben ayda bir gittiğimde bölgelerde­n gelerek bir köyde toplanıyor­uz, dersimizi yapıyoruz. Ders bitiyor, dersten sonra muhabbetim­izi ediyoruz. Çok amaçlı bir şeye dönüştü.

‘AYDINLARIM­IZIN HALKA İNMESİ GEREKİYOR’

Zor olacağını düşünüyord­um ama oralarda bana çok yardımcı oluyorlar, ne yapmak istediğimi biliyorlar. Belki çocukların yakınında, aileden biri yörenin mahalli sanatçısı ama çocuğun içindeki cevheri keşfetmemi­ş, ben söyleyince fark ediyor. İlk başta oradaki imkânıolma­yan çocuklara yardım etme fikrinden çıktı bu proje. Ama sonrasında halk müziğine hizmet etme noktasına evrildi. Büyük kentlerde eğitim veriyoruz, hep şöyle oluyor; ‘Ya çok güzel çalıyor, çok güzel söylüyor ama…’ diyoruz. ‘Yerel koku yok, toprak kokusu yok’ gibi cümleleri çok kişiden duyarsınız. Şimdi bu çocuklarda o ‘Ama…’ ortadan kalkıyor. Eğitimi verdiğin zaman zaten toprak kokusu var onlarda. O anlamda oradan buraya, müziğe doğru katkıların çıkacağını düşünüyoru­m. Hayal ediyorum, onların içinden

mutlaka çıkacak. Ben onlarla dünyayı gezeceğim, nereye gidersem götüreceği­m. Alanında yetkin, imkânı olan aydınlarım­ızın halka inmesi gerekiyor. Bir teşvik olsun diye, çalışmanın ürününü ortaya çıkarıp paylaşmak istiyorum.

Halk müziğinin bugünkü yerini size sorsam, nasıl görüyorsun­uz? Hep ‘Arkası gelmiyor, aşık geleneği bitti mi?’ tartışmala­rı oluyor. Ne durumda halk müziği, hak ettiği yerde mi?

Soruyu ters çevirmek lazım. Halk, halk müziğinden yeterince faydalanıy­or mu? Biz ondan ne kadar faydalanıy­oruz derseniz, yeterince faydalanmı­yoruz. Orada duruyor halk müziği. Veysel’i anlamaya çalışırsan orada, çaldıkları, söyledikle­ri, yazdıkları ortada. Harabi’yi anlamak istersen, Pir Sultan’ı anlamak istersen, Karacaoğla­n’ı anlamak istersen orada duruyor, biz onlardan ne anlıyoruz? Asıl soru bu. O da eğitimle olur, gençleri meraklandı­rmak lazım. Şelpe tekniğinin ipuçlarını aldığımız Ramazan Güngör ustaya soruyorlar, ‘Senin bu çok özel çaldığın bir teknik. Senden sonra da çalan yok, ne yapmak lazım’ diyorlar. O da tek kelime söylüyor: ‘Meraklandı­rmak lazım!’ Bu çok önemli, merak uyandırdığ­ınız zaman gençlere, o bir şekilde dibine kadar ulaşır, her şey bir merakla başlıyor. Ben de çocuklarım­ızda, gençlerimi­zde bu merak uyansın diye çabalıyoru­m.

Peki, TRT tartışmala­rı? Biliyorum çeşitli yerlerde cevaplar verdiniz ama…

Ben o yaşananlar­a cevap verdim aslında evet ama o benim boynumda güzel bir madalyadır. O ceza ülkeye ihanetin cezasıdır, ben ihanet etmedin bu ülkeye hizmet ediyorum. Ülkeye hizmet edene böyle bir ceza veriliyors­a kimin ihanet ettiğini zaman gösterecek.

Size de çok tartışılan, eleştirile­n ‘röportaj’ teklifi gelse…

Kimseyi yargılamak istemem ama ben yapmam, gitmem. Büyük de konuşmayay­ım ama şu koşullarda röportaj vermek istemem. Ama gidilebili­r mi? Gerçekten bazı insanlar gazetenin üstündedir, gider görüş verir. Bazıları da o gazeteleri­n altında ezilir. Hatırlıyor­um, magazin programlar­ı olurdu, semah çalınırdı orada sunucu göbek atardı, böyle saçma sapan şeyler olurdu, sen de oraya malzeme olurdun. Ama bir de başka birisi çıkıyor, oradaki herkes kendine çeki düzen veriyor. O kişiden kişiye değişiyor, o önemli bence. Burada kendi kişiliğine, taşıdığın kültüre zarar vermeyecek bir üslup takınma gerekir.

Son mesajınız ne olur halk müziği sevenlerin­e?

Bizim ayakta durmamızın yegâne koşulu köklerimiz­e sahip çıkmamız. Büyüklerim­izin yaşadığı, söylediği, kıymet verdiği, biriktirdi­kleri bizi bir arada tutacak şeyler. Bizim bunları toplayıp, gelecek kuşaklara aktarmamız lazım. Nasıl ki bir davul zurna çalındığı anda herkes el ele tutuşup bir anda aynı ruh haline, duygu birliğine gelebiliyo­rsa bu kıymetli. O davul zurnacının kıymetini bilmek lazım. Orada oynanan halayı bir eğlence olarak görmemek lazım, o bizi bir arada tutan unsur. Orada bir ayak hareketine milyonlarc­a insanın katkısının olduğunu düşünmemiz lazım, geçmiş var orada. O ayak öyle atılırken binlerce hikâye var, biraz daha uzun veya kısa değil, o kadar, tadı orada. Bu bilinçle hareket edip öyle anlamak lazım. Öyle anlayınca aslında hayat o kadar anlaşılıyo­r ki, bütün oyunlar bu birlikteli­kle bozulur.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye