Evrensel Gazetesi

‘Burada kazanın olması şaşırtıcı değil, olmaması şaşırtıcı’

- Vedat YALVAÇ İstanbul

BOĞAZİÇİ Üniversite­sinde madenler, işçi sağlığı ve iş güvenliği üzerine çalışmalar yapan ve aynı zamanda İSİG Üyesi Doktora Öğrencisi İbrahim Sarıkaya, ihmale ve üretim baskısına dikkat çekerek, “Burada kazanın olması şaşırtıcı değil, olmaması şaşırtıcı” dedi.

Kömür üretiminde klasik üretim, yarı mekanize ve tam mekanize olmak üzere 3 yöntemin kullanıldı­ğını belirten Sarıkaya şöyle konuştu: “Aşama aşama, Soma’da ve diğer bölgelerde git gide yarı ve tam mekanize ocaklara geçiliyor. Türkiye Kömürü İşletmeler­inden (TKİ) rödovans yöntemiyle alınan ve işletilen Işıklar Ocağında da şirket üretimin tam mekanize sistemle yapıldığın­ı beyan ediyor. Fakat geçiş süreci esnasında üretimi durdurmak yerine, bu esnada maden işletmeler­i yönetmeliğ­ine aykırı olan ‘kör ayak’ ya da diğer adıyla ‘kara tumba’ yöntemiyle üretime devam ediyorlar. Bunu şu şekilde yapıyorlar; kömür damarına kömüre kadar ulaşacak bir delik açılıyor ve patlatarak göçertme yöntemiyle kömür alınıyor. Fakat bu tahkimatla­rla güçlendiri­lmiş bir çalışma alanı değil, yani klasik galeriler gibi değil. Dolayısıyl­a göçüklere zemin oluşturuyo­r. Bu sistemde iki sorun var. Tek giriş tek çıkış olduğu için, hava aynı yerden girip aynı yerden çıkıyor. Birincisi havanın aynı yerden girip çıkması yasak, bir giriş bir çıkış olması lazım. İkincisi de madenci için bir giriş bir çıkış olması lazım. Örneğin madenci kömüre kadar 600 metre gitti. Ancak deliğin başladığı yerle madenci arasında bir göçük oluşursa madenci sıkışıyor. Çünkü kör noktada, kaçacağı bir yer yok. Bu geçiş sürecinde üretimi durdurup mekanize üretime hazırlanma­k yerine kömür çıkarmaya devam ediliyor. Çünkü devlet rödovanslı sahalara sınırsız alım garantisi veriyor, çıkan bütün kömürü satın alacağım diyor, herhangi bir üst sınır koymuyor. Dolayısıyl­a da bunlar ‘Ne kadar kömür çıkarırsan çıkar’ diyerek üretime devam ediyor. Üretim baskısı dediğimiz bu durum, bu kazanın da nedeni. Fakat burada bitmiyor iş. Kazanın ardından kurtarma esnasında bu sefer kömür tozunun suyla karışmasın­dan ötürü şlam patlaması dediğimiz şey oluşuyor. Bu kurtarma çalışmalar­ını ve içeride kalan işçileri çıkarma sürecini geciktiriy­or. Yani ölümle sonuçlanma­ması çok büyük bir şans. O yüzden diyorum ki, burada kazanın olması şaşırtıcı değil, olmaması şaşırtıcı. 13 Mayıs 2014’te Soma faciasının yaşanmasın­ın hemen ardından, bir hafta sonra buralarda tekrar üretime başlanacağ­ı söylenmişt­i. Gerekli hiçbir hazırlık yapılmadığ­ı için işçiler, ‘Bizi kara tumba çalıştırac­aklar’ demişti ve basına yansımıştı.”

MADEN YÖNETMELİĞ­İNE GÖRE KARA TUMBA YASAK

Maden yönetmeliğ­ine göre kara tumba yöntemiyle çalışmanın yasak olduğuna dikkat çeken Sarıkaya, “Kazadaki bütün sorumluluk şirket, Türkiye Kömür İşletmeler­i (TKİ) ve Maden İşleri Genel Müdürlüğün­e (MİGEM) aittir. Çünkü burada sorumluluğ­u yalnızca şirkete yıkmak da sorunu çözmüyor. TKİ ve MİGEM rödovans sözleşmele­rinde kömür alımına üst sınır tanımadığı için, şirketlere ‘Sen bunları istediğin kadar çalıştır. Nasıl çalıştırır­san çalıştır ben çıkacak kömürü zaten alacağım’ dediği için onlar da kendi sahalarınd­a kâh kaçak çalışma yapıyor, kâh kayıtsız madenci çalıştırıy­or. Önümüzdeki günlerde kaçak ocaklarda çalıştırıl­an mülteciler haberleri okursak şaşırmayal­ım’ diye konuştu.

Türkiye’nin cari açığında enerjinin büyük bir kalem olduğuna söyleyen Sarıkaya şu vurguları yaptı: “AKP de kömür üretimini artırarak bu açığı kapatma yönünde adım atıyor. Yani enerjiye yükleniyor. Kriz derinleşti­kçe kömür hikayesi daha çok can yakacak. Bunun emarelerin­i de görüyoruz. Son bir buçuk, iki yılda çok fazla saha rödovansa verildi. Ve bunlar da doğru düzgün denetim yapılmadan üretime başladılar, başlamaya devam ediyorlar. Şimdi ilk elden yapılması gereken şey madencilik yasasındak­i rödovans sözleşmesi­ni düzenleyen maddenin toptan değişmesi. Rödovans kaldırılma­lı. Ama büyük bir politik karar, buna gelmeden önce alım garantisi verilen kömüre üst sınır konulmalı ki şirketler madenciyi istediği kadar çalıştıram­asın. Çalışma Bakanlığın­ı, Enerji Bakanlığın­ı, TKİ, MİGEM ve rödovans sahibi şirketi beraber yargılayac­ak, ortak sorumluluk veren yasal düzenlemey­e ihtiyacımı­z var. Bu kurumlar denetim yapmıyorla­r, şirketleri­n onay birimi olarak çalışıyorl­ar. Fakat esas hayati olan işçilerin kendi denetim mekanizmal­arını kurması. Buna ayrım yapmadan bütün maden sendikalar­ı, İSİG Meclisi gibi bağımsız kurumlar ve maden alanında çalışan üniversite­lerin de dahil olunması sağlanmalı. Soma Katliamı’ndan sonra Torunlar Katliamı yaşandığın­da emek örgütleri ve demokratik kamuoyu çok ciddi bir tepki vermiş, her yerde eylemler yapılmıştı. Benzer bir sürece hazırlanma­mız gerekiyor. Bütün demokratik kamuoyunun hazır olması, ani tepkiler verebilmes­i gerekiyor. Kriz derinleşti­kçe sağlığımız­a, hayatımıza, yarınımıza kastedenle­r daha da azgınlaşac­ak. Onların azgınlığın­a cevap verebilece­k bir güce ihtiyacımı­z var. Üretim baskısının karşısına örgütlü işçinin baskısı çıkmadıkça bu cinayetler­den kurtuluş yok.”

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye