Çırak Refik’e veda
de, köprüleri, sinema ve tren biletlerini.
Nereye giderse yol artık, oraya kadar gitmenin sonucunda şiire varacağını zannederek yoruyor sözcükleri. Kendinden önce ne yazılmış, ne çizilmiş, hangi dergiler yayımlanmış umursamıyor pek ya da aklına getirmiyor.
Yazmak ona bahşedilmiş bir yetenek, hatta Arapçadan aşırılmış o sözcükle söylersek, istidadı var yazmaya. Aynı şeyi farklı sözcüklerle yazmanın bulaşık telaşı ah…
“BİRAZ DAHA ÇALIŞSIN KERATA”
göre değişmez. Paraya biat eden solcu geçinen şairler var. Senin solla ne işin var? Solu ağzına alma, o kutsal bir şey. Bırak. Ben niye gidip para veriyorlar diye sağcı bir gazeteye yazı yazayım. Yazanlar var. Ben aptal mıyım, o kadar gazetecilik yaptım, şurada bir uyduruk evim var, emekli maaşımla yaşayıp gidiyorum işte. Omurgalı olmak lazım…”
Söyleşide son söz olarak da “şiirin sahte şairlerden korunması”nı temenni etmişti. İlgilisi için linkini şuraya bırakıyorum: http://yenie.net/kardesim-turkiyede-duelloyasak/
Aşağıda okuyacağınız“kalfa” şiirini daha önce “Usta” başlığıyla göndermişti dergiye. Sonra değiştirip “Kalfa” yaptığında nedenini sordum. 21 Kasım 2016 tarihinde aynen şu yanıtı yazmıştı: “Doğrudur. Usta’yı sonradan Kalfa yaptım. Biraz daha çalışsın kerata. Selamlar, sevgiler…”
Nicedir hastalıkla cebelleşen şiirin çırağı Refik, 1 Aralık 2019 tarihinde aramızdan ayrıldı. Onu toprağa emanet ederken, içimizde biriken sızılı boşluğu göğe yükselen servilere emanet ettik.
Bize düşen omurgalı olmak ve şiire çalışmaktır. Çıraklıktan kalfalığa yükselebilir miyiz? Onu da zaman gösterecek. Refik’ten bize kalan, kendi elleriyle armağan ettiği dizeler yanıt olur elbet geçmişe, şimdiki zamana ve geleceğe. Saygıyla…
KALFA
Bugün okulda son günü oto tamircisinde kalfa olacak yarın
Giderken, ardına bakmadan defterini, kalemini bir de bu şiirleri bıraktı arkadaşlarına armağan