Macron iktidarına güven yok
Fransa’da son beş gün boyunca Sarı Yelekliler’in cumartesi günü Paris’te planladığı 5. Eylem Günü’nün gerçekleşip gerçekleşmeyeceğine, olacağı anlaşıldıktan sonra da nasıl geçeceğine dair önemli tartışmalar vardı.
SON BİR HAFTADA NELER OLDU?
Önceki Pazartesi, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un açıkladığı önlemlerin toplumun öfkesini dindiremeyeceği kısa süre içinde anlaşılmıştı. “Zenginlerin Cumhurbaşkanı” unvanı ile anılan Macron, toplumun en yoksul kesimine kimi kırıntılar vereceğini ilan etmiş, fakat verilen her kuruşun yükünü de yine emekçilerin sırtına yıkmıştı. Salı gününden itibaren büyük hayal kırıklığı ve yorgunluğa rağmen “Mücadeleye devam” çağrısı yapılmaya başlandı.
Aynı gün tüm televizyon kanallarında ortak bir şekilde yıl sonunun yaklaştığı şu koşullarda esnafın büyük ekonomik zarar gördüğü ve tüketimin yavaşlamasından dolayı ülkenin Gsyıh’sinin de gerilemeye başladığı haberleri yayımlandı. Tam da bu sırada salı akşamı Strasbourg şehrinde bir saldırı da gerçekleştirildi.
HÜKÜMET SALDIRIYI KULLANDI
Hükümetin eline hiç ummadığı bir “fırsat” geçti. Önce Adalet Bakanı bu koşullarda gösterilerin düzenlenmemesi gerektiğini açıkça ilan etti, ardından Macron’cu milletvekilleri de art arda açıklamalar yaptı. Göstericilerin “sorumsuzca davrandıkları, polis güçlerinin teröristi kısa bir süre içinde etkisiz hale getirmesini engelledikleri” ileri sürüldü, “Göstericiler yüzünden toplumun güvenliği yeterince sağlanamıyor” denildi.
Bu medyatik kampanya o kadar hızla gelişti ki bu sefer de toplum nezdinde “terör saldırısının istihbarat güçleri tarafından yapıldığı”, en azından “göz yumulduğu” söylemleri yükselmeye başladı. Bu söylemlerin sosyal medyada hızla yayılması, aslında toplumun Macron ve hükümetine duyduğu güvensizliğin boyutunu göstermesi açısından önemliydi.
Ortaya çıktı ki Macron hükümetine, dar bir taraftar kesimi dışında kimse güvenmiyor. Bunun Macron’un siyasi yaşamının sonu olduğuna dair yorumlar da yaygın. Fakat Fransa’da sınıf mücadelesini biraz yakından takip eden herkes böylesi söylemler için çok erken olduğunu tereddütsüz söyleyebilir.
Yine de Macron ve ekibi sermaye lehine politikalardan vazgeçmedi ve eylemleri bitirmek kendileri açısında acil bir mesele olmaya başladı. İşte bu nedenle şiddet artmaya başladı.
PARİS VE BÜYÜK KENTLERDE TERÖR ESTİRİLİYOR
Macron ve hükümeti toplum düzeyinde neredeyse yüzde 80’lere varan boyutta destek alan bir hareketin gösterilerini açıktan yasaklayamazdı. Eski Başbakan Manuel Valls’in iş yasası değişikliğine karşı yürüyüşü yasaklama girişimi, kendisine çok pahalıya mal olmuştu. Fransa’da siyasi yaşamı bittiği ve ardından siyasete yeniden katılabilmek için doğduğu ülke İspanya’ya giderek Barselona Belediye başkanlığına aday olduğu hâlâ herkesin hafızasında. Fakat tüm ülkenin dört bir köşesinde göstericilerin yürüyüşe katılmaması için adeta terör estirildi.
Aslında 1 Aralık’tan itibaren böyle olduğu söylenebilinir. Örneğin 24 Kasım gösterisinde 101 kişi gözaltına alınırken, bir hafta sonra bu sayı 383’e çıktı. 8 Aralık’ta ise 1082 kişi gözaltına alındı. 8 Aralık’tan itibaren gözaltına alınanların neredeyse yarısı daha gösteri alanına varmadan alınan kişiler. Suç işlenmeden “işleyebileceği varsayılarak” yapılan gözaltılardı bunlar. İşte geçen yıl olağanüstü halin kimi önlemlerinin “olağan” dönemin yasalarına işlenmesinin temel sonuçlarından birisi buydu.
POLİS PROVOKASYONLARI