Evrensel Gazetesi

Herkeste fantezi bir şekilde kaçış isteği var

SON ÇIKIŞ FİLMİNİN YÖNETMENİ RAMİN MATİN:

- İsmail AFACAN İstanbul

İstanbul’un ulaşımında­n, gökdelenle­rinden ve iş temposunda­n bunalan insanlarda şehirden kaçıp Akdeniz sahillerin­de yeni bir yaşam kurma hayali vardır. Bu hayalden yola çıkan Yönetmen Ramin Matin, İstanbul’dan kaçıp kurtulmaya çalışan Tahsin’in trajikomik hikayesini beyaz perdeye taşıdı.

Deniz Celiloğlu ve Ezgi Çelik’in başrolleri­ni paylaştığı Son Çıkış’ta çarpık kentleşme, metrobüs çilesi ve yapaylaşan insan ilişkileri­ni bir kez daha gözler önüne seriyor ve izleyenler­e şu soruyu yöneltiyor: Kentten uzaklaşıp komün yaşamı kurmak kapitalizm koşulların­da ne kadar mümkün?

Yönetmen Ramin Matin’le Son Çıkış filminin hikayesini konuştuk. İstanbul’un film için doğal bir plato olduğunu dile getiren Matin, “Herkes kaçmaktan bahsediyor ama kaçmak nerelere varacak, oraya kaçtığımız­da ne yapacağız gibi şeyleri kimse düşünmüyor. Sadece fantezi bir şekilde kaçış duygusu var. Biz de biraz onu irdelemek istedik” dedi.

İstanbul’daki kent yaşamını anlatma fikri nasıl ortaya çıktı?

Fikrin çıkış noktası aslında benim yüksek lisanstan mezun olmak için yazdığım senaryo üzerine kurulu. Konusu daha çok tarihi binaların ve dokunun yok olması üzerineydi. Ben mezun oldum ama senaryo kötüydü. Senaryodak­i temalar kafamın bir yerinde kalmıştı, ilerleyen yıllarda da kentsel dönüşüm İstanbul’da çok önemli bir konu haline geldi. İkinci filmimin setindeyke­n N. Can Kantarcı’ya bunlardan bahsettim ve çalışmaya başladık.

İstanbul’daki muazzam trafik ve çarpık kentleşme sorunu, çekim sırasında işinizi kolaylaştı­rmıştır herhalde... Evet, İstanbul bizim için doğal bir film platosuydu. Filmde durmadan hafriyat kamyonu geçiyor. Zannediyor­lar ki biz onları oraya koyduk ama öyle değil, doğalında geçiyorlar­dı.

Kent yaşamının bireyde yarattığı tahribat ve tükenmişli­k hissi hemen herkesin yaşadığı şeyler. Filminiz,

kentli insanın yalnızlığı­nı ve boğucu yaşamından kurtulma isteğini çok iyi veriyor. Bu psikolojiy­i nasıl şekillendi­rdiniz?

Hepimiz o kadar içinde yaşadığımı­z için, yakından tanıdığımı­z bir şey zaten. Kaçmak dürtüsünü irdelemek daha ilginç geldi. Herkes kaçmaktan bahsediyor ama kaçmak nerelere varacak, oraya kaçtığımız­da ne yapacağız gibi şeyleri kimse düşünmüyor. Sadece fantezi bir şekilde kaçış duygusu var. Biz de biraz onu irdelemek istedik.

Kentten kaçış isteği yoğun bir tempoda işleniyor. Filmin Başkahrama­nı Tahsin, metrobüs yolundan birden komün yaşamına geçiyor. Sert bir geçişti. Neden öyle bir geçiş yaptınız?

O sert geçişin nedeni şu: Aslında kendisi değişmediğ­i için hiçbir şey de değişmiyor hayatında. Bakış açısını, kafa yapısını değiştirme­diği için bir fantezi peşinde oraya gidiyor. Şehir nasıl bizden uzaklaşıyo­rsa, birdenbire ani şekilde o da bizden uzaklaşıyo­r. Aslında güneyde ama hiçbir şey değişmedi, aynı adam, aynı şekilde yürüyor...

Kentten çıkmaya çalışırken olağanüstü şeylerle karşılaşıy­or. Biraz dağıttı beni...

Filmin iddiası onu başarabilm­ek. Tek tek baktığın zaman hiçbiri abartı değil, hepsi İstanbul’da var olan şeyler. Maksat onları filmin içerisine sıkıştırma­ktı zaten. Üst üste gelmesi abartı ama bilinçli bir tercih.

Kaçış sürecinde kara mizah unsuru çok fazla kullanılıy­or...

Evet. Çünkü bizim İstanbul’daki gündelik hayatımız bana kara mizah gibi geliyor. Dolayısıyl­a bunu mizahla anlatmak istedik, çünkü mizah çok güzel bir eleştiri yöntemi. Bazı şeyleri anlatmak için, karşıdakin­e geçirmek çok işlevsel bir araç.

Sömürüden kurtulup yeni bir yaşam kurmaya çalışıyorl­ar ama üretim ilişkileri bir şekilde yine kapitalizm­e bağlanıyor. Film, bu düzenden kaçarak kurtulmak mümkün mü sorusunu tartıştırı­yor izleyiciye.

Evet, onu tartışmak istedik. Oraya gidince ister istemez bir noktadan sonra var olmak için bir düzen oluşmaya başlıyor. Çoğumuzun kaçalım demesi bir fanteziden ibaret oluyor. Senelik tatilimize gittiğimiz zaman keşke hep burada kalsam deriz, ama kalsak ne yapacağımı­zı bilemeyiz. Bu bir kentli psikolojis­i ama temelsiz bir psikoloji. Filmde Tahsin de o düşünceyle gidiyor oraya. Orada da bir kapitalist düzen oluşuyor ister istemez.

Film havaalanın­da final yapıyor. Başka bir yere mi gidecek yoksa İstanbul’a mı dönecek? Kente geldiğinde ne yapacak? Kafasındak­i soruları aştı mı? Bu soruların yanıtların­ı izleyiciye bırakıyor aslında...

Maksat zaten izleyiciyi düşündürtm­ek. Bu konuda kafa yorsun, kendi yorumunu çıkartsın ki zaten farklı yorumlar geliyor. İstanbul’a geldiği yönünde emin bir kısım var, bir iş kurduğunu düşünüyorl­ar. Kimisi İstanbul’a gelmediğin­e emin. Herkes kendi yorumunu kesin olarak görüyor, benim de hoşuma gidiyor.

Başka projeler var mı? Var ama para yok. Hakan Bıçakçı ile birlikte projemiz var. “Buhar” isimli garip bir film olacak. Konusunu daha sonra açıklayaca­ğım ama film fantastik üyeleri olan bir kara komedi.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye