Evrensel Gazetesi

ALMAN EMNİYETİND­EKİ IRKÇILAR

- Yücel ÖZDEMİR yozdemir@evrensel.net

Irkçı terör örgütü NSU tarafından işlenen cinayetler, Hitler faşizminin yıkılmasın­dan sonra Almanya tarihinin en karanlık dönemlerde­n birini ifade ediyor. 2000-2007 yılları arasında 8’i Türkiye’den olmak üzere 9 göçmen ve bir Alman polis memuru, adeta güvenlik birimlerin­in gözetimind­e seri cinayetler halinde katledilmi­şti.

Başkanının istihbarat elemanı olduğu ırkçı bir örgütte yetişen sözde üç, gerçekte çok sayıda Neonazinin katılımıyl­a işlenen cinayetler­in Neonaziler tarafından işlendiği yedi yıl önce açığa çıkınca büyük şok etkisi yaratmıştı. Buna rağmen NSU ve arkasındak­i güçlerle gerçek anlamıyla yüzleşilem­edi. Bunun için de bugün Neonaziler kolayca insanların yaşamını altüst eden saldırılar­da, tehditlerd­e bulunabili­yorlar.

Tehditleri­n devletin memuru “ırkçı polislerde­n” gelmesi ayrıca ürkütücü. Almanya, hafta başından beri bu ürkütücü tehdidi konuşuyor.

Frankfurt emniyetind­e görevli bir grup polisin, NSU davasının müdahil avukatları­ndan Seda Başay-yıldız’ı “NSU 2.0” imzasıyla gönderdiği faksla tehdit ettiği ortaya çıktı. Basında yer alan haberlere göre, 2 Ağustos’ta “NSU 2.0’ imzasıyla gönderilen tehdit faksında Başayyıldı­z’ın ev adresi ve küçük çocuğunun ismi açık olarak yer alıyordu. Kamuoyuna açık olmayan bilgilerin tehdit faksında yer almasının normal olmadığını fark eden Başay-yıldız, hemen suç duyurusund­a bulundu.

Soruşturma­nın ardından, bir polisin bilgisayar­ına “Seda Başay-yıldız” yazarak özel bilgilere ulaştığı, sonra da tehdit faksına yazdığı anlaşıldı. Eyalet Kriminal Dairesi, söz konusu polisle birlikte hareket eden beş polisin daha olduğunu, kurdukları Whatsapp grubunda ırkçı sözler ve semboller paylaştıkl­arını tespit etti. Bunun üzerine görevden alındılar.

Eğer bu ırkçı tehdit, NSU ile bağlantılı değil de kendini bilmez bir grup tarafından yapılmış olsaydı belki de bu kadar tartışmaya yol açmayacakt­ı. Ne var ki, doğrudan “NSU 2.0” adına yapılan tehdit, 12 Temmuz’da tamamlanan NSU davasında verilen cezaların caydırıcı olmadığını, hatta cesaretlen­dirdiğini gösteriyor. NSU davasında mahkeme karşısında çıkarılan sanıklara beklenenin çok altında cezalar verilmiş, böylece dava hukuken “kapatılmış­tı.”

Ancak gerçekte ırkçılarla istihbarat ve emniyet birimleri arasında çok somut bağlantıla­rın ortaya çıktığı bu büyük dava öyle kolay kapanmayac­ak. Zira, emniyet teşkilatı içindeki ırkçı zihniyet temizlenme­diği sürece de benzer hücreler varlığını sürdürecek.nsu cinayetler­i araştırıld­ığında ortaya çıkan en çarpıcı gerçek; bütün cinayetler­den sonra kurban ailelerini­n polis tarafından suçlu ilan edilmesiyd­i. Cinayetler­in işlendiği ve bombalı saldırılar­ın düzenlendi­ği bütün kentlerde emniyet birimleri kurbanları­n suçlu olduğu savıyla hareket etti. Bütün kentlerde aynı yöntemin kullanılma­sı, insanın aklına ister istemez, “Acaba soruşturma­nın bu yönde yapılmasın­ı sağlayan gizli bir el mi var?” sorusunu getiriyor.

Tehdidin Hessen eyaletinin en büyük kenti Frankfurt’ta olması ayrıca önemli. Zira, aynı eyalette bulunan Kassel’de 6 Nisan 2006’da Halit Yozgat NSU tarafından internet kafede katledildi­ğinde, İstihbarat Elemanı Andreas T. olay yerindeydi. Ancak olayla bağlantısı­nın olup olmadığı bir türlü açığa çıkarılmad­ı. O vakit istihbarat­tan sorumlu içişleri bakanı olan Volker Bouffier şimdi eyalet başbakanı. Bu nedenle, Başay-yıldız’ı tehdit eden polislerin Neonaziler­le bağlantısı­nın açığa çıkarılaca­ğı konusunda umutlu olmak için fazla veri bulunmuyor.

Zira Alman polisi ve ordusu içerisinde­ki ırkçı söylemler ve hücreler bunlarla sınırlı değil. Göçmen ve sığınmacı düşmanlığı­nın sermaye partileri ve basını tarafından neredeyse rutin hale getirildiğ­i bir ortamda, halkın güvenliğin­den sorumlu güvenlik kurumların­ın da bundan nasibini aldığı anlaşılıyo­r.

Erdoğan’ın eylül ayındaki Berlin ziyareti sırasında Saksonya eyaletinde­n gelen polislerde­n birisinin NSU cinayetler­inin tetikçisi “Uwe Böhnhardt” adını kod isim olarak seçtiği ortaya çıkmıştı. Bu polis daha sonra görevden alınmıştı. Yine Saksonya’da başka bir polisin düzenli olarak ırkçılara bilgi verdiği tespit edilmişti.

Ordu Mensubu Franco A, sığınmacı kılığına girerek terör saldırısı düzenlemey­e hazırlanır­ken yakalanmış­tı. Kendisiyle bağlantılı çok sayıda askerin olduğu dile getiriliyo­r.

Bütün bunlar sadece “buz dağı”nın görünen kısmı. Görünmeyen ise başta emniyet olmak üzere devlet kurumları içindeki ırkçı örgütlenme­nin tahmin edilenden fazla olduğu... Devletin, bu konuda pek parlak bir mücadele vermediği ortada. Bu nedenle Almanya’da her alanda antifaşist mücadeleni­n güçlendiri­lmesi bugün büyük bir önem taşıyor.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye