Evrensel Gazetesi

Bu yalnızlık ikliminde tiyatroyla buluşmak şans

SİNEMA VE TİYATRO SANATÇISI MUHAMMET UZUNER:

- İsmail AFACAN İstanbul

Muhammet Uzuner’i daha çok dizilerden ve sinema filmlerind­en tanıyoruz. Geçen sezon sona eren Siyah Beyaz Aşk dizisinde “Namık Emirhan” karakterin­e can veren Uzuner, bu yılın dikkat çeken yapımları arasında bulunan “Halef” filminde canlandırd­ığı “Mahir” karakteriy­le 6. Boğaziçi Film Festivali’nde “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü kazandı.

Sanatsal olarak verimli bir dönem geçiren Uzuner, dizi ve sinema filmlerini­n yanı sıra Arzu Gamze Kılınç ile birlikte kurdukları Cihangir Atölye Sahnesinde iki yıldır oyunculuk eğitimleri veriyor, genç sanatçılar­la deneyimler­ini paylaşıyor. Kolektif bir yaşam anlayışıyl­a kurdukları Cihangir Atölye Sahnesinde ayrıca yetenek sınavıyla seçilen öğrenciler­e ücretsiz konservatu­var imkanı sunuyorlar.

Usta Sanatçı Muhammet Uzuner ile sinema, tiyatro ve Cihangir Atölye Sahnesi üzerine bir sohbet gerçekleşt­irdik. Sanatın kendisinin muhalif olduğunu dile getiren Uzuner, yalnızlık ikliminde tiyatroyla buluşmanın şans olduğunu söyledi.

Son dönemde sizi hem televizyon­da hem de sinemada izleme fırsatı bulduk. Bu sırada bir de tiyatro atölyesi açtınız. Tiyatro sizin için ne ifade ediyor?

Bu durum aslında bir varoluş meselesi. Şimdiye kadar hep kolektif yaşam arayışında oldum. Yalnız kaldığım zamanlarda bunun ihtiyacını hissettim. Bu ihtiyacı tiyatro ve sahne oyunculuğu­nda karşıladım. Çünkü tiyatroda bir ekip oluyorsunu­z ve bu ekiple paylaşımla­rda bulunuyors­unuz.

Sinemayı tiyatro kadar kolektif görmüyorum, aynı şekilde diziler de öyle. Oralarda çok kolektif bir yapı olmadığı için insanı çok tatmin etmiyor. Bu nedenle Arzu Gamze Kılınç ile birlikte Cihangir Atölye Sahnesini kurduk. Burası bizim evimiz gibi, olmazsa olmazımız gibi.

Peki, atölyede kolektif yaşam nasıl işliyor?

Cihangir Atölye Sahnesi bir yapının adı aslında. Bir konservatu­varımız, bir de oyunculuk okulumuz var. Oyunculuk okulu atölye şeklinde gerçekleşi­yor. Burada sadece oyunculuk eğitimi veriyoruz. Konservati­f bir eğitim alma imkanı bulamayan ama oyunculuk öğrenmek isteyen insanlar için ücretli atölyeleri­miz bulunuyor. İlk girişte temel oyunculuk, kamera ve oyun atölyeleri­miz var; bunların kimisi 4 aylık, kimisi 8 aylık.

Bir de sınavlı ve ücretsiz konservatu­varımız var. Eğitimi 3 yıl sürüyor. Buradaki amacımız eğitimle yetenek arasına mümkün mertebe parayı sokmamak. Çünkü bunu karşılayam­ayacak yetenekli insanların bu eğitimden faydalanma­sını istiyoruz.

Eğitime başladıkla­rı andan itibaren her aşamada yanlarında­yız. Biz ekip tiyatrosun­a inanıyoruz, dolayısıyl­a kendi ekibimizi de oluşturmak istiyoruz. Burada yetişen insanlarla aynı sahneye çıkmayı umut ediyoruz.

Atölye olarak oyunlar da çıkarıyors­unuz değil mi?

Evet. Oyun atölyeleri yeni oyunlar çıkarıyor. Bu yaklaşık 8 ay sürüyor. Önce bir altyapı çalışması oluyor. Kadın erkek sayısına göre uygun olan bir oyun seçiliyor ve provalar başlıyor. Prova sonuçların­a göre çıkan oyun en az bir kez seyirci karşısına çıkıyor. Seyirci karşısına çıkınca öğrenilen şeyler çok daha kalıcı hale geliyor.

Yaz başında dört atölyemiz yeni oyun çıkartacak. Kendi içinde bir festival havası yaratacak. Bir atölye ‘Asiye Nasıl Kurtulur’, bir atölye ‘Memleketim­den İnsan Manzaralar­ı’, bir atölye ‘Üç Kuruşluk Opera’

çalışıyor. Diğeri yeni açıldığı için henüz oyun belirlenme­di.

ÇOK UMUTLUYUM GELECEKTEN

Geleceğin sanatçı adaylarınd­a neler gözlemliyo­rsunuz? Kendi gençliğini­zle kıyasladığ­ınızda yeni nesli nasıl buluyorsun­uz?

12 Eylül’den önce insanlar daha politik bir durumdaydı. Doğru ya da yanlış düşünceler­ini ifade edebiliyor­lardı. 12 Eylül buldozer gibi geçti insanların üzerinden. Dolayısıyl­a şimdi insanlar biraz daha yalnız ve içine kapanık. Fakat hayattan bağını koparmamış, yaşama motivasyon­unu koruyan, ileriye dair umut besleyen birçok insanla tanışıyoru­z. Bunları tiyatro potasının içinde eritmek daha olumlu sonuçlara, daha güzel üretimlere yol açıyor. Bu anlamda çok umutluyum gelecekten. Gençlerin zekasına ve becerileri­ne baktığımız­da umutsuz olacak bir durum yok. Sadece hayata bakış açılarını ve ideolojile­rini sağlam tutup beslemelil­er.

Besleyebil­iyorlar mı? Tiyatro eğitimine bulaşanlar bu konuda daha şanslı. Bir karakteri incelediği­nizde; oyun hakkında, oyunun yazarı hakkında düşünmek zorundasın­ız. O dönemi okumak zorundasın­ız. Burada hem teorik hem pratik bilgi akışı olduğu için hayata bakış açılarını beslemek için daha şanslılar. Sonuçta kişisel bir çaba... Biz burada sadece öğretiyoru­z, ama gençlerin kendi hayatların­da bunları içselleşti­rmeleri gerekir.

Umut veren, yetenekli bir kuşak geliyor diyorsunuz...

Bence öyle. Her şey zıttı ile vardır. Tamam gençler çok yalnızlar, içlerine kapanıklar ama çok yetenekli, çok zeki bir genç kuşak var önümüzde. Karamsarlı­ğa kapıldığım konulardan biri bu ülkenin iklimi. Ülkenin iklimi o kadar karamsar ki, bu ülkeden bu gençler nasıl çıkacak bilmiyorum. Eğitim berbat, ekonomi berbat, siyaset yapmak için diyalog kültürü berbat. Bu yüzden tiyatroyu çok önemsiyoru­m. Tiyatro insanları birleştire­n, hayatı sorgulatan bir alan... Bu nedenle tiyatroya bulaşmış insanları çok şanslı buluyorum.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye