SANATIN GÖREVİ BASKILARI AŞIP İŞİNE DEVAM ETMEKTİR
Tiyatronun tabiatı politik gibi geliyor bana. Şu koşullarda tiyatro yapmak için insanların bir derdi olması lazım. Yoksa ekran karşısında milyonlara seslenen sanatçıyı, küçük bir sahnede 50 kişiye oyun oynamak neden tatmin etsin?
Sanatın kendisi muhaliftir. Sürekli soru sorar, nasıl daha iyi olabiliriz diye... Bütün sanat dalları özünde muhaliftir ama tiyatronun şöyle bir farkı var: Birden çok insan bir araya gelip bir oyunu ele alıyor ve o oyun üzerinden bütün hayatı sorguluyor. Dolayısıyla hem tarihsel hem düşünsel olarak geleceğe ilişkin bütün kaygılarınızı oyunlar üzerinden tartışmak durumunda kalıyorsunuz.
Enteresan bir şey anlatayım. Annem 65 yaşında, bizden de etkilenerek tiyatroya başladı. Bir gün bana telefon açtı, “Oyunculuk çok zormuş yavrum yüzleşmek gerekiyormuş, ben bu saatten sonra bunu yapamam” dedi. Bunu söylemesi bile meslekle ilgili çok kıymetli bir bilgi. İşte bu yüzleşmek dediğimiz şey hepimizin ihtiyacı. Sanıldığının aksine bizi yıpratacak, zayıflatacak değil, güçlü kılacak şey yüzleşme. Tiyatro bunu bize altın tepside sunuyor.
Tiyatroya yönelik sürekli engelleme girişimleri de tabiatındaki bu karşı duruştan mı kaynaklı?
Sinema ve tiyatro diğer sanatlara göre daha kitlesel etkisi olan alanlar. Bir oyunu 20 kişi bile izlese, onun etkisi çok yüksektir. Bu etkiyi ve gücü hissedenler tarih boyunca tiyatroyu engellemek istemiştir. Korkaklar için korkulacak bir alandır. Sanata baskı, demokratik olmayan ülkelerde her zaman olmuştur, olacaktır da. Sanatın görevi zaten bu baskıları aşıp işine devam etmektir. Sanatçı cıva gibidir kontrol altına alamazsın. Tamamen baskılamak mümkün değil. Diktatoryal rejimlerde yok sayabilirsiniz ama potansiyeli yok edemezsiniz. İllaki bir yerden çıkacaktır.