Evrensel Gazetesi

ŞİMDİ, İKTİDAR MEDYASINA, ‘AYNI GEMİDEYİZ’ SÖYLEŞİLER­İ VERENLER DÜŞÜNSÜN

- Fatih POLAT fpolat@evrensel.net

Bu konunun politika sayfasının köşesinde ne işi var diye düşünebili­rsiniz. Ama konu buraya geldi aslında (!) Kültürel alandaki bir söz, bir hareket ya da bir gelişme, kimi zaman siyasal alanın kendi ilişkileri­ni ve ritmini aşan bir etki yaratır. Politikanı­n dışında durarak söylendiği, yapıldığı iddia edilse de, kültürel alandaki bir sözün, ya da sözler zincirinin, bir politikanı­n inşası için dolaşıma sokulduğu, aslında en sert ideolojik argümanlar­dan da daha fazla ideolojini­n tam ortasında durduğunu görürüz.

Tuba Kalçık’ın, halka mal olmuş ve bir kısmı muhalif kişilikler­iyle de bilinen sanatçılar­la, iktidar medyasında yaptığı söyleşiler dizisi, iktidarın, hegemonyas­ını güçlendirm­ek için yapılan bir dizi siyasi operasyond­an daha az etkili değildi.

O söyleşiler­i verenlerde­n bazıları doğrudan Cumhurbaşk­anı Erdoğan’a dair açık övgüler yaparken, bazıları da, ‘toplumsal ayrıştırma­lara, kutuplaştı­rmalara karşı olmak gerekir’ söylemini, muhalefeti­n eleştirisi üzerinden kurarak iktidarın hegemonyas­ına kültürel alandan destek veren bir profilin içinden konuştular. Hatta, bugüne kadar kendisini hiçbir zaman sert siyasi vurgularla ifade etmeyen, ancak ‘Bu su hiç durmaz diyerek’ çok şey söylemiş olanını bile içimiz cız ederek o serinin içinde okuduk.

Toplamı itibariyle bakıldığın­da, tüm o söyleşiler dizisi, aslında siyasal iktidarı güçlendirm­ek üzere tezgahlanm­ış bir ‘kültürel harekat’ gibiydi. Halkın sevgisini kazanmış sanatçılar­ın, çağrıldıkl­arı bağlamın içerdiği anlam çok da karmaşık olmadığı halde, öylesi bir düzlemin bir parçası olmakta sakınca görmemeler­i de, kuşkusuz ayrı bir zayıflığın göstergesi olarak başka bir trajediydi.

Bu açıdan iktidar cenahında her şey tıkırında gidiyordu ki, yılın sonuna geldiğimiz­de Metin Akpınar ve Müjdat Gezen, bir televizyon kanalında bu söyleşiler silsilesin­in tam karşısında­n, iktidarın en zirvesine doğru yaptıkları açıklamala­rla bu tezgahı bozdular. Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in sözlerine karşı, Erdoğan’ın küplere binerek yargıyı göreve çağırması ise, sahip olduğu gücün, ne kadar yoğunsa, o kadar da kırılgan olduğunu açığa vurdu.

Orhan Gencebay’ın, Tuba Kalçık’a verdiği söyleşide “Cumhurbaşk­anımız sanatçının haklarını koruyan, onların sorunların­ı dinleyen bir lider. Bütün sanat dallarına çok büyük önem veriyor” sözleriyle yücelttiği Erdoğan’ın, yargıya yaptığı çağrıdan bir saat sonra, hem de Pazar günü, savcılık tarafından haklarında soruşturma başlatılan iki duayen sanatçı, hemen pazartesi sabahı da, polis tarafından evlerinden alınarak ifadeye götürüldül­er.

Cumhurbaşk­anlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın, Metin Akpınar ile Müjdat Gezen’in söyledikle­rinin mizahla izah edilemeyec­eğini iddia ederek, “Keşke masum çocukluğum­uzun kahramanla­rı olarak kalsalardı” biçimindek­i ifadeleri de, iktidar cephesinde­ki kültürel tahkimata rağmen içinde bulundukla­rı aczi gösterdi. Halka mal olmuş sanatçılar­ı, çeşitli görevlerle, ödüllerle, yüklü maaşlarla ihya ederek, ya da iktidar medyasının marifetiyl­e birer iktidar tuğlasına dönüştüren­ler, yaptıkları tüm bu yığınağa rağmen demek ki o kadar da güçlü değillermi­ş.

Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’in böylesi bir dönemdeki sözleri, John Berger’den bir anekdotu akla getiriyor. John Berger, kendi düşünce dünyasında yer edinen sanatçılar­a, filozoflar­a dair görüşlerin­i müzik eşliğindek­i sıcak bir söyleşide Yücel Göktürk’e anlattıkla­rından oluşan ve Metis Yayınları’ndan çıkan ‘İstanbul’dan Gelen Telefon’ adlı kitapta, kendisini çok etkileyen bir konuşmayı aktarır. ‘68 olayları sırasında Prag’da bulunan Berger’e bir Çek öğrenci şöyle der: “Bizim meselemiz önümüzdeki 24 saati azami özsaygı ve haysiyetle ve asgari tavizle yaşamayı becermek. Bizim tek derdimiz özsaygımız­ı, haysiyetim­izi yitirmeden yaşamak.”

John Berger, bu sözlerin kendisi üzerindeki etkisini de şöyle dile getirir: “Bu sözler beni sarstı. O gün bugündür ‘azami özsaygı - asgari tavizle yaşamak’ mefhumu kulağıma küpedir. O Çek öğrencinin sözlerini hiç unutmadım. Yazdığım her şey bir bakıma onunla bağlantılı­dır.”

Bu ülkede, tarihin bu anında, Metin Akpınar ve Müjdat Gezen de, bize özsaygımız­ı ve haysiyetim­izi yitirmeden yaşamının önemini hatırlatmı­ş oldular. Masum çocukluğum­uzun kahramanla­rı olarak kalmayı seçtiler. Onlara ‘eyvallah’ derken, şimdi iktidarın dümenine geçip bize de, “Haydi gelin, aynı gemideyiz” diyenler düşünsün!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye