Kriz nedeniyle bir işçi atılırsa diğer işçilerin de sonu aynı olur
Merhaba Evrensel okurları; öncelikle tüm işçi ve emekçi kardeşlerime selamlarımı iletmek isterim. Ben Gemak Tersanesinde bir projede çalışan bir inşaat işçisiydim. Bir süre çalıştıktan sonra kriz bahane edilerek çalışan arkadaşlar çıkarılmaya başlandı. Daha sonra ben ve birkaç arkadaşımı daha çıkardılar. İçerde kalan diğer arkadaşlarımız hem bizim için üzülmüşler, hem de işsizlik tehlikesi nedeniyle korkmaya başlamışlar. Bizi çıkardıklarını söylediklerinde beraber işi bırakalım ya da yavaşlatalım diye tartışmaya başladık ama genel olarak “iş bulamayız bu kriz zamanında” diye bir kaygı ortaya çıkınca herhangi bir şey yapmayı başaramadık.
Arkadaşlar da haklılardı. Üzerimizde o kadar baskı ve sorumluluk var ki; kira, çocukların geçim derdi, okul masrafları, enflasyon... Ama bir işyerinde birisi kriz nedeniyle çıkarılırsa kesinlikle diğer işçilerinde sonu aynı olur. Herkes “Daha fazla çalışalım belki bizi atmazlar” diye düşünüyordu ama öyle olmadı. Bütün arkadaşları krizi bahane ederek çıkardılar. Bizim yerimize başka bir ekip bulup onları çalıştırmaya başlamışlar. Muhtemelen bize yapılanı, birkaç ay sonra bu emekçi kardeşlerime de yapılacak.
İşten attıkları gibi bir de paralarımıza ödememişlerdi, herkese ödemek üzere söz verip tarih vermişlerdi. Biz de kendi aramızda haberleştik ve öğrendik ki bütün işçilere farklı tarihler verilmiş. Kimine 5 Ocak demişler, kimine 10, kimine 7, kimine aralık ayına tarih vermişler. Ben düzenli olarak Evrensel gazetesi okuyan bir işçiyim. Gazetedeki işçi mektupları ve direniş haberleri en çok ilgimi çeken kısımlar. TARİŞ işçilerinin, Cargill işçilerinin ve Flormar’daki emekçi kardeşlerimizin ne yaptıklarına her gün bakardım. Bir gün biz de yaşamak zorunda kalacak mıyız acaba diye sorardım kendi kendime. İşte benzeri bir olay başımıza gelmişti. Hakkımız yenmiş işten atılmıştık ve birleşmekten başka çaremiz yoktu. Tek gitsek hiçbir şey alamazdık, hatta üstüne dayak bile yiyebilirdik. Ancak Evrensel’e yazan diğer emekçi kardeşlerimizin de belirttiği gibi birleşerek bir şeyler yapma şansımız var. Tek tek herkesi arayarak ulaştım, birleşmemiz ve tepki koymamız gerektiğini anlattım. Gazetede okuduğum haberleri ve diğer emekçi kardeşlerimin mektuplarını ve haberlerini buldum. Onları teker teker bütün konuştuğum arkadaşlarıma gösterdim. Benim gibi genç bir işçiyi dinlediler. Burada gazete okumanın önemini özellikle anladım ve onlar da anladılar. Daha sonra 20 Aralık günü bir toplantı ayarladık. Atılan tüm arkadaşlar geldi. Toplantıda beni ve bir diğer işçi abimizi temsilci olarak belirlediler. Beraberce gidip tersanenin kapısına dayanacaktık. Tersaneye gittiğimizde neler yapacağımızı ve yapmamız gerektiğini ayrıntılı olarak tartıştık.
Ertesi gün sabah tersaneye gittik ve taşeron yetkilisi ile 2 temsilci görüşmeye gittik. Paraları şuan veremeyeceklerini ancak 1 hafta sonra yarısını yatırabileceklerini söylediler ve çok üstten ve küçümser tarzda konuşuyorlardı. Biz ise işçiler adına paraları bugün alacağımızı ve bunda kararlı olduğumuzu söyledik. Kararlılığımızı da o gün fazlasıyla kanıtladık. Bizleri yıldırmak için türlü şeyler denediler hatta birkaç arbede bile yaşandı ama bundan zararlı çıkan taşeron temsilcileri oldu. Tansiyon bir ara çok yükseldi ama kararlı olduğumuzu ve geri adım atmayacağımızı gördüler. Daha sonra pes edip gidip paralarımızı getirdiler. Bir kez daha hem biz hem de patronlar birleştiğimizde ve kararlı olduğumuzda işçilerin kazanabileceğinin farkına vardı. Azınlık onlar çoğunluk biziz. Tuzu kuru olan onlar, yoksul olan biziz. İşçiler olarak ancak birleşirsek güçlüyüz.