KRİZİN KADINLARA ÇIKAN FATURASI DAHA AĞIR OLACAK
geçildi... Bunun kadınlar açısından ifadesi ne oldu?
24 Haziran seçimlerine giderken özellikle iktidarın kadınların hak ve özgürlüklerine dair hiçbir vaadi olmamıştı, bunu biliyoruz, aynı zamanda seçimin sonuçlarını da biliyoruz. İlk defa başkanlık seçimiydi. Meclis önceden var olan rolünü bile oynayamaz duruma getirilmek istendi. Bu koşullarda seçilen 600 vekilin de ne yazık ki 103’ü kadın. Yine siyasi temsiliyette, kadının olması gereken yerde olmadığı bir seçim geçirdik. 24 Haziran seçimleri aynı zamanda iktidarın tek adam tek parti rejimi inşasında çok ileri bir adım attığının da göstergesi oldu. Cumhurbaşkanının iki dudağı arasında bir döneme doğru evrildik; kadınlara dair ne söylenecekse o söylüyor, kadınlara dair ne emredilecekse o emrediyor ya da ne yapılmayacaksa o söylüyor...
24 Haziran’ın ardından büyük iddialarla ilk 100 günlük program ilan edilmişti. O programda kadına dair bir şey yoktu zaten. Gerçi program ne kadar uygulandı, uygulanmadı o da tartışılmıyor ülkemizde. Şimdi ikinci 100 günlük program ilan edildi, programda “kadın” yazarak arama yapalım bir şey bulabilecek miyiz, yok! Daha önce hükümetler programlarını açıklardı; değişen sistemle Cumhurbaşkanı bir program açıkladı. Onun içinde de kadın haklarına dair bir şey var mı, o da yok!
KİMSE SUSMAMIZI BEKLEMESİN!
Bugünkü durum önümüzdeki yılın da bizim için çok kolay olmayacağı anlamına geliyor.
Kadınlar için mücadele etmekten başka bir yol yok, ediyorlar da. Cumartesi Anneleri’ni şimdilik Galatasaray Meydanı’ndan çıkardılar ama her hafta çocuklarının, eşlerinin, yakınlarının akıbetini sormaktan ve sorumluların yargılanmasını talep etmekten vazgeçmediler. En son Aydın’da jandarmanın önüne dikilen kadınlar gibi çevre mücadelesinde de önde duruyorlar. Flormar direnişindeki kadınlar, işçi kadınların mücadelesinin önemli örneği. Önümüzdeki yıl da böyle devam edeceğini söyleyebiliriz. Savaşa karşı barışı savunmaya devam edecek kadınlar. Savaşın yarattığı mülteciliğin ağır yükünü yaşayan kadınlar ve çocuklarla dayanışmaya devam edecek kadınlar. Tacize, tecavüze, şiddete karşı haklarını korumaya ve aynı zamanda tüm bunların son bulması için iktidarları, yerel yönetimleri zorlamaya devam edecek kadınlar. Çalıştıkları iş yerlerinde örgütlenme, çalışma koşullarının iyileştirilmesi, insanca yaşayacak ücret ve eşit ücret ile kadın olmaktan kaynaklı taleplerinin karşılanması için mücadeleye devam edecek. Çünkü eğer istekleriniz, talepleriniz gerçekleşmemişse, sorunlarınız çözülmemişse başka bir yol kalmıyor mücadeleden başka. Eğer iktidarın iki dudağı arasından çıkacak bir yasayla nafakamız belirlenecekse ya da tecavüz edenle evlendirilmek için yasal hazırlıklar yapılıyorsa, çocuklar taciz ve istismarla yüz yüzeyse, her gün öldürülüyorsak, şiddet, tecavüz, cinayet hız kesmiyor aksine artıyorsa o zaman sessiz kalmamızı hiç kimse beklemesin.
2018 ekonomide krizin başladığı ve özellikle işçi ve emekçiler açısından zor bir yıl oldu. Bu açıdan istihdamdaki kadınlar için ne söylemek istersiniz?
Sermayenin ve onun iktidarının kadından beklentisi; sistemin ihtiyacı olduğunda üretime katılması, onun dışındaki durumlarda evde olması. Ucuz emeğe ihtiyacı olduğunda üretimin içine çekmek, ihtiyacı yoksa iş gücü olarak değerlendirmemek ve yeniden eve göndermek biçiminde bir politika. İşsizlik zaten yüksekti ve içinde bulunduğumuz kriz nedeniyle de hızla artmaya devam ediyor. Genel işsizlik rakamı yüzde 11'in üzerinde. Ama kadın işsizliği yüzde 15'in, genç kadın işsizliği ise yüzde 26'ların üzerinde. Kadınlar işsizliği çok daha ağır yaşıyor. Türkiye'de 30 milyon kadın çalışabilir durumda, iş yapabilir, iş gücüne katılabilir durumda. Ama eğitim düzeyi, nitelikli işgücü olmaması, çocuk bakımı gibi bir sürü nedenlerle iş gücüne katılabilen sadece 10 milyon. Bunun da 1,5 milyonu işsiz. Çok çarpıcı başka bir rakam son 5 yılda 1,5 milyon kadının da çocuk bakımı nedeniyle evine dönmüş olması. Sistem kadınların üretimde daha çok yer almasını kolaylaştıran, sosyal haklarını, çalışma koşullarını düzenleyen koşulları oluşturmadığından kadınların hem iş gücüne katılımı zor hem iş gücüne katıldığında çalışma koşulları zor. Kadınlar erkeklere göre yüzde 11-17 civarı daha az ücret alıyorlar, yani eşit işe eşit ücret de yok. İktidar genel anlamıyla işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşullarını daha da ağırlaştıracak düzenlemelerin peşinde, sıra kadınlara gelince durum daha da ağırlaşıyor haliyle. Krizle birlikte artan işsizlik ve yoksulluğun kadınlara yansımasının daha ağır olduğu, olacağı da bir gerçek.