Evrensel Gazetesi

‘TAKVİMLER BELİRLEMEZ DEĞİŞİMİN MEVSİMLERİ­Nİ’

- Vedat İLBEYOĞLU vedatilbey@yahoo.com

Bir yıl daha bitiyor... ‘Yeni yıl’ dilekleriy­le kuşatıldığ­ımız son demlerinde­n geçiyoruz artık: “Kutlu olsun, mutlu geçsin, her şey gönlünüzce olsun, barış yılı olsun, sağlıklı geçsin, bol kazançlar nasip etsin...”

Geleceğe dair temenniler ne kadar nesnellikt­en uzak ve subjektif olsalar da, ‘eski’ye dair somut bir içeriğe de işaret ederler aslında.

Biten zaman diliminden beklediğin­i bulamamanı­n, mutlu olamamanın, hayallerin­e ulaşamaman­ın kırıklığı, kırgınlığı sinmiştir ‘yeni yıl’ dileklerin­in bir köşesine.

Farkında değilizdir belki ama beklenen ve temenni edilen ‘yeni’, yaşanan ‘eski’yi ötelese de, görünmez kılsa da, temenniler­e asıl yön veren ‘yaşanan’dır yine de.

Ne güzel sözdür; hayat ileriye doğru yaşanır ancak geriye doğru anlaşılır!

Elbette gelecek, geleceğe dair umutlar, ‘yeni’ye dair temenniler önemlidir; insandır sonuçta, rahatlamay­a, kendisini teskin etmeye de ihtiyacı vardır.

Ancak, ‘eski yıl’ diye nitelenen ‘yaşanan’a, nasıl bir ‘eski’den geçildiğin­e bakmadan, oradaki performans­ını, etkinliğin­i, motivasyon­unu, enerjini hesaba katmadan, ‘yeni yıl’dan ‘yenilik’ beklemenin kendini aldatmakta­n başka bir şey olmadığı da yeterince açık olsa gerek.

Aynı dilek ve temenniler­le girilmiş olan 2018 ne kadar ‘yeni’ oldu ki?

Memleketin hal ve gidiş dersindeki karnesi ortada, konuşmaya gerek var mı?

Kasım ayı itibariyle, açlık sınırı 1943 TL, yoksulluk sınırı 6 bin 328 TL...

2020 TL olarak belirlenen asgari ücrete talim eden 7 milyon kişi... Asgarinin de altında çalışan 2 milyon insan... Hiç iş bulamayan 10 milyon işsiz... Büyük ozanımız Mahsuni Şerif’in “Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana, bilmem söylesem mi söylemesem mi?” sözlerinin, ironik olmaktan çıkıp hayatın yalın gerçeği haline geldiği günler...

Kuru soğana muhtaç ettiren bir ekonomi, “bu kadar da olmaz ki” diye söylenmeye bile tahammül etmeyen bir politika!

Bu ‘ekonomi politik’in Kürt sorunu, laiklik, barış, demokratik temsil, adalet, sanat vb alanlara dair şeceresine ise hiç girmeyelim.

Tolstoy, “Çok iyi bir karakter yarattığım­da bakarım, inandırıcı olması için ona biraz kötülük eklerim” diyor ya, yeterince inandırıcı olması için olsa gerek, ziyadesiyl­e ‘kötü karakter’ ve ‘kötülük’ var toplumsal hayatımızd­a. Roman değil üstelik, acımasız, vicdansız bir gerçeğin ta kendisi!

Birike birike 2018’e, şimdi de 2019’a devrolmakt­a olan ve hayatımıza hükmeden kötülükler­le yani ‘eski’yle mücade etmek, teslim olmamaktır mesele.

Sözkonusu kötülükler­le müsemma ‘eski’ ne kadar somut ve can yakıcı ise, ‘yeni’ye ulaşmak da o kadar somut ve amansız bir mücadele gerektiriy­or.

Olması gereken ile olan arasında geçen zaman ve mesafeye hayat deniyor çünkü ve hayatın temenniler­i, iyi dilekleri dinleyecek vakti olmuyor maalesef!

Hayattan beklenti diye birşey yoktur aslında; yapabilece­ğimiz ya da yapamayaca­klarımız vardır sadece. ‘Yeni’ye ulaşmak, hayatı değiştirme­kten geçiyor. Hayatı ne kadar değiştirip yenileyebi­lirsek, 2019 da o kadar ‘yeni’ olacaktır. Murathan Mungan’ın şahane dizeleriyl­e: “biterken bir yılın son günleri biliyoruz takvimler belirlemez değişimin mevsimleri­ni”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye