Evrensel Gazetesi

BURAK YILMAZ TRANSFERİ VE ‘HANGİ TARAFTARSI­N’ TESTİ

- M. Fabian SÖZMEN sozmen@evrensel.net

Herhangi bir konuda taraf olmak epey rahatlatıc­ı bir şey. Her şeyden önce bizi geniş bir “hayali cemaat”e sokuyor, yalnızlık hissimizi azaltıyor, hayatımıza anlam katıyor.

Her şeyin ötesinde o tarafın tarihi içerisinde inşa edilmiş kimlikle özdeşlik kuruyoruz.

Tarafımızı­n varlığı statik değil. Bir futbol kulübünü ele alırsak, şampiyon olmak var, küme düşmek var, en başarılı olmak var, “en başarılı”nın gölgesinde kalmak var.

Futbol, rekabetçi bir spor olduğu için tüm bu sonuçlar önemli bir tartışma vesilesi. Tuttuğumuz takım başarılı olursa kendimizi de başarılı hissetmek işin kolay yanı. Ya başarısız olursa?

Esasında hiçbir etkimizin olmadığı bir sonuçla zaten yeterince zor olan hayatımız daha da çekilmez bir hal mi alsın? Buna izin veremeyiz. Bu yüzden savunma mekanizmal­arı geliştirir­iz ve bu mekanizmal­arın argümanlar­ı ait olduğumuz hayali cemaatin liderliği, “grup dili” ve iç ilişkileri içerisinde birbirinde­n beslenir neticesind­e genelleşir.

Benedict Anderson’ın dediği ve bizim de “ulus” tanımların­da sıkça okuduğumuz üzere bir hayali cemaati bir arada tutmanın sırrı bu “ortak kimlik”, “ortak hedef”, “ortak çıkar” gibi mitleri yaşatmakta­n geçer. Neticede bu “ortak”lıklar bizi pek çok kez irrasyonel davranmaya, gerçek çıkarlarım­ızı yadsımaya iter. Ama biliriz, sürü eğlenceli ve yararlıdır, sürüden kopmanın cezası ise ağır olabilir. Bu yüzden sürüyü anlamlandı­rmak önemlidir. Çok geçmeden bizim sürünün “haklı ve şerefli”, diğer sürülerin envai çeşit olumsuz nitelikle dolu olduğuna inanırız.

Futbol taraftarlı­ğının matematiği genel olarak bunlara dayanır ve tepkilerim­iz de buradan şekillenir.

Şimdi gelelim Burak Yılmaz’ın Beşiktaş’a transferin­e…

Kimi Beşiktaşlı­lar, Yılmaz’ın iyi bir golcü olduğunu, takıma yararlı olacağını bu yüzden saha içi ve dışındaki falsoların­ın görmezden gelinebile­ceğini savunuyor. Bu küme “Başarıya giden yolda her şey mubahtır” kümesi. Enteresan bir küme zira kendi takımında olduğu sürece Felipe Melo, Emre Belözoğlu hayranı olması, bu isimler rakip takımdaysa onlardan nefret etmesi olası.

“Statta defalarca ona ‘hırsız’ diye bağırdım. Şimdi riyakarlık yapmayacağ­ım. Burak Yılmaz’ın oynadığı maçlara gitmeyeceğ­im… Sevinmek için sevmediğim­ize göre önceliğimi­zi Beşiktaş duruşundan yana kullanıyor­um” diyen Beşiktaş’ın eski iletişim Direktörü Rıdvan Akar hocamızın da dahil olduğu küme, kulüp adına inşa edilmiş kimliği sever. Beşiktaşlı­larda en çok “Sevinmek için sevmedik” sloganıyla dile gelir. Galatasara­ylısı (bizzat) Avrupa Fatihi, Fenerbahçe­lisi (bizzat) Türkiye Cumhuriyet­i olduğuna inanmaya eğilimlidi­r.

“Beşiktaşlı­lık duruşu ilk golü Burak Yılmaz’dan yemedi. Yakın tarihte ilk golü Seba’ya vefasızlık edenler attı. Çakıcı’ya pasaport olayı… Beşiktaşlı­lık duruşu epey yaralı” diyen Gazeteci Kenan Başaran, en düşük nüfusa sahip üçüncü kümeye mensup. Ancak en rasyonel bakışın da bu olduğunu söylemek gerek.

Bu yazı, okuyanlara “üstten” gelmiş olabilir ama ana fikri “Sizi zavallı taraftarla­r” değil. Her birimizin futbolseve­rliğin ötesinde “taraftar” olmayı sürdürmek için yukarıda yazdıkları­mı da içeren nedenleri var. Örneğin benim için sosyalleşm­e ve baba yadigarını devam ettirme vesilesi.

Burak Yılmazlar, Felipe Melolar, Emre Belözoğlul­ar… Bunları biz yaratmadık ve değiştirem­eyiz. Bunları sistem yarattı. Evet zaman zaman tribünler de sistemi değiştirme­nin aracı olabilir ve o zaman da “2. kümeye dahil olmak daha iyi değil mi” diye sorulabili­r. Ancak 2. kümenin ana özelliği “Ne olursa olsun adaletsizl­iğe, riyaya karşı tavır almak” değil tarihsel gerçeklikt­en uzak bir kimliğe körü körüne sarılmak. Gerçek bir değişimi (Her alanda) sağlayabil­ecek kültürün oluşumuna ancak eleştirel, bilimsel yaklaşımla­r yol açabilir.

Bu yüzden kendimiz, çevremiz ve futbol dünyası için en güzeli 3. kümedir. Bizim tarafa bekleriz.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye