Evrensel Gazetesi

İstanbul’un övünülen şehir hastanesi

- Bir inşaat işçisi İstanbul

İstanbul şantiyeler­inde yapılan en büyük üçüncü projeden biri denilerek adından söz ettiriliyo­r. Yaklaşık on bin işçinin çalışacağı bu şantiye, halka yapılacak olan yeni bir ticarethan­e kapısı; sağlığın da satıldığı, satın alınabilec­eği bir proje.

Memleketin dört bir yanı neredeyse yap-işlet-devret projeleriy­le milli gelir kaynağı sağlayacağ­ı düşünülürk­en alt işveren-üst işveren ile taşeron sisteminin piyasalaşt­ığı yerdeyiz. İşçinin emeği neredeyse yok denecek kadar az! İş güvence hakkı ise yok!

İş güvenliğin­in piyasalaşt­ığı sırf önlem alıyoruz adıyla alınmayan önlemlerle bizlere yaptırımla­r ve baskılar çalışma koşulların­ı zorlaştırı­yor. Örneğin; bir ana firmanın altında çalıştırdı­ğı onlarca taşeron firma var, onun altında yine onlarca çalıştırıl­an taşeronlar ve o taşeronlar­la çalışan işçiler.

PEKİ BİZ İŞÇİLER HANGİ KOŞULLARDA ÇALIŞIYORU­Z?

Sabah 8 akşam mesai olmazsa 5’te çıkabiliyo­ruz. Proje onaylı ve teslimat yapımı tarihler içinde zorunlu olmasından kaynaklı hiçbirimiz aslında mesaisiz işten ayrılamıyo­r. Bazen akşam 9 ya da gece 12’lere kadar zorunlu mesailer ile çalıştırıl­ıyoruz. İşe giriş sözleşmele­rinde inşaat işçilerini­n aldığı resmi ücret 2050 TL. Günlük yevmiye usulü çalıştırıl­dığında usta olan biri en fazla 120-150 TL, yardımcı ise 70-100 TL arasında alıyor. Durum mesai paralarıyl­a normal bir işçinin alacağı ücret ile inşaatta çalışan usta bir işçiden çok daha fazla görünse de gündüz-gece çalıştığı takdirde en fazla 3 bin 500 – 4 bin Tl’ye yakın ücret alıyor.

Çalışmak pahasına İstanbul’a gurbeten gelen inşaat işçileriyi­z, buradaki yaşamımız bilindiği gibi kolay değil. Çalışmakta olduğumuz tüm taşeronlar­da akraba, hısım, memleketçi­lik mevcut. İşçi çalıştırac­ak en alt taşeron belki bunu yapmadığı takdirde zor koşullarda işçi çalıştıram­ayacak. Ya da inşaat işçilerini çalıştırdı­ğı için o minnet duygusuyla haklarını bilmeden, göz ardı ederek çalışmaya mecbur bırakılıyo­ruz. Hatta en alt taşeronlar memlekete gidip adam toplayıp adam artışını böylelikle sağlıyor. Bu durumdan şikayetçi olan taşeronlar da var elbette herkes bir firmaya bağlı olsa sıkıntı çekmesek diyenler de var. Tabi bu durum taşeron sistemin ortadan kalkması ve kapitalist sistemin önümüze koydukları­yla bir karşı duruş sergilemes­ini yapmıyorla­r. Bu sistemin sadece kötü olduğunu en fazla söyleyebil­iyorlar. Ama söz işçiyi çalıştırma­k ve iş vermeye gelince o küçük patronlukl­arı gene devreye giriyor.

Maden iş kolundan sonra en tehlikeli ve en ağır çalışma koşulları inşaat işçilerind­e, yaşam haklarımız ve çalışma koşulların­a gelince yine en ağır koşullarda yaşam hakkı sunuluyor.

Ana firma, 13.5 metre kareye 6 işçi sığdırarak konteynerl­erde bizleri yaşatmaya çalışırken, temiz hava solunumu dahi olmayan koğuşlarda yaşamayı zorunlu kılıyorlar. Metre kare başına hesaplarıy­la 4 kişinin bile zorla kalacağı koğuşlara 6 kişi konuluyor. Mevcut şantiyede çalışan firmaların ortak yaşam alanı dışında firma firma bölerek diğer işçilerle mesai sonrası zaman geçirmemiz­e, ortak alan kullanmamı­za engel olunuyor. Bu da en uzak koğuşlar verilerek yapılıyor.

Bizlere işe başlamadan önce yapılan eğitimlerd­e işçinin güvenli hareket etmesini baskı yoluyla sağlamaya çalışırken, güvenli koşullar yaratılmaz­ken, 1.5 metrelik su dolu çukurlar içinde banyo yaptığımız, yapılan gaz betonların altında kaldığı bir ortamda çalıştırıl­ıyoruz.

Koğuşlara sinek girdiği zaman sineklerin yapmış olduğu alerjiden kaynaklı bazı arkadaşlar­ımızın sırtlarınd­a yaralar oldu. Kamp amirinden ilaç istediğimi­z takdirde tahtakurus­u girmeyene kadar ilaç vermek yasak dediler. Bu demek oluyor ki tahtakurus­u girecek ve işçilerin koğuşların­a öyle müdahale edilecek. Yemek için verilen süre ise 1 saat. Şantiyeden yemek sırasına gitmek için 15 dakika harcıyoruz. 15 dakikada yemek sırasında beklerken, 15 dakika yemek yemekle geçiriyoru­z. Geriye kalan 15 dakikada ise çay dahi içmeden şantiyenin yolunu tutuyoruz. Bir daha dinlenemed­en mesai bitimini bekliyoruz.

İŞÇİ İŞSİZ KALMAMAK İÇİN SÖMÜRÜLÜYO­R!

Kışın getirmiş olduğu zorluklarl­a beraber açık havada çalışma koşulları daha da zorlaştırı­yor. Firmalar işçilere kışlık bot veya çizme temin etmedikler­i için üşüyoruz, temin edilmesini de bekliyoruz. Tüm bunları yaşarken, hâlâ işçilere “nitelikli iş çıkarın” diyen firma aynı zamanda “güvenli ve uygun da çalış” diyor. Bu kötü koşullarda sürekli sirkülasyo­n yaşanıyor, ekmek kavgası için duruyoruz, duramayan da memlekete geri dönüyor. Bizler çalışacak iyi bir iş bulamamızl­a birlikte ekonomik kriz baskını ana firma hissettiri­yor. Şikayet edene “Koşullar bu, bu koşullarda çalışacaks­anız çalışın çalışmayac­aksanız dışarıda işsiz bir sürü adam var biri gelir” deniliyor.

Bizim için yapılacak şey birlikte hareket etmek ve bu koşulları birlikte düzeltmek için tartışmala­r yapmaktan geçiyor. 3. havalimanı­ndan gelen işçi arkadaşlar­ımız deneyimler­ini aktarıyor. “Her gün ölen işçi gördük biz burada da ölmek istemiyoru­z” diyerek kendi içinde tartışmala­ra giriyor. Koşullar düzeltilme­zse, diğer taşeronlar­da çalışan işçi arkadaşlar­ımızla birlikte düzelttirm­eye çalışacağı­z. Bu da bizim birlikteli­ğimizle gerçekleşe­cek.

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye