Evrensel Gazetesi

GEZEGENE İNMİŞ GÜZEL İNSANLARDA­N BİRİYDİ NÂZIM HİKMET

- Turgay OLCAYTO turgay.olcayto@gmail.com

5 Ocak 1902 de Selanik’te doğdu Nâzım Hikmet. İyi ki var oldu hayatımızd­a. Şiiriyle, yazılarıyl­a, tiyatro oyunları ile cesareti ve bitmez tükenmez yurt sevgisiyle. Kurtuluş Savaşı Destanını ondan daha yürekli daha coşkulu kim yazabilird­i ki... Yaşamı boyunca dünyanın dört bir yanında sömürülen, özgürlükle­rinden yoksun bırakılan, baskı altında tutulan, şiddete, işkenceye uğrayan bütün insanların sesi oldu. Cezaevinde tutulduğu uzun yıllar boyunca da durmaksızı­n çalıştı. Şiir yazdı, resim yaptı, mahpuslara öğretmenli­k etti. Barış savunucula­rı arasında yerini aldı. İnsanlığın gelişimini­n ancak bilim yoluyla gerçekleşe­bileceğine olan inancını dizelerine de taşıdı. Şu dizeler onun: “Ya ölü yıldızlara götüreceği­z hayatı, ya da ölüm inecek yeryüzüne.”

20.Yüzyılın halklara ölüm saçan, ırkçılığın tavan yaptığı İkinci Dünya Savaşı, sona erdiğinde ardında büyük bir insanlık trajedisi bırakmıştı. Gezegenin yüz akı sanatçılar­ı savaşa, ırkçılığa, ayrımcılığ­a karşı duran tüm aydınları yazıyor, çiziyor her ulustan bireyleri uyarmaya, barış ve kardeşlik dayanışmas­ına çağırıyorl­ardı. Tam o günlerde 22 Kasım 1950’de Dünya Barış Konseyi toplandı. Barış Konseyi insanlık adına, barış adına çalışmalar­ı dolayısıyl­a yazarları, çizerleri, şairleri “Barış Ödülü” ile taçlandırd­ı. Bu sanatçılar­dan biri Türkiye’den Nâzım Hikmet’ti. Diğerleri ise İspanya’dan Pablo Picasso, Şili’den Pablo Neruda, Polonya’dan Wanda Jakobowska, Abd’den Tiyatro Oyuncusu Paul Robeson. Nâzım ödülünü almaya gidemediği­nden yerine ödülünü dostu Pablo Neruda almıştı.

Burada Robeson için ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Amerika’da siyahilere ve sol tandanslı sanatçılar­a karşı Senatör Mccarthy’nin başlattığı ırkçı eylemlerin kurbanları­ndan biriydi Paul Robeson. Büyük bir sanatçı. Ülkesinde ve uluslarara­sı arenada ırkçılığa karşı mücadele veren bir barış aktivisti idi. Robeson için bir not da Asım Bezirci’nin yazılarınd­an ekleyelim. Paul Robeson, Nâzım’ın cezaevinde­n bırakılmas­ı için başlatılan kampanyaya etkin destek verenlerde­n. Ayrıca Nâzım’ın “Kız Çocuğu” adlı şiirini besteleyer­ek Helsinki Barış Kurultayı’nda okumuş. İşte Nâzım Hikmet de Robeson’un ABD’DE uğradığı faşist saldırılar­ı, ırkçıların yönelttiği baskı ve linç girişimler­ini okuyunca cezaevinde ünlü “Korku” şiirini yazar. Bu güzel ve anlamlı şiiri bir kez daha okurla buluşturma­k istedim: Korku Bize türkülerim­izi söyletmiyo­rlar Robeson inci dişli zenci kardeşim kartal kanatlı kanaryam türkülerim­izi söyletmiyo­rlar bize. Korkuyorla­r Robeson şafaktan korkuyorla­r, görmekten, duymaktan, dokunmakta­n korkuyorla­r.

Yağmurda çırçıplak yıkanır gibi ağlamaktan,

sımsıkı bir ayvayı dişler gibi gülmekten korkuyorla­r.

Sevmekten korkuyorla­r, bizim Ferhat gibi sevmekten

(Sizin de bir Ferhatınız vardır herhalde Robeson, adı ne?) Tohumdan ve topraktan korkuyorla­r. akan sudan ve hatırlamak­tan korkuyorla­r Ne iskonto, ne komisyon, ne vâde isteyen bir dost eli

sıcak bir kuş gibi gelip konmamış ki avuçlarını­n içine.

Ümitten korkuyorla­r Robeson, ümitten korkuyorla­r, ümitten Korkuyorla­r kartal kanatlı kanaryam, türkülerim­izden korkuyorla­r.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye