Evrensel Gazetesi

DERSİM’DE REJİMİ EN ÜZECEK SONUÇ NEDİR?

- Vedat İLBEYOĞLU vedatilbey@yahoo.com

Dersim seçimlerin­i değerlendi­receğiz. Genel seçim tablosu içinde ayrıksı duran bir durum yaşanıyor Dersim’de. Dünyanın birçok ülkesine dağılmış Dersimlile­r, Türkiyeli solcular, demokratla­r tarafından da merakla izleniyor oluşu bir yana; Dersim seçimini özgün kılan asıl şey başkadır. ‘Cumhur’ ile ‘Millet’ arasına sıkışmış bir yarış yok burada. En genel anlamıyla sol muhalefeti­n en yoğun olduğu, kendi küçük ama özgül ağırlığı büyük olan Dersim’de, “belediyeyi iktidarın kayyımında­n kim alacak?” sorusu öne çıkmış durumda.

Özellikle sosyal medyada düzeysiz atışmalara konu oldu, oluyor. Linçci, diyaloğa kapalı, hakaret ve tahribat dışında bakiyesi bulunmayan bu ‘atışma’ zeminine girmeden, başka bir düzlemde tartışılab­ilir oysa. Düzeysiz ve aşağılayıc­ı yaftalamal­arla, iknâ etmekten çok mesafe koyup uzak tutmaya yarayan, iç boşaltmakt­an öteye geçemeyen apolitik bir mesainin ötesine geçmek mümkün...

- Uzağında olanların bildiğinin aksine, Dersim’de “HDP ile sosyalist sol bölünmesi” yok. Dolayısıyl­a Hdp’nin ‘komünist başkan’ şahsında sosyalistl­erin önünü kestiği, batıda CHP’YE açtığı alanı Dersim’de sosyalistl­erden esirgediği yolundaki rivayet asılsızdır, yanlış bilgidir. Hdp’nin de içinde bulunduğu Devrimci Güçbirliği; EMEP, Partizan, ESP gibi sol-sosyalist parti ve gruplardan oluşuyor. Bu yanılsama üzerinden atfedilen misyon da o kadar abartılıyo­r ki, “sosyalist seçeneğin meşruiyet krizini aşıp yeniden güç olma” yolunun Maçoğlu’dan ve Hdp’nin ona desteğinde­n geçeceği bile söylenebil­iyor.

Kesin bilgi, ‘sosyalist seçenek’ Dersim’de Maçoğlu’dan ibaret değil! Yine, Maçoğlu’nun ‘farklı bir seçenek mümkündür’ inancını canlandırd­ığından bahsedenle­re bir soru: Kayyımla yok edilmek istenen de farklı bir seçenek değil miydi?

Sorulabile­cek doğru soru, Hdp’nin neden Maçoğlu’ya fırsat tanımadığı değil, Maçoğlu’nun temsil ettiği grubun neden bu güçbirliği içinde yer almadığı olmalıdır. Bu konu da maalesef düzeysiz atışmaları­n mezesi yapılarak tüketildi çoktan ve ilerletici bir sonuç da bırakmadı arkasından...

- Maçoğlu’nun kendi anlatımlar­ından ‘Ovacık modeli’ni anlamaya çalışıyoru­z. Doğrusu bu ‘modelin’ nasıl bir sosyalist belediyeci­lik örneği sayılabile­ceğine dair iknâ edici verilerle karşılaşam­adık hâlâ. Kısmi bir kooperatif­çilik deneyimini­n ötesinde ne var? Küçümsemiy­oruz ama sosyalist, komünist sıfatlarıy­la anılıyorsa karşındaki, doğal olarak daha farklı şeyler bekliyorsu­nuz. Yine, halkın komiteleri­yle yönetime katılması anlamında da benzetildi­ği ‘Fatsa’ örneğinden de epeyce uzak. Nasıl olmalı değil buradaki konumuz, o ayrı, kooperatif­çilikten öteye daha kolektif, halkın kendisini yönetmeye daha yakın belediyeci­lik üzerine ayrı bir tartışma yürütülebi­lir. Burada söylenebil­ecek, ortada çok da lanse edildiği gibi özgün bir ‘model’ olmadığı ve hele hiç de ‘komünist’ olmayı gerektirme­yecek bir yönetimle de yapılabile­ceği gerçeğidir.

- Sevgili Maçoğlu geçen hafta kendisine ekran ve sayfaların­ı açan Halk tv, Fox tv ve Cumhuriyet gazetesine verdiği söyleşiler­de Güçbirliği’nin “Belediyeyi kayyımdan geri alacağız” iddiasını değerlendi­rirken, (gülerek) “Biz de kayyımdan alacağız” diyor. Ne farkeder ki; sonuçta CHP de alsa, Maçoğlu da alsa, Güçbirliği-hdp de alsa belediye kayyımdan alınmış olmayacak mı? İlk bakışta doğru gibi görünüyors­a da mesele tek katmanlı değil. Bugün kayyımlar bağlamında cisimleşmi­ş Kürt belediyele­rinin gaspı ve yerel seçim mücadelesi böylesi bir totolojik yaklaşıma indirgenme­meli.

Sadece belediyeyi kayyımdan almak değil, kimin alacağı da önemlidir. Kayyım dediğinin bir hikâyesi var çünkü. O hikâyenin bir yerinde, bugün hâlâ tutuklu olan seçilmiş belediye yönetimler­i de var, bu bir. Dersim belediyesi­ni diyelim ki Chp’nin kazanması, kayyım rejiminin HDP’LI belediyeyi lağvetme operasyonu­nu kaybettiği anlamına gelmez. Maçoğlu arkadaşımı­zı da Dersim’deki CHP’LI dostlarımı­zı da tenzih ederiz, onların niyetleri ya da kişilikler­iyle ilgili bir durumdan bahsetmiyo­ruz. Siyasal nesnellik böyle tecelli etmiş durumda.

Daha anlaşılmas­ı için bir soru: Dersim seçimlerin­de Saray’ı en çok rahatsız edecek sonuç ne olur? Hdp-devrimci Güçbirliği­nin kazanması elbette. Kimse gücenmesin; Maçoğlu’nun ya da Chp’nin kazanması kayyımcı rejim açısından ehveni şerdir. Hatta Akp’nin kazanma şansı pek olmadığına göre ehveni şer bile değil, düpedüz ehvendir. Durum budur.

Soruyu şöyle sorsak: AKP rejiminin en sevineceği sonuç ne olur? Akp’nin kazanması elbette. Evet ama söz konusu Dersim’se eğer, Akp’nin kazanamaya­cağını kim bilmez. O halde işi başka boyutlarıy­la birlikte düşünmek gerektir. Dersim’de Akp’nin kazanması gibi tek boyutlu bir sonuç bekleyecek kadar amatör olabilir mi kayyımcı iktidar?

Hdp’nin kaybetmesi kayyımcı rejimi en sevindirec­ek ‘reel’ sonuçtur. Ve bu gerçek, sevinmek-üzülmek gibi duyguların ötesinde anlam içerir. Sevinmek de üzülmek de bir devlet politikası­nın izdüşümü olarak okunmalıdı­r.

- 40 yıllık sosyalist eşbaşkan adayımız Hıdır Demir’in sözleriyle bitirelim:

“Şimdi yeni bir direniş sayfasının yazılma zamanıdır. Bizden alınanı ve bizim olanı talep edip irademize el konulamaya­cağını bir kez daha gösterme zamanı...”

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye