HABERİN İÇİNDEN
kullanarak meydan okumaya, partinin Diyarbakır il örgütünün binasına kapısını kırıp içerdekileri gözaltına almaya,...varan suçlamalar, taciz ve tehditler yapmaktadır!
Nihayet bu tehdit ve hedef göstermeler, Soylu tarafından CHP milletvekillerini de kapsamına alacak biçimde genişletilmiştir. CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’ya yönelik Bakan Soylu’nun suçlamaları, parmak ısırtacak düzeye varmıştır.
Soylu, Chp’nin Ankara ve İstanbul adayları Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu’ya hitaben şunları söyleyebilmiştir: “Çıksın şunu söylesinler ya; 'PKK lanet bir terör örgütüdür. Bunların da bunların getireceği oyun da Allah belasını versin' desinler. 'Terör örgütü cenazesine giden Sezgin Tanrıkulu'ndan ve onun gibi milletvekillerinden nefret ediyorum. Onlarla aynı parti altında bulunmaktan tiksiniyorum.' Hadi desinler ya!"
SOYLU’NUN TUTUMU KİŞİSEL VE RASTLATISAL DEĞİL
Yani İçişleri Bakanı sadece AKP-MHP adaylarını desteklemekle kalmıyor muhalefet adaylarının nasıl konuşması gerektiğini de dikte ediyor.
Peki, bugünün, Cumhurbaşkanı tarafından “atanmış” İçişleri Bakanı seçim kampanyasında rol üslenip, muhalefet partileriyle sadece polemik de değil onları tahkir ve tehdit eden, müdahalesini parti bastıran, partilerin seçim faaliyetlerini polis marifetiyle engelleyen girişimler yapabilir mi?
Tabi, bırakalım demokratik normları, mevcut yasalar çerçevesinde kalıyorsa bile yapamaz. Ne var ki, epeyden beri Cumhurbaşkanı liderliğinde MHP-AKP odaklı resmi ve gayri resmi güçler, “Biz bildiğimizi yapalım yasalar arkadan gelir” mantığı ile hareket etmektedirler.
Bu yüzden de Bakan Soylu’nun tutumu, ne kişiseldir ne de rastlantısalıdır. Tersine Soylu’nun tutumu, “tek adam rejimi”nde atanmış bakanların; nasıl bir “partizanlık” ve kendilerin atamış olana karşı “adanmışlık” çizgisinde, nasıl birer “parti militanı” gibi davranması gerektiğinin ete kemiğe büründürülmüş halidir.
“Eski yönetim”de, bakanlar seçilmiş bu nedenle de siyasi kişilerden yapılıyordu. Bu bakanlar, seçilmiş olmaları ve sonraki seçimlerde de seçime girecek olmalarından dolayı bağlı oldukları partilerin siyasi faaliyetlerine, seçim kampanyalarına, bakanlık imkanlarını kullanmamak koşuluyla, katılıyorlardı. Ama yeni “Türk usulü başkanlık sistemi”nde bakanlar,