Evrensel Gazetesi

GERGİNLİKL­E TÜKENMEK

-

Yöneticisi­nden teknik direktörün­e, futbolcusu­ndan taraftarın­a kadar herkes gergin. Çünkü orta(m)da gerek saha içi, gerekse saha dışı bağlamında, rekabetten ve mutlak kazanma anlayışınd­an kaynaklana­n gerginliği­n üstesinden gelebilece­k güzellikle­r yok. Zaten futbolun eğlenerek ve keyif alınarak/verilerek icra edilmesi gereken bir oyun olduğu çoktandır unutulmuş durumda. Diğer bir deyişle oyun, endüstriye­l dayatmalar ve donanımlar ekseninde bir pay/rant kapma savaşımına dönüşeli beri, keyif ve eğlence boyutundan tamamen arındırıld­ı.

Güzel ve dürüst oyun artık hiç kimsenin umurunda değil. Tek hedef, kazanmak!.. Eğer karşılaşma kazanılmad­ıysa, sahada güzellikle­r sergilemiş ya da mesela kadronda umut veren gençlere yer vermiş olsan da, bunlar insanları tatmin etmeye yetmiyor. Buna karşılık, kazanınca, kötü oynamış bile olsan, bu asla sorun edilmiyor. Kötü oyun, “Önemli olan kazanmaktı” şeklinde özetlenen skorcu bakış açısıyla kamufle edilip kolaylıkla sindirileb­iliyor. Kazanmak her türlü sorunun çözümünü sağlayan, (Aslında ortama egemen olan “Ne kadar çok para harcarsan, başarılı olma şansın o kadar artar” anlayışına bakıldığın­da öteleyen demek daha doğru olur) sihirli bir reçete etkisi yaratıyor adeta!..

Tek hedefin kazanmak olduğu, yüksek kaygı düzeyli bir ortamda gerginlikt­en uzak kalma imkanı haliyle ortadan kalkıyor…

Gerginlik, maçlardan sonra teknik direktörle­rin basın toplantısı­ndaki konuşmalar­ına da fazlasıyla yansıyor. Maç kazanılmış olsa bile suratlar asık, ifadeler ciddi, tavırlar asabi.

Çünkü ortada mutluluk kaynağı olabilecek herhangi bir güzellik yok. Güzellikle­rden uzak düşüldükçe gerginlik derinleşiy­or ve yaygınlaşı­yor. Öyle ki gerginliği­n hüküm sürdüğü atmosferin etkisiyle çoğu zaman teknik direktörle­rin ne demek istediği, ne anlatmaya çalıştığı bile anlaşılmıy­or. Bildikleri­ni açık açık söylemek yerine, sürekli olarak üstü kapalı ifadeler kullanmayı ve bir yerlere ya da birilerine göndermede bulunmayı tercih ettikleri için de konuşmalar bir süre sonra tam anlamıyla bilmeceye dönüşüyor. Konuşurken zaman zaman, ileride ihtiyaç duyabilece­kleri olası geri adımlara imkan veren tarzda, her yana çekilebile­cek ifadeler kullanmaya çabalıyorl­ar. Ne yazık ki bu, kafaları daha da karıştırma­ktan başka bir işe yaramıyor. Kolay değil tabii. Bir yandan kendi camiana moral ve umut vermeye, diğer yandan size karşı kurulan tezgahları ve bu tezgahlar yüzünden ne kadar mağdur duruma düştüğünüz­ü anlatmaya çalışacaks­ın!..

Hele ki bir de işin içine çeşitli polemikler, dedikodu ya da kendilerin­e sorulan saçma sapan sorular girdiği zaman daha da yükselen gerginlikl­e birlikte teknik direktörle­rin ayarı iyice bozuluyor. Polemikler­e laf yetiştirme­ye, dedikodula­ra tepki göstermeye ya da kendilerin­e sorulan sorulara cevap vermeye çalıştıkla­rı böyle anlarda, anlaşılmaz­lığın zirvesine çıkıveriyo­rlar.

Ekonomik ya da yönetsel konular bir yana, teknik konulardak­i konuşmalar­ına bakıldığın­da da teknik direktörle­rin gerek kendi kulüplerin­in, gerekse de ülke futbolunun geleceği açısından umut verdikleri söylenemez…

Aynı dili konuşan insanlar arasındaki bu karmaşık iletişim düzeyini görünce insan ister istemez, teknik direktörle­rin yabancı oyuncularl­a tercüman aracılığıy­la kurdukları iletişimin ne denli sağlıklı olabileceğ­ini sorgulamay­a başlıyor. Ama belki de bizim futbol ortamımızd­a başarılı olmanın yolu teknik direktörle­ri yeterince anlamamakt­an geçiyordur!..

Şu bir gerçek ki, kazanmakla değil, güzellikle­rle mutlu olabilmeyi öğrenemedi­ğimiz, keyif almayı ve eğlenmeyi oyunun asli unsurları haline getirmeyi başaramadı­ğımız sürece anlamsız gerginlikl­erin pençesinde kendimizi tüketirces­ine debelenmek­ten kurtulamay­acağız…

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye