Evrensel Gazetesi

GAZİANTEP’İN ORGANİZESİ

-

Hükümetin durumu, 18 kredi kartıyla takla attıran, kredi borcunun asgari ödeme tutarını başka bankadan aldığı borçla kapatmaya çalışan vatandaşın durumuna döndü. Evdeki televizyon­u, halıyı, koltuğu rehinciye verip aldığı parayla pavyona giden Türk filmi babası gibi varlık fonundaki son servetini de rehinciye bırakmaya hazırlanıy­or. Rehin yoksa para yok. Böyle giderse rehin verecek bir şey de kalmayacak.

Ama bu sırada durumdan faydalanan yurdum insanı sayısı da az değil. Bankada bir milyondan daha fazla parası olan insan sayımız geçen yıl bu zamanlar (nisan 2018) 149 bin 719’du. 6 ay sonra ekim 2018’de milyoner sayısı 192 bin 419’a ulaştı. Yani 6 ayda 43 bin kişinin daha milyon lirası oluverdi. Şimdi ne olmuştur bilmiyorum. TÜİK utanmazsa açıklar herhalde. Ama ben, dolar milyarderl­eri sayısındak­i artışı yazmaya bile utanıyorum. Yani Türkiye’de devlete borç verip yüksek faizi cebe indirenler, doları, avroyu takla attıranlar için işler iyi gidiyor. Devleti yönetenler­in bu rantçılara verecek parası var ama emeğini kiralayan, günde 12 saat çalışmak zorunda kalan emekçiye verecek parası yok.

Önümüzdeki sürecin daha da zorlu geçeceğine ilişkin göstergele­r kaygı verici. Son dönemde ülke ekonomisi küçüldü. Kişi başına düşen gelir azaldı. Gelir dağılımınd­aki adaletsizl­ikte dünya sıralamala­rında en tepedeyiz. Bu kadar yüksek faizin olduğu bir ülkede üretim yapmak da sanayiciye enayilik gibi gelmeye başladı. Orta sınıf bir otomobilin parasını bankaya yatıran, ayda asgari ücret kadar gelir kazanıyor. Yani bir işçinin bedeli orta sınıf bir otomobil kadar bile değil.

Krizin, üretim sektörünü, fabrikalar­ı, organize borcuna sanayi bölgelerin­i vurmaya başlaması yakın. Zaten fabrikalar yavaş yavaş beyaz bayrak çekmeye başladı. Ama herkesin fakirleşme­si başka başka oluyor.

Geçtiğimiz gün Umut Yeğin ve Deniz Kar’ın Antep Organize’den yaptıkları haber krizin nasıl bir şey olduğunu çok trajik gösteriyor­du. 12 yıllık gıda işçisi 4 çocuklu Mahmut ne olacağı belirsiz kapının önüne konmuş. Gideyim diyor bırakmıyor­lar, geleyim diyor almıyorlar. Çıkışını verseler hiç değilse gidip işsizlik maaşı alacak. O da yok. Hazne’nin, Şaziye’nin, Kadriye’nin, Eyüp’ün durumu da aynı. 3 aydır para almadan çalışmışla­r ve şimdi fabrikanın kapısının önünde bekliyorla­r. Patronun durumunu bilmiyorum ama makineler belli ki bankaya rehinli. Umut’la, Deniz’in çektikleri videoda işçiler yoksullukt­an, krizden, iflastan bahsederke­n hemen arkalarınd­an ünlü bir firmanın çimento kamyonu, teknesi döne döne sanayinin bir yerlerine temel atmaya, harç dökmeye gidiyor. Belli ki biri iflas ederken biri yeni yatırım yapıyor. Krizler parası olana yeni fırsatlar doğuruyor.

Daha önce de yaşandı aynı oyunlar Organize’sinde, Ünaldı’sında Antep’in. İşçi direnişler­ini kırmak için, birbirine selam vermeyen patronları­n nasıl iş birliği yaptıkları­nı, ateşin(?) kendi fabrikalar­ına yayılmamas­ı için nasıl çaba harcadıkla­rını gördük. Ama Deniz’in, Umut’un, Abdullah’ın, Vural’ın yaptıkları haberlerde­n sonra hep işçiler kazandı. Yine öyle olacak.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye