MAHİR METE KUL’UN ARDINDAN

Bugünlerde Türkiye’de yalandan bol bir şey yok. Yalanın her çeşidi, her yerden fışkırıyor. Yalan haber, olağan. Devlet haber ajansı, yalan ajansı oldu. Durum kötüye gittikçe daha çok yalan üretiyorlar. İçişleri oldu, yalan işleri. Damat büyük sözler söylemek üzere ABD başkentine gönderilir; anlattıkları ile dalga geçilir çünkü ekonominin düze çıkacağı bir yalandır.

Rejimin gidişi daha da basitleştirilebilir. Yalan. Ardından yıkım. Sonra yıkımı örtmek için yalan. Yalanları değiştirmek için başka yalanlar. Hukukun yok edilmesi. Sonra gelsin yalanlar. Kes-yapıştır, karala vb. yalan dolu iddianameler. Sonra gelsin cezalar. En temel hakları yok sayma. Sonra din üzerinden yalanlar. Sonra yine yalanlar, yalanlar, yalanlar.

Seçim öncesi yalanlar, seçim günü yalanlar, seçim sonrası yalanlar. Seçimin yitirildiği yerlerde yalanlar. Oyları yok sayma, kazanan adayları yok sayma, sonra yalanlar, yalanlar...

Bütün bu yalanlar, rejimin yıkım ve yok etme siyasetinin bir parçası. Bu rejiminin yaptığı apaçık ortada. Yıkmak, yok saymak ve yok etmek. Meriç üzerinden Yunanistan’a geçmeye çalışırken boğulan Mahir Mete Kul’u işte bu siyaset ölüme sürüklemiştir.

Yalanlarla dolu mahkemelerde yargılanan ve 10 ay cezaevinde tutulan Mahir Mete Kul’u, bir de yurt dışına çıkış yasağı ile kapana sıkıştıran bu rejimdir. Onu ve daha nice insanı ölüme sürükleyen, bu rejimdir. Onu Meriç’te bırakmayan ve bulunması için tüm gücü ile çabalayan annesi Ünzile Araz da, özgürlük ve adalet mücadelesinden vazgeçmeyenler de sorumluların kim olduğunu biliyor.

Bu yalandan rejim çökecek. Bu rejimin sahipleri ve tüm yalancılar hesap verecek. Bunu biliyoruz. Mahir Mete Kul’u unutmayacağız.