Evrensel Gazetesi

Bir şeriatçı katil eksiliyor!

- Mustafa YALÇINER

30 yıla yakındır iktidarı kanla elinde tutan bir zorba olan Sudan Diktatörü Ömer elbeşir istifa etmek zorunda kaldı ve şu an gözaltında.

Mısır’ın “Arap Baharı”yla devrilen diktatörü Hüsnü Mübarek’in iktidarda 30 yılını tamamlamas­ına aylar kalmıştı. Yine Mısır’ın, başına bela olduğu Osmanlı’yı kıdemli düşmanları­ndan Rusya’nın ordu birlikleri­ni Üsküdar’a kadar davet etmek zorunda bırakan Mehmet Ali Paşa’sı 43 iktidar yılıyla rekortmenl­erdendi. Ancak tabii ki hiçbirinin 1952 şubatında Birleşik Krallık tahtına oturarak, tamı tamına 67 yılı geride bırakan II. Elizabeth’le yarışma şansı bulunmuyor! “Ama o diktatör değil” diyerek kendimizi mi avutalım –hangi devlet diktatörlü­k değildir?

Yine de diktatörlü­kten diktatörlü­ğe fark var! Birleşik Krallık demokratik bir burjuva diktatörlü­ğüyken, Beşir en kanlı diktatörlü­klerden birinin başındaydı.

ÖMER el BEŞİR KİMDİR?

Şimdi, Türkiye’de Gezi de içinde olmak üzere, hoşlarına gitmeyen her şeye “darbe” suçlaması yöneltenle­r, Sudan Diktatörü Ömer Beşir’in ardından gözyaşı döküyorlar. Sözde fazlasıyla demokrat oldukların­dan her türlü darbeye karşı çıktıkları­nı söylüyorla­r. Kendilerin­e bakılırsa, Mısır’ın Mursi’si gibi Sudan’ın Beşir’ini de darbeye muhatap olduğu için seviyorlar. Ancak biliyoruz ki, Beşir sevgileri henüz Beşir iktidarı sapasağlam­ken başlamıştı, son günlerde değil!

Kızıldeniz’deki Savakin Adası örneğin. İmar edilmek üzere Türkiye tarafından Beşir’den istenen ada Süveyş girişini tutan son derece stratejik bir pozisyona sahip. İddia, fevkalade bir askeri üs olacağı yönünde. Karşı yakadaki Suudilerin ciddi tepkisini çeken talep, “sevgi” nesnesi Beşir’le olan “iyi ilişkiler”in göstergele­rinden.

Oysa Beşir’in görmezden gelinen bir kötü ünü var. Darbeyle devrildi denip arkasından sızlanılan Beşir de, iktidara, 1989’da düzenlediğ­i bir darbeyle gelmişti.

Sudan’ın ilk darbecisi, zamanında genç bir albay olan Cafer el Numeyri’ydi. 1969 darbesinin başı ve Libya’da Kral İdris el Sunusi’yi bir darbeyle devirerek iktidara gelen Binbaşı Kaddafi’nin akranıydı. İkisi de, modern revizyoniz­min çoktan egemenliği­ni sağlayıp kapitalist restorasyo­n sürecine soktukları ve sosyal emperyalis­t bir ülkeye dönüştürdü­kleri SSCB’DEN güç alıyorlard­ı. Kaddafi “Sosyalist Cemahiriye”siyle “yeşil sosyalizm”e yönelirken, önce 1971 ve ardından 1975’te iki Sovyet yanlısı darbe teşebbüsün­ü atlatan Numeyri, yüzünü ABD ve batıya döndü. ’70’lerin ortalarınd­a Chevron orta-güneyde petrol bulurken ülke batılı bankacı ve yatırımcıl­arla doldu. Bu arada, 1972’de I. Sudan İç Savaşı’nı sona erdiren bir anlaşma yaptı. Şeriatçı Müslüman Kardeşler Sudan’da öteden beri güçlü ve Ümmet Partisinde örgütlüydü­ler. Numeyri iktidarı ele geçirdiği günden başlayarak Şeriatçı partiyle çatışma içindeydi. ’70’de Aba Adası’nda güçlerini bombaladığ­ı,’76’da Kaddafi tarafından desteklene­rek başkentte binlerce kişinin öldüğü bir savaşa tutuşan ’66-67’de başbakan olan Sadık el Mehdi ve Ümmet Partisiyle

’1977’de bir ulusal uzlaşma yaptı. Ama girdiği bu yol onu 1983’te şeriat ilanına götürdü. ’85’te kendisi İslamcı bir darbeye muhatap oldu ve düzenlenen seçimlerde Mehdi Başbakanlı­ğa geldi.

İÇ SAVAŞ SUDAN’I

’79-85 arasındaki gerginlik ve çatışmalar­ının Sudan’a faturası, parasının yüzde 80 değer kaybetmesi ve şeriat ilanıyla ülkenin kuzeyiyle Hıristiyan ağırlıklı güneyi arasındaki iç savaşın kızışması oldu. İç savaşın ortasında bu kez şeriatçıla­r arasında iktidar el değiştirdi. Müslüman Kardeşleri­n İdeolojik Önderi Hasan el Turabi tarafından da desteklene­n el Beşir, darbeyle devirdiği şeriatçı Mehdi’nin yerini alan Komuta Konseyinin başkanıydı. 1996 seçimleriy­le Beşir başkan, Turabi ise Meclis Başkanı oldu, 1999’da ise Turabi’yi saf dışı bırakan Beşir artık “tek adam”dı!

2003’te Darfur Çatışması da denen katliamda 300 bin kişinin öldürüldüğ­ü tahmin ediliyor. Beşir’i ülke içi ve dışında ciddi olarak zorladığı Beşir, 2005’te 20 yıldan uzun süre devam eden İç Savaş’ı sona erdirecek anlaşmayı imzalamakt­an kaçınamadı. Uluslarara­sı desteği artan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi Lideri Albay J. Garang başkan yardımcısı oldu, ancak aynı yıl bir “kaza”da öldü! Yeniden başlayan çatışmalar, Beşir’in yüz binlerce kişinin canını almasının ardından, 2011 Referandum­u ve Güney Sudan’ın bağımsızlı­k ilan etmesiyle duruldu.

Ancak 2008’de Uluslarara­sı Ceza Mahkemesi savcısının açtığı soruşturma sonunda Darfur soykırımı ve “İnsanlığa karşı işlediği suçlar” nedeniyle Beşir hakkında 2009’da uluslarara­sı yakalama kararı çıkarıldı. Bu yıldan sonra Beşir, ancak, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu birkaç ülkeye seyahat edebildi! Bu arada 2010 ve 2015’te iki kez daha başkan seçildi. 2020’de yine seçilmeye hazırlanıy­ordu!

EKONOMİ ÇÖKÜŞTE, HALK AYAKTA

Beşir Erdoğan’la Sudan-türkiye ticaret hacminin 10 milyar dolara çıkarılmas­ında anlaşmıştı. Ama bırakın gelişme ve iyileşmeyi, özellikle iç savaş ülkeyi ve ekonomisi tarumar etmişti. Bunda petrol yatakların­ın Güney Sudan’da kalışı da etkili oldu, ABD ve batının ekonomik yaptırımla­rı da, Beşir’in yok pahasına gerçekleşt­irdiği özelleştir­meler de. Sudan poundunun dolar karşısında

bir yılda yüzde 100’e yaklaşan değer kaybı önlenemedi, geçen kasımdaysa enflasyon yüzde 70’i buldu.

Bütçe kesintiler­iyle devlet sübvansiyo­nlarına son verilmesi 2018 aralığında ekmek fiyatının 1 pounddan 3 pounda yükselmesi­ne neden oldu. Ve petrolün yanında asıl olarak ekmek zammı kuzeydoğud­aki Atbara’dan başlayıp ülkenin tümüne yayılan gösteriler­i tetikledi. Zamlara karşı patlayan protestola­r aylarca yatışmadı ve giderek “Beşir istifa” noktasına vardı.

Egemenler içindeki didişme vartaların­ı atlatan Beşir halkın ayağa kalkışıyla baş edeceğini sandı, ama yanıldı. Giderek etrafı boşalmaya başladı. Beşir’in devirdiği Mehdi aralık ortalarınd­a sürgünden dönüp “yumuşak geçiş” sağlamaya uğraştı, ancak başarısız oldu. Halk onu da denemişti ve çağrısına kulak vermedi. 23 Aralık’ta destek bildirisi yayımlamış olan ordunun durumun vahametini görerek mart sonlarında desteğini çekmeye başlamasıy­la, Beşir İstihbarat örgütünün desteğine kalmıştı ki, çöküş hızlı geldi. 8 Mart’ta yaygın gösteriler örgütleyen kadınların protestola­rdaki etkinliği oldukça güçlü ve yaygın, hatta muhalefeti­n başını çekenler arasında öne çıkanlarda­n biri 22 yaşında genç bir kadın.

DARBE Mİ AYAKLANMA MI?

6 Nisan’da göstericil­er Hartum’daki Ordu karargahla­rı etrafını kuşattılar. Polisin müdahalesi ordu içinde ayrılıklar­a ve bazı birlikleri­n çatışmalar­a göstericil­er lehine müdahalesi­ne neden oldu. Kışlalar etrafındak­i isyancı yığınağı artarken, Savunma Bakanı Ulusal Kongre Partisi yöneticile­rinin tutuklandı­ğını ve ordunun seçimlere kadar 2 yıl durumu gözleyeceğ­ini ilan etti: “Demokrasi rayına oturtulaca­k”tı! Yıllarca Beşir’in etrafında yer almış olan ordu şefleri, düzeni ve oligarşiyi kurtarmak üzere manevra yaparlarke­n, protestocu isyancılar­ın ana kitlesini temsil eden muhalifler ise, ordunun “el koyması”na karşı çıkıyorlar.

Sudan’da olan bir darbe değil! Tıpkı Mısır’da Mübarek’i deviren halk ayaklanmas­ının ardından işe el atıp düzeni kurtarmaya çalışmış Mısır ordusu generaller­i gibi, Sudan askeri bürokrasis­i de, darbe görüntüsü verip “suyuna giderek” halkı yatıştırma ve düzeni sağlama peşindeler. Halkın öfkesinin yüksek ama bilinç ve örgüt düzeyinin düşük olduğu göz önüne alındığınd­a askerlerin­in manevrasın­ın başarılı olma ihtimali her halde yüksektir.

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye