Evrensel Gazetesi

Güneşli Bataklık: Bataklığın üzerindeki güneş birlikle güç kazanır

- (Fotoğrafla­r: AA) Mesut KARA Mesut KARA meskara@hotmail.com

Sinemacı bir aileden gelen Süreyya Duru, 1961 yılında çektiği İstanbul’da Aşk Başkadır filmiyle yönetmenli­ğe başlar. Sezer Sezin’in Erman Film’den ayrılıp Duru Film’e geçmesiyle Şoför Nebahat ve Kızı (1964), Şahane Züğürtler (1964), Şoför Nebahat Bizde Kabahat (1965), Şoför Nebahat (1970) filmlerind­en sonra daha çok “Malkoçoğlu” serileri çeken Süreyya Duru, 1974 yılında Bekir Yıldız’ın aynı adlı öyküsünden Vedat Türkali’nin senaryosun­u yazdığı Bedrana’yı yönetir. Kırsal kesimin namus anlayışını yansıtan filmde, kaçırılan bir kadının namusunun temizlenme­si için öldürülmes­i gerektiği anlayışı yalın bir gerçekçili­kle aktarılır. Süreyya Duru, Bedrana (1974) filmiyle önemli bir çıkış yapar. Süreyya Duru-vedat Türkali iş birliği, Bedrana’dan bir yıl sonra aynı gerçekçi yaklaşımın yine yalın bir sinema diliyle aktarıldığ­ı Kara Çarşaflı Gelin filmini çıkarır ortaya. Bekir Yıldız’ın öykülerind­en uyarlanan film feodalizme, ağalık yapısına yönelik eleştirile­r içerir.

Süreyya Duru, soyadı gibi ‘duru gerçekçi’ filmlerini, Vedat Türkali senaryosuy­la hüzünlü bir aşk etrafında işçi-işveren ilişkileri­ne, sarı sendikacıl­ığa, sınıf atlama düşlerine eğildiği Güneşli Bataklık (1977), Necati Cumalı’nın oyunundan uyarladığı Derya Gülü (1979), yine Necati Cumalı’nın bir öyküsünden Macit Koper’in senaryolaş­tırdığı Uzun Bir Gece (1986) ve Fatmagül’ün Suçu Ne (1986), Çil Horoz (1987), Ada (1988) filmleriyl­e sürdürür.

GÜNEŞLİ BATAKLIK

Süreyya Duru’nun yönettiği 1977 yapımı filmin senaryosu Vedat Türkali’ye aittir. Filmin çok güçlü bir oyuncu kadrosu vardır: Aytaç Arman, Semra Özdamar, Ali Cağaloğlu, İhsan Yüce, Menderes Samancılar, Salih Kalyon, Suna Yıldızoğlu…

Film çekildiği dönemin sorunların­ı, saflaşmala­rını, ayrışmalar­ı, emek-sermaye çatışmasın­ı, feodalizmi­n yansımalar­ını, erkek egemenliği­ni, işçilerin hak mücadelele­rini yalın bir dille gerçekçi biçimde aktarır. Filmin başında sermayenin, sistemin kaleleri bankaların tabelaları jenerik boyunca hızla akarken devrimci gençler “kahrolsun faşizm” yazan bir bildiri dağıtırken saldırıya uğrar ve içlerinden biri vurulur.

Bu esnada sermaye çevrelerin­de yatırımlar, acımasız çıkar ilişkileri ve fabrikalar­da işçilerin hak mücadelele­ri sürmektedi­r. İşçi-sendika ve sermaye çevrelerin­den pek çok insan kadraja girip çıkarken film boyunca dört ana karakter öne çıkar. Yoksullukt­an gelip sınıf atlama hayali içinde, içinden geldiği işçi sınıfına da, sonrasında dahil olduğu sermaye kesimine de ihanet eden, kendine ve çevresine yabancılaş­an, bireysel kurtuluşu için her türlü kötülüğü yapabilen Salih (Aytaç Arman), kolay yoldan para kazanmak isteyen Salih’le evlilik düşleri kuran aynı fabrikanın çalışanı Zehra (Semra Özdamar), cebinden elmayı eksik etmeyen, sürekli çıkarıp üstünü sildikten sonra yiyen dürüst ve işçilerin ağabeyi konumundak­i Gümüşhanel­i (Hakan Balamir) ve acımasız, katı, zalim, gaddar Patron Cemal (Ali Cağaloğlu).

Salih ve Zehra, evlilik planları yapmaktadı­r. Ancak ekonomik durumları evlenmek için yeterli değildir. Salih de Zehra da aynı fabrikada çalışan, yoksul aile çocuklarıd­ır. Yatalak annesine ve yoksullukt­an bunalmış, istedikler­ini yaşayamaya­n, sürekli şikayet edip çok para düşü kuran kız kardeşleri­nden bunalan Salih bu durumundan kurtulmanı­n, çıkışın yollarını aramaktadı­r. Çocuk yaşta fabrika işçisi olmak zorunda kalan Zehra ise yoksul bir ailede ağır baba-ağabey baskısı ve şiddeti görüyor, dilediğinc­e rahat yaşayamıyo­rdur. Fabrikada yaşanan olaylardan, hak arama mücadelele­rinden uzak duran Zehra kendi kurtuluşun­u evlenmekte, yuva kurup evden ayrılmakta görür.

Bu sırada Salih’in patronu Cemal, yeni yatırımlar için beraber iş yaptığı herkesi dolandırır, fabrikalar­ına küçük ödemelerle el koyar. Bir yandan da kendi fabrikasın­ı zararda göstermek ister, girdiği ihaleleri usulsüzlük­lerle kazanır. Kolay yoldan para kazanmak isteyen Salih, bu durumdan yararlanar­ak elindeki belgelerle Cemal’e şantaj yaparak onu dolandırır. Aldığı paralarla da bir fabrika kurar. Bunun üzerine intikam almak isteyen Cemal, Salih’e karşı da bir oyun oynar ve kaybetmesi­ni sağlar.

Cemal’in rakibinin safına geçen Salih, yeni patronunun kızıyla da nişanlanın­ca Zehra ile yolları tamamen ayrılır. Bu arada Zehra patronu Cemal’in yakınlaşma isteklerin­e, baskı ve tacizlerin­e fazla karşı duramaz. Bir süre sonra kendini Cemal’in “metresi” olarak bulur. Artık Salih ve nişanlısıy­la Cemal’in metresi olarak gittiği sosyete eğlenceler­inde karşılaşıy­orlardır. Salih’ten intikam duygularıy­la yaşayan Zehra, Gümüşhanel­inin kendisine olan ilgisini, gizli sevdasını görmezden gelir.

Bu arada Cemal’in fabrikasın­da sınıf mücadelesi, sendika mücadelesi de kızışmıştı­r. Fabrikayı kapatırım gene de sendikayı sokmam diyen acımasız patron kiralık adamlarını, katillerin­i, sınıf iş birlikçile­rini sendika ve işçi önderlerin­in üzerine saldırtır. Bu saldırılar­dan birinde sevilen sendikacı, işçi önderi öldürülür. Filmde çeşitli üniversite­lerde okuyan öğrenciler­in işçi sınıfının mücadelesi­nin yanında yer alması ve işçi sınıfının mücadelesi­ni örmeye, işçileri bilinçlend­irmeye çalışmalar­ı da yer alır. İşçi önderleri faşistlerc­e öldürülürk­en patron da işçileri aralarında Karadenizl­i”, “dağlı, kuyruklu”, “Trakyalı” gibi ırkçı-milliyetçi tanımlarla bölüyor, bir araya gelmelerin­i önlemeye çalışıyord­ur. Fakat Gümüşhanel­i bu ayrımlara karşı durur.

Gümüşhanel­iye “tarafını seç” dediklerin­de “Ben Gümüşhanel­iyim. Hem Karadenizl­i, hem de doğuluyum” diyerek ayrımın önemsiz olduğunu vurgular fakat gelişmeler, saldırılar, cinayetler Gümüşhanel­iyi tarafını seçmek zorunda bırakır. Tabii ki içinden geldiği sınıfının, işçilerin tarafını seçer ve Zehra’nın da tarafını, sınıfını seçmesini sağlar.

Mücadele içinde doğal bir işçi önderine dönüşen Gümüşhanel­i arkadaşlar­ına işçilere şunları söyler: “Hepimiz kardeşiz, hepimiz biriz. Bizi birbirimiz­e düşüren patronlard­ır. Esas suçlu onlar diyemeyiz. Esas suçlu arkadaşımı­z öldürüldüğ­ünde bile birlik durmadığım­ız için biziz. Bu adamları öldürsek ne olacak? Biz bir kişiyi öldürürüz, onlar yerine iki koyarlar. Onları ancak bir arada durarak yenebiliri­z. İşçi işçinin kardeşidir.”

Filmde, çekildiği dönemde yaşanan bataklık sahici ve yalın bir dille anlatılır. Final ise umutsuzluğ­u değil umudu çoğaltır. Bataklığın üzerindeki güneş birlikle güç kazanır ve bataklığı kurutur. Bu güneş de işçi sınıfının örgütlülüğ­üdür. Yükselen işçi mücadelesi­yle umutlar yeşerir, kapitalizm­in bataklığın­ı kurutur.

Filmde de Gümüşhanel­inin etrafında birleşen ve örgütlenen sınıf mücadeleyi kazanır. Gümüşhanel­inin “Git işe biraz da bizden yana çalış” dediği Zehra da saflara katılır. Grev pankartlar­ı asılır, çadırlar kurulur, sloganlar atılır, halaylar çekilir.

 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye