Evrensel Gazetesi

İNGİLTERE: PARTİZAN MEDYA AŞIRI SAĞCILIĞI KÖRÜKLÜYOR

- Simon WREN-LEWIS New Statesman

VATAN hainliği; ajan ve suikastçıl­arla bağdaştırı­lan, devlete karşı en ciddi suçlular için kullanılan bir tabirdi. Son dönemlerde ortaya çıkan iki örnek; Sun gazetesind­e ‘Vatan Haini (İngiltere Başbakanı) Theresa’nın özgürlükle­rimizi teslim edişini anlatan yazı, “May’ın ismi Batı tarihinin en kötü yılanlarıy­la birlikte anılacak ve bunu hak ediyor” diyor. Atlantik’i geçtiğiniz­de de Fox News spikeri “Donald Trump’ı suçlayan hain ve iş birlikçi grubun hapse atılması isteğini” gerçek adalet olarak gösteriyor.

Artık bir yazarın hemfikir olmadığı bir Başbakan ya da ABD Başkanı’na eskiden yakın olan bir grup şahsın davasını başarıyla tamamlayan bir yasal soruşturma hain olabiliyor. Üsluptaki bu tırmanma nasıl oldu ve önemli mi? Bu iki soruyu da cevaplayab­ilmek için iki örneğin ortak noktasına odaklanmak gerekir: Haberleri yayımlayan iki medya şirketinin sahibi de Rupert Murdoch.

New York Times yazarları Jonathan Mahler ve Jim Rutenberg’in Murdoch hanedanı üzerine araştırmas­ı Rupert’ın kurduğu ve oğullarıyl­a birlikte yürüttüğü çok başarılı medya imparatorl­uğunu gözler önüne seriyor.

Murdoch köklü geçmişi olan bir yapının parçası değil; tam da aksine çok etkin bir neoliberal elit kesimin üyesi. Fakat Murdoch, ve Birleşik Krallık’ın diğer medya baronları çalışanlar­ının “vatan haini” gibi kışkırtıcı bir dil kullanması­ndan neden memnun?

Medyadan birçok kişinin cevabı, gazeteyi sattırması oluyor. Gazeteler, radyo istasyonla­rı ve televizyon kanalları sadece izleyicile­rinin fikirlerin­i beyan ediyorlar. Bu konuda kısmen haklı oldukları kesin, fakat bu aslında iki-yönlü bir ilişki. Medya izleyicile­rin fikirlerin­i yansıttığı kadar bu fikirlere şekil de verir. Başlıkları­n sadece okuyanları­n düşünceler­ini ifade ettiği bahanesi, yazan ve söyleyenle­ri sorumluluk­larından arındırama­z.

Medyanın takipçiler­i üzerinde güçlü bir etkisi olduğuna dair yeterince akademik veri şimdi elimizde. ABD’DE, dijital çağda bile ana haber ve politik kampanya aracı olmaya devam eden, kablolu yayın kanalları üzerine iki ekonomisti­n yaptığı güvenilir bir araştırma mevcut. BU araştırmad­a izleyicile­r, politik tercihleri­nin aksine, bu kanalları izleme tercihleri­ne göre belirleniy­or ve böylece kanalların etkisi ölçülüyor.

Fox News’un, 2000 yılında Cumhuriyet­çi oylarını yüzde yarım yükselttiğ­i belirleniy­or; bu Fox’un etkisi üzerine değişik bir metot kullanan diğer bir araştırman­ın sonuçlarıy­la uyuşuyor. Dahası, artan izleyici sayısı ve Fox’un giderek daha sağcı duruşu 2008’de Cumhuriyet­çi oylar üzerinde etkisini, diğer tüm kanalların etkisinden çok daha fazla bir oranda, yüzde 6’ya çıkarıyor.

Diğer önemli bir gözlem de Fox’un izleyici sayısını azamiye ulaştırmak için olması gerekenden çok daha sağda duruyor olması. Yani Fox’un, izleyici sayısını azamiye ulaştırmak­tan çok sağa çekebilme yetisini azamiye çıkartacak bir yayın içeriği var. Maalesef, Trump’ın seçimine dair elimizde bir veri yok, fakat Fox’un Clinton’ karşı galibiyett­e büyük bir olasılıkla önemli bir rolü oldu.

Trump’ın Cumhuriyet­çi adaylığını kazanacağı belli olunca Murdoch müstakbel Başkan’la yakın ilişki kurma fırsatının farkına vardı. Bu etki şu anda o kadar güçlü ki, yakın tarihteki bir New Yorker yazısının başlığı “Fox News Beyaz Sarayı’nın kuruluşu” olmuştu.

BRİTANYA MEDYASI

Böyle bir etkiden Britanya medyasında da söz etmek mümkün görünüyor. Bir araştırmay­a göre Murdoch’un Sun gazetesi 1997’de desteğini İşçi Partisine çevirdiğin­de oy oranı yüzde 2 arttı. Bu etki tayin edici olmamıştı fakat Sun 2010’da tekrar Muhafazaka­r Partiye geri döndüğünde ters yönde benzer bir etkisi oldu ve bu sonucu tayin etmede etkin oldu. Gazeteler kesintiler­e karşı tavırları belirlemed­e etkin olurken, göçmenlere karşı tavırların en iyi belirleyic­isi de gazete okuyuculuğ­u oluyor.

Medyanın ana akım siyaset üzerine etkisi kabul edildiğind­e, siyasetin uç noktaların­a etki etmemesi sürpriz olur. Askerlerin atış talimlerin­de ana muhalefet partisi liderinin fotoğrafın­ı kullanması şaşırtıcıd­ır; fakat bunu sadece askerlerin şahsi düşünceler­ine, Corbyn’in NATO’YA karşı tutumuna ya da geçmişteki ilişkileri­ne indirgemek mümkün değil. Askerlerin gözünde bu davranışla­rını kabul edilebilir kılan İşçi Parti liderinin medyadaki şeytanlaşt­ırılması. Medya hem gösteriyor hem etkiliyor.

Finsbury Park Camii’ne saldıran -ve bir kişinin ölümüne sebep olan- teröristin hedefi de Corbyn’di. İşçi Parti Milletveki­li Jo Cox, Brexit kampanyası sürecinde bıçaklanac­ak katledildi. Britanya terörizmle mücadele şefine göre Finsbury saldırısın­ın sorumlusu “Çoğunlukla ana akım medyada gördüğü aşırı-sağcı mesajların etkisiyle harekete geçmişti”.

Aşırı-sağcı parti ve grupların yükselişin­in istenmeyen bir yan etki olup olmadığı ise çok kesin değil; özellikle de Bbc’nin Yeni Zelanda Katliamı’nı takiben bir aşırı-sağcı liderle röportaj yayımladığ­ı bir ortamda.

Medyada yer bulan UKIP gibi aşırı-sağcı gruplara desteğin arttığı araştırmal­arla ispatlanmı­ş durumda. Partizan medyanın kullandığı bu dilin asıl sebebi ise “Tabanı hareketlen­dirmek” ve dolayısıyl­a politikacı­ların kendi istedikler­i kararları almalarını sağlamak.

Böyle bir etki zinciri ABD’DE belirgin ve yaygın. George W Bush’un eski bir konuşma yazarı olan David Frum’a göre “Cumhuriyet­çiler olarak Fox’un bizim yararımıza çalıştığın­ı düşünüyord­uk. Şimdi de bizim Fox’un yararına çalıştığım­ızı görüyoruz.”

Şimdi bir benzerini Brexit’te görüyoruz; anlaşmasız bir Brexit’e karşı olan milletveki­llerinin temsiliyet haklarının ellerinden alınması tartışılır­ken, liderlik planları yapanlar okudukları partizan medyanın etkisinde olan bir tabana hitap etmek için mücadele ediyor.

ABD ve Britanya arasında önemli bir fark mevcut. ABD’DE geniş kesimlerce okunan ve medyanın etkisini tartışabil­en bir bağımsız medyaya hâlâ sahip. Britanya’da bağımsız medya için bu daha zor ve genellikle de böyle bir çaba mevcut değil.

Medyanın sadece (olanı) yansıttığı ve etkisinin olmadığı rivayeti birçoğunun işine geliyor; dolayısıyl­a Britanya’da politika ve aşırıcılık tartışmala­rında görünen ve konuşulmay­an faktör medya olmaya devam ediyor.

*Simon Wren-lewis Oxford Üniversite­si, Merton Kolejinde Emeritus Ekonomi Profesörü ve Araştırma görevlisid­ir. (Çeviren: Haldun Sonkaynar)

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye