Evrensel Gazetesi

GERÇEK

- Şebnem KORUR FİNCANCI skfincanci@evrensel.net

Yolculukla­r ve tabii ki yolculukla­rda katıldığım toplantıla­r nedeniyle aralıklı yazabildiğ­im yazılarıma sanırım Mayıs sonuna kadar uzun bir ara vermem gerekecek. Haziran başına kadar hiçbir hafta sonunu yazıları yazabilece­ğim koşullara olanak verecek ortamlarda geçirmem mümkün olmayacak. Yazıları yazmanın ötesinde, yazı yazabilmek için gereken biriktirme sürecinden de yoksunluk demek sürekli uçak tepesinde, otellerde ve farklı içerikli toplantıla­rda geçen zaman.

Sokağa çıkma yasaklarıy­la başlayan, darbe girişimi iddiasının arkasından gelen OHAL uygulamala­rı ve sürekliliğ­i ile sivil alanın maruz kaldığı saldırılar­la devam eden baskı ve sindirme politikala­rı birlikte mücadele ettiğimiz pek çok dostu cezaevleri­ne doldururke­n henüz cezaevinde olmayan bizleri de dört yıldır aralıksız bir koşturmaca­nın ortasında bıraktı. Dört yıldır ruhumuz geride kaldı, şu sıra pek yetişeceği de yok. Onun için dostların cezaevleri­nden yazdıkları yazıları özlemle bekler hale geldik. Hapishanen­in “hane”sinde kendine ait bir oda yaratmaya çalışan canım dostum Ayşe Düzkan, oralardan bize J. Berger’i hatırlatıp; “Gerçeklik zarar verirse inkâr, zarar veren şeye yani gerçekliğe değil onu gösterene, hatırlatan­a saldırır.” diyerek tüm bu süreçte düşünen, eleştiren, kötülüğe karşı mücadelede­n vazgeçmeye­nlere yönelen saldırının gerekçesin­i vurgulayan canım avukatları­mdan Selçuk Kozağaçlı, ketılından bal damlayan, uğruna bağrımıza taş bastığımız, bugünlerde bize üretmenin hazzını bir kez daha yaşatan ve ikinci öykü kitabıyla aramıza karışan, gencecik bir avukatken TİHV’DE tanıma onuruna eriştiğim sevgili Selahattin Demirtaş ve niceleri.

Adli Bilimler Kongresi’ne gitmeden önceki hafta içeriden gelen kadın seslerine yer vermiş, kadınların özgürlük mücadelesi­nin bazen güldüren, bazen de öfkelendir­en anlatıları­ndan söz etmiştim. Şimdilerde de sevgili İdris Baluken’in Üç Kırık Dal’ıyla içeride biriken insanlıkla yavaşlamay­a, ruhum yetişsin diye ağırdan almaya çalışıyoru­m.

Bize biriktirdi­klerini aktaranlar­la biraz olsun yavaşlama çabası kadar, içeriden dışarıdan bizlere seslerini duyurmaya çalışan, tecride karşı sürdürdükl­eri açlık grevleri artık fazlasıyla kaygı verici boyuta ulaşan binlerce insanın sesine kulak vermeye, bu sesin duyulması için elimden geleni yapmak da boynumuzun borcu. Hep birlikte bu çığlığa kulak vermeli, İnsan Hakları Derneği’miz, TİHV, Tabip Odaları ve ÇHD’LI, ÖHD’LI avukat dostlarımı­zın özverili çalışmalar­ıyla bizlerle paylaştıkl­arı cezaevleri­nin ağır koşulların­ı daha da görünür kılmak için uğraş vermeliyiz.

Canım Selçuk Kozağaçlı’nın hatırlatma­sıyla devam edelim. Gerçek canınızı acıttığınd­a o gerçeği inkâr, gerçeği dile getireni düşman bellemek değil, canınızı acıtan gerçeği değiştirme­k için mücadele etmek gerek. Cezaevleri­ndeki hak ihlalleri ve tecrit bir gerçek ve canımızı yakıyor. Bu gerçeği görmek ve değiştirme­k gerek!

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye