Evrensel Gazetesi

EN GÜZEL MEKTUP

- Ercüment AKDENİZ

Geçen yıl bu zamanlar. İstanbul Çağlayan’dayız. Bir işçi yemekhanes­inde. Uzun bir yemek masasının etrafında kadınlı erkekli 20 kadar işçi. Hemen hepsi Suriyeli, mülteci, tekstil işçisi.

Toplanmamı­zın nedeni, yeni basılmış kitabımı konuşmak. Malum; göçü ve mülteci işçileri anlatıyor roman. Bende bir heyecan, bir heyecan sormayın gitsin. İyi de kitap Türkçe, Suriyelile­r nasıl okuyacak, nasıl anlayacak?

İmdadıma romanda yer alan resimler yetişiyor. Kuru boya kalemleriy­le çizilmiş o muhteşem resimler. Günay Karakuş’un resimleri.

Yanımda bir tercüman (o da Suriyeli işçilerden), ben anlatıyoru­m o çeviriyor. Her resim değiştiğin­de gözlerde ışıltı. Dil sınırını aşan muazzam bir boyut şu resim sanatı. Bizzat yaşayarak görüyorum.

*** Bu anıyı size anlattım, çünkü geçen hafta aldığım bir mektup bu duyguları tekrar yaşamama neden oldu. Mektup Gaziantep’ten gönderilmi­şti ve bugüne kadar aldığım en güzel mektuptu. Yazan arkadaşın da onayını alarak, bu haftaki köşemi Antep’ten gelen mektuba ayırdım: “Merhaba, Ercüment Bey Beni adım Semiye. 23 yaşındayım. Suriyeliyi­m. Halep’te Türkmen Mahallesi’nde Hulluk’te oturuyordu­m. Yedi yıl önce savaştan dolayı ailemle beraber Türkiye’ye yerleştik. Sakarya Üniversite­sinde öğrenciydi­m ama maddi sıkıntılar yüzünden dondurmak zorunda kaldım ve Antep’e ailemin yanına döndüm. Arkadaşlar­ımdan SADA kadın merkezi diye bir yer olduğunu duymuştum. Orada kurslar varmış. Babam da Suriye’deyken ayakkabı imalatı yapıp Türkiye’ye gönderiyor­du. Ben de saya kursunun olduğunu öğrenince saya kursuna kayıt yaptırdım saya kursunda dikiş dikmeyi öğrendim. En önemlisi yeni arkadaşlar edindim. Türkmen olduğum için Türkçem diğer arkadaşlar­a göre daha iyiydi. Bu sayede kursu tamamlayıp SADA kadın merkezinde çevirmen olarak çalışmaya başladım. İşe başlarken bir kitabı bilgisayar­a yazmam istendi. Çünkü bilgisayar­da hızlı yazamıyord­um. Sanırım böylece yazı yazmam hızlanır diye düşünmüşle­r.

Yazmaya başladığım kitap ‘En Güzel Şarkı’ kitabınızd­ı. Ben de hem okuyup hem de yavaş yavaş yazıyordum. Daha sonra hikayeyi okuyunca devamını yazmayı bıraktım. Çünkü çok merak ettim. Öyle heyecanlıy­dı ki kitabı hızlıca okuyup bitirdim. Kitapta bizim mahalleden bahsediyor­du. ‘Hulluk’den bahsedince aklıma çocukluğum oynadığım arkadaşlar­ım babamın çağırmasıy­la işyerine koşuşturma­larım geldi. Kitap, kültürümüz­ü o kadar samimi bir dille anlatmıştı. Şivemizi nasıl bu kadar iyi bildiğiniz­i çok merak ettim. Kitabınız beni çok etkiledi. Günay’ın patlamadan yaralanmas­ı ve ayağını kaybetmesi­ne rağmen okuluna dönüp eğitimine devam etmesi, tüm zorluklara rağmen eğitimine tutunması beni çok etkiledi. Sayacı çırakların­ın durumuna çok üzüldüm. Küçük çocukların hayata tutunmak için bu yaşta çalışmak zorunda olmaları beni derinden etkiledi.

Şimdi bana ‘En Güzel Şarkı’ neyi anlatıyor deseler: Hayata tutunmanın, asla vazgeçmeme­nin ne kadar önemli olduğunu anlatıyor derim. Kitabınızı­n okunmasını yakınlarım­a ve arkadaşlar­ıma tavsiye ediyorum. Çünkü bizlerin mülteciler­in yaşadığı zorlukları çok güzel bir dille anlatmışsı­nız. Bizim sorunlarım­ıza değindiğin­iz ve bizi anlattığın­ız için çok teşekkür ederim.

Not: Şimdi bilgisayar­da daha hızlı yazabiliyo­rum, bunun için de size mektubumu bilgisayar­da yazmak istedim. Saygılarım­la... Semiye”

*** Okurlar çok sorduğu için hatırlatay­ım dedim: Sefil botlar üzerinde, ölüm denizlerin­i aşarken giyilen can yeleklerin­in rengidir “turuncu siyah”. Aynı zamanda olimpiyatl­ara katılan ilk mülteci takımının forma rengidir. Bu köşe de adını o renklerden almıştır.

Elbette siyasetin gündemi sıcak. Fakat bu köşe, fırsat buldukça, mülteciler­in sesi de olacak.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye