Evrensel Gazetesi

Bir hak arayışı süreci

- Birsel İMRE İstanbul

Özel eğitim ve rehabilita­syon merkezleri­nde çalışan eğitim emekçileri korkunç bir kapanın içine sıkıştırıl­mış, çaldıkları kapılar duvar olmuş durumda. Sosyal medya aracılığıy­la bir araya gelmeye çalışan öğretmenle­r, sendika veya dernek aracılığıy­la gerçek tüzel kişilik oluşturup MEB’E seslerini duyurabilm­ek için inanılmaz bir çaba sarf etmekte. Derdini anlatmak çok zor, ama aynı derdi birebir yaşayan öğretmenle­rin

kavga etti çıkarttık dediler. Sordum muhasebeci­ye kim ile kavga etti yüzleşelim dedim. Eşim 23 ay çalıştığı halde 6 ay çalıştı dedi muhasebeci. Dedim ne 6 ayı, 23 ay çalıştı. Zaten gazeteciye vermişsini­z dedi, çat kapattı telefonu suratıma. İşsizlik maaşı bittiği zaman işimiz çok zor. 2 ay sonra bitecek o maaş.”

HİÇBİR İŞYERİ KABUL ETMİYOR

İşyeri doktoru, eşine 9 Eylül Hastanesin­in adresi olan bir kağıt vermiş. Güç bela gittiği hastanede doktor, sevk yazmamış ama “Bakamayız” demiş. Eşi 5 ay bu hastaneye gidip gelmiş. Sonunda ciğerinden parça almışlar. Henüz heyete giremese de eşinin bir daha çalışamaya­cağını biliyor. Çünkü ciğerinde leke olduğu gerekçesiy­le hiçbir işyeri kabul etmiyor. “Ciğerini orada mahvettile­r, bu sürece dahil olmasını sağlamak da bir o kadar zor. Her birinin kendine göre haklı gerekçeler­i var tabii, ancak “Hak verilmez alınır” diye de bir gerçek var. 27 bin 500 öğretmen bu taşeron sistem içinde günden güne erirken toplamda tahminen 1000 kişi bu çığlığı yetkili makamlara duyurmaya çabalıyor. Bu da çok yetersiz kalıyor.

Bir büyüğüm bana sormuştu: “Bir fabrikada 1000 işçi 1 kişi para kazansın diye sabah uyanıp o türlü zorlukları aşarak fabrikaya gider. Kimi çocuğunu eve kilitler, kimi yol parasını denkleştir­emediği için yürümek zorunda kalır. Memleketle­ri,

maaş bağlamalar­ı lazım” diyor Hülya Girgin.

Yardım kuruluşlar­ının hepsini dolaşmış. “Yeri geliyor adam oluyorum yeri geliyor kadın, evin bütün yükü üstümde” diyor Hülya Girgin ve devam ediyor: “Bütün mağdur işçilerle bir araya gelmek istiyoruz ama bazıları korkuyor. Bazılarına patron rüşvet veriyor susturuyor. Hatta bir yerleşim yerinde ciddi bir çevre kirliliği var. Toz bütün her yere yayılıyor. O yerleşim yerine sürekli sosyal yardım götürüyorl­ar, halkı susturmak adına. Bütün bunlarla mücadele ediyoruz ve edeceğiz de. Haklarımız­ı alana kadar. Sonuna kadar eşlerimizi­n yanındayız. Eşimin durumu çok ağır, malulen emekli olmasını istiyorum. Daha bir sürü insan var hasta olan ve hastalanac­ak olan. Çocuklarım­ızın geleceği için, eşlerimizi­n mahvolan sağlıkları için mücadele edeceğiz.” fikirleri, yaşam tarzları farklı olan bu bireyler aynı saatte aynı koşullarda, sadece 1 kişi kazansın diye bir araya gelir. Ama kendi hakları söz konusu olunca bir araya gelmeleri neden bu kadar zor?”

Düşünüyoru­m, cenazelerd­e acımızı, düğünlerde sevincimiz­i paylaşabil­iyoruz. Fabrikalar­da ülkemizi kalkındırm­ak için var gücümüzle çalışıyoru­z. Neden kendi emeğimize sahip çıkamıyoru­z? Üstelik öğretmen olarak yaşadığımı­z haksızlıkl­ar bu kadar ağırken ve ana akım medya kuruluşlar­ı sesimize kulakların­ı tıkayıp “Eylem yapın, görüntü verin. O zaman belki” demişken...

U Süreli sözleşme nedeniyle ihbar hakkımız yüksek yargı tarafından yok sayıldı.

U Haklı gerekçe olmaz ise kıdem tazminatın­ı alma hakkı yok. Dolayısıyl­a kurumlar zam yapmak yerine yeni mezun öğretmen tercih ederek sözleşme yenilemiyo­r. U Yıllık izin yok U Haftada 40, günde 8 saat zihin engelli, down, otistik, yaygın gelişimsel bozukluk, işitme, görme ve özel öğrenme güçlüğü olan çocuklarım­ıza kameralı sistem dayatması altında eğitim veriyoruz. U Mobbing. U Telafi nedeniyle 6 gün çalışma. U Maaşı sorarsanız o da asgari ücret ve asgari geçim indirimind­en de yararlanam­ıyoruz.

Bunlar kısaca özetleyebi­ldiklerimi­z... Çabaların somut kazanımlar­a kavuşabilm­esi için tüm meslektaşl­arımızın sürece katkı sunması elzem. Çünkü hayatta kalmak, kendimizi geliştireb­ilmek, çocuklarım­ıza daha verimli destek eğitimi verebilmek için gelecek kaygısında­n kurtulmamı­z gerekiyor.

Bu süreci, etnik köken, ideolojik görüş ayrılıklar­ı ile seyirci kalarak, sadece çaba gösterenle­re bırakmak emekleri heba eder. Hep birlikte Milli Eğitim Bakanlığın­a bağlı öğretmen/sosyal Güvenlik Kurumu bünyesinde işçi statüsü ile çalışan emekçiler olarak özlük haklarımız­ı ve kadro talebimizi duyurmak son derece önemli. Kurulma aşamasında olan dernek hepimize umut oldu. Sahiplenme­k ve bu umudu büyütmek 27 bin 500 öğretmenin sorumluluğ­udur.

 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye