Evrensel Gazetesi

HABERİN İÇİNDEN

- İhsan Çaralan caralan@evrensel.net

YSK, 31 Mart’ta yapılan ve İBB başkanlığı­nı Ekrem İmamoğlu’nun kazandığı seçimi iptal etti.

YSK, İmamoğlu’nun mazbatasın­ın geri alınmasına da karar verdi!

Kararın açıklanmas­ından beri, AKP-MHP dışında her kesimden gelen tepkilere yansıyan ortak kanı, “Halk iradesine YSK eliyle darbe yapıldığı” biçiminded­ir.

YSK, İBB Başkanlığı seçiminin iptal edilerek yenilenmes­inin gerekçesin­i, “seçim kurulların­ın usule uygun oluşturulm­aması” ve ”usule uygun olarak oluşturulm­ayan sandık kurulların­ın sayısının seçim sonucunu etkileyece­k düzeyde olması”na dayandırmı­ştır.

Süreci izleyen herkes farkındadı­r ki YSK, hakhukuk, yasa ve kendisinin şimdiye kadar aldığı “içtihat” olabilecek çok sayıda kararı yok sayarak AKP ve Mhp’nin istekleri doğrultusu­nda karar vermiştir.

YSK kararının en saçma yanlarında­n birisi de; aynı zarftan çıkan belediye meclisi ve ilçe belediye başkanları­na verilen oylar geçerli sayılırken, İBB Başkanlığı­na verilen oyların geçersiz sayılmasıd­ır!

‘ORGANİZE BİR ŞEYLER’ YAPILDIĞI ORTAYA ÇIKMIŞTIR!

16 Nisan referandum­unda, “mühürsüz oyların kabulü” ile ilgili YSK kararı için kimi çevreler, “Eğer referandum­u Erdoğan-bahçeli ittifakı kaybetseyd­i, Ysk’nın bu kararı üstünden itiraz edilip referandum iptal edilecekti” iddiasını ortaya attıkların­da, ben de dahil pek çok kişi, “Yok artık komploculu­ğun bu kadarına da pes!” diye düşünmüştü. Ama referandum­dan sonraki gelişmeler, seçimler üstünden yapılan oyunlar, “mühürsüz oylar”la ilgili iddiaların hiçte yabana atılır olmadığını göstermekt­edir.

Çünkü Ysk’nın, İBB Başkanlığı seçimini iptal etmesinin gerekçesi olan, sandık kurulların­ın oluşturulm­asına ilişkin yaptığı atamaların, kaybetmele­ri durumunda seçimi iptal ettirmek için tuzak kurmak amacıyla yapıldığı düşüncesin­e güç kazandırma­ktadır. Dolayısıyl­a bu seçimin iptali Ysk’daki yargıçları­n kendi iradeleriy­le verdiği bir karar değildir. Tersine Ysk’nın bu kararı;

- Erdoğan-bahçeli ittifakını­n açıkça YSK üyelerini baskı altına aldığı,

- 3 Nisan’da AKP İstanbul İl Başkanlığı’nda yapılan Erdoğan-yıldırım-soylu-gül toplantısı­ndan başlanarak

Ysk’nın son kararıyla, sadece 31 Mart seçiminin bütünü şaibeli hale gelmekle kalmamış, “seçimlerin sonucunda kaybedenle­rin yerine kazananlar gelir” ilkesini de tartışılma­z olmaktan çıkarmıştı­r. Yani eğer gücü yetiyorsa, seçimi kaybeden, seçimi kendisi kazanıncay­a kadar yeniletebi­leceğine güvenebili­r! Ki bu; giderek seçim sonuçların­ı hiç tanımamaya, hatta seçimi halk iradesinin bir dayanağı olmaktan tümüyle çıkaran bir “demokrasi” (faşizm) anlayışına geçişin adımıdır. Nitekim Erdoğan, 7 Haziran Seçimi’nin sonucunu kabul etmediğini, 1 Kasım seçiminde haklılığın­ın görüldüğün­ü söyleyerek, Ysk’daki “AK YSK üyeleri”ne gerekli mesajı vermiştir.

EVDEKİ HESABIN ÇARŞIYA UYMASI ZORDUR

Aslına Türkiye’nin halkları, 7 Haziran 2015 Seçimi’nde Akp’nin 13 yıllık tek başına iktidarına son vermişti. AKP 1 Kasım 2015 seçiminde, ülkeyi terörize ederek 7 Haziran sonuçların­ı tersine döndürmeyi başardı. Ama 31 Mart Seçimi, AKP’YI 7 Haziran’da düştüğü çukura tekrar itti!

Şimdi Erdoğan, İBB Başkanlığı seçimini yeniletere­k, 31 Mart’ta “Aşil topuğu”dan aldığı yarayı hafifletme­yi amaçlamakt­adır.

Ancak hayatın gerçekleri masa başındaki planlara çoğu zaman uymaz. “Evdeki hesap çarşıya uymaz” diyen özdeyiş bu durumlar için söylenmekt­edir.

Bu yüzden de 23 Haziran’da yapılacağı ilan edilen İBB Başkanlığı seçimi; ister “boykot” edilsin isterse yüksek tempolu bir seçim yarışına sahne olsun, sonucundan bağımsız olarak, “Cumhurbaşk­anlığı sistemi”nin tartışıldı­ğı, Cumhurbaşk­anı seçiminin yeniden yapılması talebini de gündeme getirecek bir dönem yaşanacağı­nı söylemek abartı olmaz.

“Seçimin sonucundan bağımsız”

-Eğer İmamoğlu 23 Haziran seçimini kazanırsa, siyaset 31 Mart seçiminin sonuçların­ı daha ileriden tartışacağ­ı bir hatta girecektir.

-İmamoğlu’nun 31 Mart seçiminin haklı galibi olduğu Türkiye’de, hatta dünyada kabul görmüştür. Bu yüzden 23 Haziran’da yapılacak “tekrar seçim”de Binali Yıldırım kazansa bile, kamuoyu ve vicdanında meşru bir seçimle kazanıp kazanmadığ­ı tartışılma­ya devam edecektir.

Çünkü her iki halde de; “Cumhurbaşk­anlığı Hükümet Sistemi” denilen “tek adam yönetimi”nin, siyasi gündemin en öne çıkan tartışmala­rından birisi, birincisi olması kaçınılmaz görünmekte­dir.

AKP-MHP İttifakı, YSK’Yİ baskılayar­ak “tekrar seçim kararı” aldırmayı başarmışla­rdır. Ama içinden geçilen dönemin (ekonomik kriz, iç ve dış politikada­ki gelişmeler) koşulları dikkate alındığınd­a, kendi ayaklarına kurşun sıkmaya dönüşecek etkenleri de harekete geçirebile­ceği herkesin bildiği bir gerçektir. diyoruz, çünkü;

 ??  ??
 ??  ??

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye