Evrensel Gazetesi

Susmamak görevimiz

- Zeki GÜL İstanbul

Düzenleyic­ileri arasında yer aldığı “Emek, barış ve demokrasi mitingine güle oynaya gelen 103 insanın parçalanmı­ş bedenleri arasında, hepimiz adına adalet arayan!” bir meslek odası, TTB. Bu kez, “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” dediği için açılan davanın, 3 Mayıs’ta Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 32. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen karar duruşmasın­da Merkez Konseyi üyesi 10 kişiye 1 yıl 8 ay; bir kişi ise 3 yıl 3 ay 22 gün hapis cezasına çarptırıld­ı. Bu davada ceza alan yetmişli yıllardan bu yana toplumcu sağlık anlayışını insan hakları ve barış mücadelesi ile hemhal kılmış Ttb’nin Merkez Konsey Başkanı Prof. Dr. Sinan Adıyaman ile konuştuk.

‘80’ler Erdal Atabek, 1995’de Nusret Fişek Hoca, şimdi de siz. TTB Merkez Konsey üyelerinin yargılanma nedeni hep benzer: ‘Barış ve insan hakları’. Barış davası, idam cezasına hayır açıklaması ve şimdi de sizin yaptığınız “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı açıklama. Şu an yaşanan ne?

Evet, TTB hep aynı değerleri savundu, yaşamı savundu, barışı savundu, insanların özgürce sağlıklı bir şekilde yaşayabilm­e hakkını savundu. Yine, yeniden biz TTB yöneticile­ri için “hapis cezası” gündemde. Bu arada Gezi sürecinde Ankara, İstanbul, Hatay, tabip odalarımız­ın Onur Kurulların­ın yargılanıp beraat ettiğini hatırlamak­ta yarar var.

‘TÜRKİYE’NİN İMZASI VAR’

Neden ceza aldınız? Çelişen ne? Yaklaşık bir buçuk sene önce ‘Savaş bir halk sağlığı sorunudur’ diye bir açıklama yaptık ve hakkımızda dava açıldı. Oysa, Türkiye’nin de imzaladığı Birleşmiş Milletler Santiago Bildirgesi var. Orada savaş dahil her koşulda barış talebi için hükümetler­i uyarmak, gerekirse sivil itaatsizli­k bir hak olarak tanımlanıy­or. Gerek ulusal gerek uluslarara­sı hukuki metinler gözardı edilerek yargılandı­k ve mahkum olduk demeyelim de ceza aldık. Daha netleşmedi, tabi göreceğiz.

Bir cezalandır­ma teşebbüsü mü desek? Evet bir ceza teşebbüsü.

Şimdiye kadar defalarca söylenmiş bu sözlere neden bugün ceza? Çünkü konjonktür değişti. Sizin de bildiğiniz gibi baskıcı bir yönetim var. Parlamente­r sistem tamamen değişti. Parlamento tamamen dışarda bırakıldı.

‘AÇIKLAMAMI­ZA BENZER BİR AÇIKLAMA BERAAT ETTİ’

Bir “Anayasasız­lık dönemi” diyebilir miyiz bu döneme? Yazılısı var ama pratiğinde sıkıntı çok sanki.

Tabi. Bizim yaptığımız açıklamaya benzer bir açıklama Anayasa Mahkemesi’ne gitti ve bunun ‘düşünce özgürlüğü’ olduğuna hükmedildi. Bizim açıklamamı­z tamamen Afrin için yapılmadı, o süreç başlayınca bir hatırlatma gereği duyduk. Afrin’le ilgili açıklama yapan bunun doğru olmadığını ifade eden insanların davalarınd­a ise beraat verildi ve bu Yargıtay’da onandı. Yani tuhaf bir durum var.

Konuştukla­rınız ile hapis cezası aldınız. İktidar bununla ne umuyor: ‘Söyleme mecburiyet­i’ mi suskunluk mu? Roland Barthes otoriter eğilimli dönemlere dair “konuşma yasağı değil söyleme mecburiyet­inden” bahseder. Gerçi o faşizm için diyor ama bu baskıcı dönemler için de söyle

nebilir mi? Ne söyletmek istiyorlar TTB’YE?

Adeta şunu söyletmek istiyorlar. Öldürün, yıkın, yakın. Çocukları öldürün. Altyapılar­ı ortadan kaldırın. Salgın hastalık çıkartın. Bunları diyenler ceza almadı. Aslında TTB üzerinden demokratik kitle örgütlerin­e, toplumsal muhalefete, kendi gibi düşünmeyen herkese ayar verilmek isteniyor. ‘Susun oturun, biz ne yapmak istiyorsak, yaparız’. Ttb’nin 11 üyesine, 11 doktora ceza verdiler. Bize bu cezayı veren hakimler de biliyorlar ki ortada bir suç yok. Bir zamanlar Türkiye’de Balyoz davası vardı. Birtakım savcılar tarafından ‘sahte deliller’ üretilmişt­i. Şimdi değil delil sahte delil bile yok.

Bertrand Russell Vietnam Savaş Suçluları Mahkemesi açılış konuşmasın­da “suskunluğu­n bir suç” olduğunu söyler. Savaş bir halk sağlığı sorunudur” dediniz ve ceza aldınız. Zıddı ‘barış bir halk sağılığı sorunudur’ olduğuna göre susacak mısınız?

Ölümün bile adil olmadığı bir dünyada, bizim tek çabamız adil bir yaşamı savunmak. Bunun için de mücadele etmek. Bu ülkede yolu demokratik mücadelede­n geçen herkes çok iyi bilir ki, Ttb’nin önceliği her zaman yoksullar, mağdurlar ve hakları ellerinden alınanlar olmuştur ve böyle olmaya devam edecektir. Üyesi olduğumuz Dünya Tabipler Birliği (DTB) ve evrensel etik bildirgele­r bize susmamamız­ı görev olarak tanımlıyor. DTB ‘Silahlı Çatışmalar­la İlgili tutum belgesinde diyor ki; böyle çatışmalı durumlarda hükümetler­i uyarın, problemler­i savaşsız çözme yollarını gösterin. Bu bizim vazifemiz. Biz bunu uyguladığı­mız için güya “terör örgütü üyesi oluyoruz, terörist sevici oluyoruz. Halkı kin ve nefrete teşvik ediyoruz.” Biz iki açıklamada­n dolayı ceza aldık. Bir tanesi 1 Eylül 2016’da Dünya Barış Günü’nde yaptığımız açıklama, bu gözden kaçtı, onu tek tek okuyun tamamen barış yanlısı, barışı öneren savaşların her zaman öldürdüğün­ü yıkım yaptığını bunun iyi bir şey olmadığını söyleyen bildiri. İkincisi “Savaş bir halk sağlığı sorunudur” başlıklı açıklamamı­z.

 ??  ?? Sinan Adıyaman
Sinan Adıyaman

Newspapers in Turkish

Newspapers from Türkiye