Cumhuriyet tarihinin en sürreal hikayesine tanık oluyoruz
SANDIK VAR AMA BİLDİĞİMİZ SANDIK DEĞİL, SİHİRBAZ SANDIĞI GİBİ!
Akp’nin seçim sonucunu tanımama tutumunun yeniden öne çıkardığı, meşruiyet-sandık ilişkisi konusuna Diken’deki köşenizde siz de değinmiş ve “Kazandığı seçimleri meşru, kaybettiklerini gayrimeşru görme eğilimindeki zihniyet, kendi meşruiyetinin temelinde yer alan ‘sandığı’ da gözden çıkaramayacağı” notunu düşmüştünüz. Tek adam tek parti rejiminin sandık/seçim kurumunu gözden çıkarması ne anlama geliyor?
Bizimki gibi rejimlere, doğrusu biraz yumuşatarak ve Anglosakson literatürün katkısıyla ‘seçimli otoriterlik’ gibi isimler verenler var. Kısmen doğru ama fazla yumuşak bir tanım gibi görünüyor bana. Bu kategorideki rejimler hiç sona ermeyecek bir ‘onaya’ muhtaç. Baskıyla da olsa ‘rıza’ almak zorunda. O rızayı hukuk devleti sınırları içinde kalarak üretmek mümkün değilse, çıkarak alacak. Seçim iptal olmasaydı da, yaşadığımıza demokratik bir seçim süreci demek mümkün değildi. Kamu kaynakları bir taraf lehine pervasızca kullanılıyorken, muhalefet her gün hakarete uğruyorken, neredeyse tüm basın yayın organları iktidar kontrolündeyken yapılan bir seçim, seçim filan değildir. Muhalefet her seçime bunu kabul ederek giriyor. Boykot seçeneğini reddediyor. O zaman da atı alan Üsküdar’ı geçince sesini çıkaramıyor. Ezcümle iktidar sandığı reddetmiyor, bunun yerine kendi istediği şekilde biçimlendiriyor koşulları. Yani sandık var ama bildiğimiz sandık değil! Sihirbaz sandığı gibi. Hokus pokusla milyonlarca seçmenin iradesi uçuverdi. Şimdi yeni sandık kurulacak. E demokrasiyiz nihayetinde değil mi?!
Tabii eğer ‘eşik’ sözcüğünü kullanacaksak, evet çok hacimli bir eşik daha aşıldı. ‘İstikşafi müzakere’ zırvası ilkiydi. Bu ikinci ve daha çarpıcı bir durum.
Akp/erdoğan’ın 23 Haziran’da seçimi kazanması, dayandığı, arzu ettiği meşruiyet zeminini sağlar mı?